Cesur, kararlı ve de kendi politikalarını kendisi belirleyen Türk hükümeti, Türkiye’de “dış destekli müdahalelerle iktidar değişikliği” dönemini kapatarak tarihte yeni bir sayfa açmış oldu.

Bu gelişmelerden rahatsız olan AB ve ABD, Başbakan Erdoğan ve hükümetini devirmeyi amaçlayan işbirlikçilerine açık destek vermeyi sürdürmektedirler. Yolsuzluk ve hukuka müdahale bahaneleriyle Paralel yapının operasyonlarına bile sahip çıkılmıştır.  

Avrupa Birliği ile ilişkilerde en gergin dönemin  yaşandığı bir dönemde; ülkemize resmi ziyaret gerçekleştiren Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck benzer eleştirileri tekrarladı.

30 yılını Avrupa ülkelerinin siyaset merkezlerinde geçirmiş bir gazeteci olarak Avrupa’yı ve Avrupa siyasetini çok yakından takip ve tanıma fırsatım oldu. Bu nedenle AB tarafından Türkiye’ye yönelik başlatılan eleştiriler ve Almanya Cumhurbaşkanının Ankara’da bunların bir benzerini tekrar etmesinin ne anlama geldiğini çok iyi anlayanlardan biriyim.

Altını önemle çizmek isterim ki; AB’nin Türkiye’ye bakışı Osmanlı’ya bakışı ile aynıdır. Batı hâlâ Osmanlı korkusu yaşıyor ve tarihi önyargılardan kurtulamıyor. İslam ve Türk karşıtı AB politikalarında; “Avrupa kıtasında Türk ve İslam dinine yer yoktur” gerçeği hâlâ ısrarla sürdürülüyor.

Politik bir bakış açısıyla ifade edecek olursak; AB’nin Türkiye ve İslam dinine bakışında; “Şeklen ret olmasa da esasta oyalama ve düşmanlık vardır”.

Osmanlı döneminde uygulanan önyargılar ve güvensizliğe dayalı bu despotçu anlayış ve politikalar maalesef hâlâ Batıda karşılık bulmaktadır. Türkiye’nin yarım asrı aşan AB’ye tam üyelik macerasının tek sebebi de tarihin derinliklerinden gelen o yanlış bakış açısı ve politikalarıdır.

Başbakan Erdoğan; “Artık gerçekler bilinsin ve doğrular itiraf edilsin. Bizi oyalamayın, ya kabul edin ya da reddedin” görüşünden hareketle AB’yi uyarması ve Türk milletine AB’nin uyuşturan ve oyalayan oyunlarını hatırlatması Batılı siyasileri rahatsız etmiştir.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi;

Egemen güçlerin kurduğu “Uluslararası sitem”i eleştirip  “Batı dünyasının siyaseti ilkelere ve değerlere göre değil, menfaat pazarlıklarına göre şekillenir” gerçeğini hatırlatmış ve yanlışlarını yüzlerine haykırmıştır.

Başbakanımız R. Tayyip Erdoğan bunlar yerine; ABD ve AB’nin buyruklarına boyun eğen ve onların kurduğu sistemlere uymuş olsaydı, bu gün çeşitli bahane üretilerek kendisine yönelik başlatılan itibarsızlaştırma ve karalama kampanyalarının hiç biri olmazdı.

Kısacası Sayın R.Tayyip Erdoğan onların aradığı bir Başbakan değildir… Hedef alınmasının sebebi de budur…

ALMANYA’DA IRKÇI SALDIRI KORKUSUNDAN YILLARDIR UYUYAMAYANLAR VAR…

Konuk Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Joachim Gauck’in ülkemizi ziyaretini dikkatle izledim. 30 yılını Almanya’da geçirmiş bir gazeteci olarak birkaç husus hatırlatıp; birkaç soru sormak istiyorum;

Sayın Gauck;

- Konuşmanızda “İtiraf ediyorum: Bu gelişmeler beni ürkütüyor” diyorsunuz. O zaman sormak isterim:  Siz Türkiye’nin son 10 yılda insan hakları, bireyin özgürlüğü ve demokratikleşme alanlarında gerçekleştirilen devrim niteliğindeki reformlardan haberiniz yok mu? Şunu bilmenizi isterim ki; konuşulamayanların konuşulduğu ve yazılamayanların yazıldığı bir Türkiye var ve Türkiye’de demokrasi tehlikede değildir.

- “Türkiye’deki gelişmeler beni korkutuyor” diyerek işbirlikçilerinizden oluşan seyirci kitlesinden çokça alkış almışsınızdır. Acaba siz Cumhurbaşkanı olduğunuz ülkenizde yıllardır ırkçı saldırıların korkusundan yıllardır uyuyamayanların var olduğundan haberiniz var mı?  

- Faşist ırkçıların gece evleri kundaklayarak yakılan masum Türkler için hiç acı duydunuz mu? Veya hâlâ böyle bir vahşetin tekrarlanmasından korkuyor musunuz?

- “Evimi yakarlar” korkusuyla zil ve posta kutusundaki adını karalayanlardan haberdar mısınız?

 “Hukuk devletinden bahsettiniz” Sayın Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, siz ülkenize davet ettiğiniz ve şerefli alın terleriyle ekonominize katkı sağlayan başta Türkler olmak üzere çeşitli milliyetlere mensup Müslümanların anayasanızdan doğan haklarını asırlardır vermediğiniz gerçeğini bir kere olsun hatırladınız mı?

 Okullarınızda Müslüman çocukların din eğitimini hâlâ engellemenin, hangi hukuk devleti ilkeleri ile bağdaştığını söyler misiniz?

Size son sorum şu olsun;

 Ülkeniz Almanya’da İslam dini neden çağ dışı ve Müslümanlar neden potansiyel suçlu gösterilmektedir?. İnsanları ırklarından ve inançlarından ötürü izlemek, fişlemek ve baskı altına almak demokrasi ve hukuk devleti olmanın bir gereği mi?

 Hukuk devleti Almanya gibi bir ülkeye bu durumun yakışmadığını bir öz eleştiri olarak yaptınız mı?

Sayın konuk Cumhurbaşkanı Joachim Gauck; size âcizane tavsiyem şudur;

“Önyargılardan kurtulun ve yersiz korkuları artık aşın. İslam ve Müslümanları potansiyel suçlu görme politikalarınızı ülke olarak değiştiriniz. Zira bunlar size hiç bir şey kazandırmadığı gibi çok şeyler kaybettirdi, ettiriyor…”

Bize eksiklerimiz olduğunu hatırlatmanız değil de; bahaneler üreterek “Yeni Türkiye” yürüyüşümüzü takozlatma yönündeki girişimleriniz beni rahatsız etmiştir.  

Yukarıda sıralamaya çalıştığım gerçekler hususunda bir öz eleştiride bulunmanızı istiyor ve bekliyorum. İşte o zaman dostluğumuz ve karşılıklı güvenimiz pekişmiş olacaktır. Saygılarımla…