Türkiye’nin Fikret Abdiç’i Kılıçdaroğlu mu?
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Avrupa’nın ortasında en büyük insanlık faciası; 1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek’te yaşanmıştı. Dağılan Yugoslavya’nın tüm devlet gücünü eline geçiren Sırbistan, Büyük Sırbistan hayali uğruna Müslüman Boşnaklara yönelik toplu katliamlar yapmıştı. Etnik temizlik ve işgal hedefleyen Sırp caniler; Bosna genelinde sürdürdüğü soykırımın finalini ise, 5 gün içinde 8372 Müslüman sivil halkın sistematik bir şekilde katledilmesiyle gerçekleştirmişti. Hem de BM-GK kararıyla Güvenli bölge ilan edilen Srebranica’da bu vahşet yaşanmıştı.
Elbette bu derin acı unutulmadı, unutulmayacak. Ancak, o dönemde onun kadar acı veren ve unutulmayan bir diğer olay ise Fikret Abdiç’in ihanetiydi. Fikret Abdiç, Boşnakların efsane lideri Aliya İzzetbegoviç ile SDA partisinde yer almış ve milletvekili olarak görev yapmış ve de Alija’nın en yakınında bulunmuştu.
Bosna’da savaş, Cenevre’de ise Bosna Hersek görüşmeleri BM, AB ve Bosna Temas Grubu arasında zorlu pazarlıklar devam ettiği bir anda Fikret Abdiç; Aliya’yı ve Bosna Halkını arkadan hançerleyen beyanlarda bulunmaya başladı.
“Alija’nın amacı Bosna’da bir İslam devleti kurmaktır. Bosna’da akan kanın sorumlusu Aliya ve arkadaşlarıdır” diyerek, Sırp ve Hırvatlarla laiklik ilkesinde tekrar bir araya gelinerek savaşı bitireceğini iddia ediyordu.. Bosna ordusuna ve generallere “Aliya’nın emirlerini dinlemeyin ve de savaşmayı bırakın” çağrısında bulunmuştu.
Fikret Abdiç; Amerikalı ve Avrupalı siyasilerin yanında olduğu kadar Sırplar ve Hırvatlar tarafından da itibar görmeye başlamıştı. Bu ilgi onu şımartmış ve ihanet üstüne ihanet etmeyi sürdürmüştü. Sırp ve Hırvatların kuşatması altındaki Bihaç Bölgesini “Batı Bosna Özerk Bölgesi” olarak, kendisini de bölge Kantonunun cumhurbaşkanı olarak ilan etmişti.
Abdiç, Amerika ve Avrupa ülkelerinden çok ciddi maddi destek aldı. Sırp ve Hırvatlardan aldığı güçlü silahlarla Boşnak, Sırp ve Hırvatlardan oluşan kendine bağlı paralı askerlerden bir birlik kurmuş ve Bosna ordusuna karşı savaşmaya başlamıştı.
Memleketi Velika Kalduşa şehrini ele geçirdi. Cazin şehrinin kenar mahalle ve köylerini işgal etmeyi başardı. Ancak General Atif Dudakoviç’in komutasındaki Bosna ordusu karşısında aldığı beklenmedik yenilgi sonucu Hırvatistan’a kaçmak zorunda kaldı.
Böylece Amerika ve Avrupa destekli Sırp ve Hırvatların kuklası Fikret Abdiç oyunu hüsranla sonuçlandı. Bihac bölgesi tekrar Bosna devletinin bir parçası oldu.
Fikret Abdiç, Bosna Hersek devletine ve Boşnak halkına ihanetinden dolayı hain ilan edildi ve Karlovaç Mahkemesi tarafından 20 yıla mahkûm edildi.
KILIÇDAROĞLU’NU DİNLEDİKÇE FİKRET ABDİÇ’İN İHANETLERİNİ HATIRLIYORUM!..
Komşumuz Suriye’de eli kanlı bir diktatör olan Beşşar Esed ve onu ayakta tutan çağ dışı bir Baas rejimi var. Bu rejim ve diktatör; ülkede nüfusun % 15’ini oluşturan Nusayri azınlığı tarafından destekleniyor.
Bu rejim, demokratik hak arayışındaki, kendi halkına yönelik 3 yıl önce başlattığı ahlaksız saldırılarını hâlâ devam ettiriyor. Ülke yakılıp yıkılırken, 17.760’ı çocuk 165 bin sivil insan acımasızca katledildi. Her şeye rağmen Suriye halkı, onuru ve insanca yaşama hakkı için, zalim diktatör ve rejimine karşı şanlı direnişini sürdürüyor.
R.Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki Türk hükümeti zalimin zulmüne karşı mazlum Suriye halkının yanında yer alarak sahiplenme duygusu içinde elinden geldiğince insani yardım ve siyasi destek vermektedir. Bu siyasi duruş aynı zamanda bizim devlet politikamız olmuştur.
Ancak ne hazindir ki; Türk hükümetinin politikalarına destek vermesi beklenen ana muhalefet partisi CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ihanet derecesinde Suriye rejimi ve diktatörüne destek veren siyasi bir tavır sergiliyor. Suriye tarafından düşürülen savaş uçağımızın sorumlusu olarak hükümetin politikalarını gösteren Kılıçdaroğlu bir de Şam’a bir heyet göndererek eli kanlı diktatöre siyasi destek ve bağlılıklarını bildirir mahiyette açıklamalarda bulunuyor.
Zor durumda olan Suriye Türkmenlerine insani yardım ulaştırmak için MİT tarafından organize edilen bir operasyonla yola çıkarılan yardım konvoyu Pennsylvania’nın dinlemelerle edindiği bilgiler doğrultusunda, tarihte görülmemiş bir ihanetle TSK ve polise şikâyet edilerek alçakça engellenmek istedi.
Kılıçdaroğlu, bu haince girişimi destekleyen pervasızca açıklamalarda bulunmakla kalmayıp üstüne üstlük bir de hükümeti suçladı. Kısa bir zaman önce paralel yapının borazanı olan televizyon programında Başbakan Erdoğan’ın Suriye’ye savaşa hazırlandığını ve Süleyman Şah Türbesi’ni bahane edeceğini iddia etmişti.
Ve bir de devlet işlevliliğinde temel esas olan hiyerarşik sistemi hiçe sayan “ Genelkurmay Başkanı’na sesleniyorum. Maceraya gerek yok, hükümetin emrini dinleme” çağrısında bulundu. Ayrıca seçim meydanlarında “Suriye savaşının sorumlusu R.Tayyip Erdoğan’dır” suçlamalarında bile bulundu.
Tüm bunları dinlerken aklıma Bosnalı Fikret Abdiç’in en zor zamanda ülkesine ve milletine ihaneti aklıma geldi.
Kılıçdaroğlu’ nun Şam yönetiminin sözcüsü gibi beyanları ve milli politikalarımız aleyhinde pervasızca açıklamaları Fikret Abdiç’in isyan öncesi açıklamalarının bir benzeriydi. “Kılıçdaroğlu Suriye ile savaşa girsek acaba hangi tarafta yer alır?” sorusuna cevap ararken “Yoksa Kılıçdaroğlu; Türkiye’nin Fikret Abdiç’i mi?” demekten kendimi alamıyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.