Çocuk sahibi olamama/infertilite
Merve hanım, 36 yaşında üniversite mezunu bir bayandı. Eşiyle görücü usulü olarak tanışmışlar ve kısa bir süre içinde evlenmişlerdi. İki senedir süren mutlu bir evlilikleri vardı. Tek dertleri çocuk sahibi olamamaktı. Bununla ilgili pek çok doktorlara başvurmuşlardı, çıkan sonuçlarda Merve hanımın menopoz başlangıcında olduğu ortaya çıkmıştı. Bu durumu seansta ağlayarak anlattı; “Kıvanç hanım, erken menopoza girme tehlikesinde olduğumu ve belki de hiçbir zaman bebeğim olamayacağını öğrendiğim zaman şok ve hayal kırıklığı yaşadım. Dünya başıma yıkıldı sanki.. Ben nerede hata yapmıştım, Allah bana ceza mı veriyordu? Bu düşünceler kaygılar beni mahvediyordu. Hamile bayanları gördüğümde rahatsız oluyordum, onları adeta kıskanıyordum. Onlarda olan bende niye olmuyordu? Başkalarının çocuklarını sevdiğimde, onlara nazar değdirmekten korkuyordum. Sıklıkla eşimi ve kendimi suçladım, hatta eşime belli bir süre soğuk davrandım. Rüyalarımda hep bebekle ilgili olumsuz sahneler görüyordum. Sonra eşimle birlikte psikolojik destek almak için size başvurdum.” diyerek sözlerini bitirdi. Merve hanım beş kere terapi gördü, bu seanslar sonucunda, hamile kalma ile ilgili olumsuz düşüncelerinden kaygılarından kurtuldu ve eşiyle birlikte karar verip bir tüp bebek merkezine başvurdu.
Eşlerin çocuk sahibi olma arzularına rağmen, bir yıl içinde hamilelik elde edilememesine gebe kalamama (infertilite) adı verilmektedir. Korunmayan çiftlerin % 85’inde bir yıl içersinde hamilelik oluşması beklenir.
Değerli okuyucular, her kadın anne olmak ister. Bir kadının doğurganlık bakımından en verimli dönemi 20-30 yaşlar arasındadır. Kadının iş hayatında verdiği mücadele, günlük hayatın stresi, düzensiz beslenme, zorlu hayat koşulları doğurganlık yeteneğini azaltabiliyor. Bazı kadınlar 40 yaşından önce, hatta 30’lu yaşlarda erken menopoza girebiliyor. Son senelerde de evlenme yaşının yükselmesi, yani kadınların ve erkeklerin çeşitli nedenlerle geç evlenmeleri de bence bu konuda olumsuz bir faktör...
Bir annenin doğal yollarla hamile kalamayacağını anlaması anne için ilk şoku oluşturur. Çünkü, her kadın doğal yoldan hamile kalmayı arzu eder ve böyle olacağını umut eder. Tıbbi yardımla hamile kalacağını düşünmenin annede oluşturduğu ilk duygu yetersizliktir. Bedeninin önce hamile kalmak sonrasında ise anne olmak için yetersiz olduğunu düşünen annenin, kendinden ve bedeninden memnuniyeti azalır ve bu durumu kabullenmede zorlanır, bu nedenle büyük öfke duyar. Ayrıca kendi bedenine ve eşine kızgınlık duyabilir, ilerleyen süreçte de hamilelere, yeni bebeği olmuş annelere, doğal yolla hamile kalmış bayanlara kızgınlık duyabilir. Annede suçluluk hisleri oluşur, kendi yaptığı yanlış davranışlar yüzünden hamile kalamadığını düşünebilir. Bebek sahibi olamadığı için önce vücudunu ayıplayan anne şimdi belki de yaşının ileri olduğunu veya belki de iyi beslenemediği için, belki de sigara içtiği için kendini suçlu hissedebilir.
Evli çift, anne-baba olabilmek için bir süre bekler, çeşitli doktorlara başvurur ve en sonunda da tüp bebek tedavisine karar verir. Ancak bu sefer de her olumsuz sonuçlanan tüp bebek denemesinde hayal kırıklığı yaşar. Her seferinde hamile kalabilecek miyim diye kaygılanır. Bu süreçte çiftler birbirine yakın olmak isteyebilir ya da tamamen kendini eşine karşı uzak hissedebilir. Anne adayının eşine duyduğu kızgınlık sonucunda baba, süreçten uzaklaşmış ve dışlanmış hissedebilir. Ayrıca tüp bebek tedavisine ayrılacak maddi kaynak, zaman, enerji de eşlerin birbirlerine kızgınlık duymalarına neden olur. Bazı durumlarda anne, eşinin bu zorlu durumla yeterince ilgilenmediğinden yakınabilir veya kendini yalnız hissedebilir.
Değerli okuyucular, çocuk sahibi olamamak kişilerin hayatında ciddi bir stres kaynağı oluyor. Kadınlar konuşarak, ağlayarak bu sorunu dışa dönük yaşıyor, erkekler içine kapanıp problem yokmuş gibi davranabiliyorlar. Bu zorlu süreçte yaşamdan alınan keyif de azalabiliyor. Depresyon ve kaygı bozukluğu görülebiliyor. Çift, hayatında çocuk dışında başka bir hedef göremiyorsa, bu sorundan dolayı iletişimleri bozulmuşsa, kendilerine olan sevgi ve güvenlerini kaybetmişlerse psikolojik yardım almaları onlar ve ilişkileri için çok olumlu sonuçlara yol açıyor. Zaten çoğu tüp bebek merkezlerinde psikologlar çalışıyor, çocuk sahibi olma sürecinde psikolojik destek almak bazen şart olabiliyor.
Çocuk sahibi olamayan çiftler için önerim;
Durumu kabullenin ancak hemen vazgeçmeyin. Gerekli olan bütün tıbbi yollara başvurun. Gene de sonuç alamazsanız en azından “Ben bütün sebeplere başvurdum, ama nasip değilmiş. Çocuğumun olmamasında da bir hayır vardır.” diyerek olumlu ve gerçekçi düşünmeye çalışın. Ayrıca çiftler birbirlerini koşulsuz sevmeli, bu konuda kesinlikle birbirini suçlamamalı, evliliklerini besleyecek çocuk dışında ortak faaliyetlerle meşgul olmalıdırlar. Örneğin, kimsesiz çocuklarla yakından ilgilenebilir, onlara sevgi ve şefkat sunabilirler.
Sağlıklı huzurlu günler geçirmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.
PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI
DNŞ TEL: 0212 503 79 95-0 506 401 79 91
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.