Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Kendinizi ve ailenizi koruyunuz

Kendinizi ve ailenizi koruyunuz

İnsan, rızkını temin edebilmek ve çoluk-çocuğunu muhannete muhtaç etmemek için, gerekirse gurbete gidip çalışabilir. Ama bu, aileyi uzun süre terk etmeyi ve ilgi-alakayı kesmeyi gerektirmez.

Tanıdığım bir dostum iki yıldır gurbette çalışıyor. Geçenlerde eşi bize uğrayarak, eşinden bahisle sitemde bulunmuş. Kocasının kendilerini arayıp sormadığını, para bile göndermediğini söylemiş. Şimdi bu ailede huzur olduğunu söyleyebilir miyiz? Küçücük çocuk dahi ilgi beklerken, bütün bir ailenin toptan ihmal edilmesi kabul edilebilecek bir durum değildir.

Diğer bir mesele de, eşlerini aldatan ve ailesini yüz üstü bırakanların her geçen gün arttığıdır. Aile yuvasını dinamitlemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. “Çalma el kapısını, sonra çalarlar kapını” şeklinde güzel bir atasözü vardır. Başkalarının teniyle bir anlık şehvetini tatmin etmeye çalışanlar, aynı durumun kendi eşleri ile gerçekleşmesine rıza gösterirler mi? Batı’nın yapmak istediği, aile yuvasını çökertmektir. Sapkınlığın sonu yoktur. Fantezi peşinde koşanlar, freni patlamış arabaya benzerler. Eğer tatmin duygusunu öldürür ve o açlığı başka adreslerde ve başka şekillerde değerlendirmeye kalkışırsanız, kendi kendinizi öldürmüş olursunuz. Gerçek ve güzel olan, huzur ve istikrarı ailenizde aramanızdır. Dışarıdan sağlanan suni tatmin dalgaları, vücudunuzda fay hatları oluşturur. Sonuçta ya patlarsınız veya başkalarının patlamasına vesile olursunuz.

İslami aile meşru nikah temeline dayanır. Eğer nikah müessesesi yara alır ve korunmazsa, evlilikte ciddi problemler oluşmaya başlar. Eşlerin birbirini aldatması, insanlık dışı bir şeydir. Batı’da olan anahtar partilerini, lezbiyen ilişkilerini ve en kötüsü de ensest sapık görüşleri İslam dünyasına sıçratmaya çalışan modern ifsat şebekeleri çökertilmezse, insanlık felaketin eşiğine doğru gitmektedir. Bir toplumda ahlak sıfırlanır, utanma duygusu ve iffet damarı çatlarsa, o toplum çökmeye mahkumdur. Her şeyin normal ve mübah addedildiği cemiyetlerde huzurun yok olduğunu görürsünüz.

Aile olarak tüm fertlerin sağlam bir akideye ve salih amele ihtiyacı vardır. Bu konuda da baş sorumluluk aile reisine yüklenmiştir.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyunuz.” (Tahrim, 6)

Aile reisinin rotası düzgün değilse ne olacak? Adam namaz kılmıyor, yolu mescide uğramıyor, manevi değerlerden habersiz bir şekilde yaşıyorsa, bu kişi ailesini azaptan nasıl koruyacak? Başta kendisinin düzelmesi ve hakikate yönelmesi gerekir. İşiniz düzgün ve karizmanız yerinde olabilir. Maddi olarak ailenize güzel bir zemin de hazırlamış olabilirsiniz. Yatınız, villanız vardır. Son model lüks arabaya binmektesiniz. Karınız sosyete takılmakta, kızınızın arkadaşları vardır, oğlunuz da bir başkasının kızıyla vakit geçirmektedir. Karınız, elindeki bol para ile poker partilerine katılmaya, siz de işten işe ve bol para kazanmaya çalışırsanız, dünyanızı kazanırken ahiretinizi kaybedersiniz.

Ailede ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanır. Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (sav) kendi çocuklarına olduğu kadar başkalarının çocuğuna karşı da son derece şevkatli ve merhametliydiler.

Erkek ve kadın ailenin direğidir. Bu direkler olmadan yuvada mutluluk sağlanamaz. Eşler birbirine karşı saygılı ve hoşgörülü olmalı, kusursuzluk arama hastalığına yakalanmamalıdırlar.

Başkalarına (özellikle bayanlara)gösterdiği nezaket ve kibarlığı eşlerinden esirgeyen, onlara kaba davranan çok insan tanıyorum. Neden böyle yaptıklarını sorduğumda, “eşimde aradığım vasıfları bulamıyorum” cevabını veriyorlar. Bunun kaçamak bir yol olup İslami bir cevap olmadığını söylediğimde, zaten İslami hassasiyet damarının tümü tıkanmış olan garibim, şöyle diyor:

“Abdullah Bey, hayatta özgürce yaşamak kadar güzel bir şey yok. Ben ona karışmıyorum, o da benim hayatıma müdahale etmiyor.”

Peygamberin ölçülerine uymayan bu hayatı üstat Necip Fazıl, “Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim” dizelerinde dillendirmişti

Bana sor sevgili kâri’, sana ben söyleyeyim,
Ne hüviyette şu karşında duran eş’ârım:
Bir yığın söz ki samîmiyyeti ancak hüneri;
Ne tasannu bilirim, çünkü, ne sanatkârım.
Şi’r için “gözyaşı” derler; onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!
Ağlarım, ağlâtmam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Oku, şâyet sana bir hisli yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi