Türkiye normalleşti mi?
Bu soruya herhalde hiç kimse “evet” diyemez.
Çünkü büyük mesafeler katedilmesine rağmen “tamamen normalleşti” dememiz için henüz çok erken.
Yakın tarihte dış bağlantılı büyük tuzaklarla, ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı bu ülke…
Fakat bu engellerin çok önemli bir kısmı çözüldü. Büyük bir cesaretle normalleşme yolunda önemli adımlar atıldı, barikatlar, garabetler ortadan kaldırıldı.
200 yıldır kronik hale gelmiş sorunlardan söz ediyoruz.
Ama evrilerek bugünlere taşınan bazı sorunlar hala çözüm bekliyor.
Mesela dışişleri bakanlığındaki milli güvenliğimizi ilgilendiren çok gizli bir toplantı, devletin en mahrem bilgilerini içeren sırlar internette paylaşım sitelerinde dolaşıma sürülüyor, “MİT Tırları” durdurulup pespaye görüntüler ortalığa saçılıyor, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da işaret ettiği gibi devletin memuru amirine talimat verir hale geliyor, “paralel yapılar” kurulup devlet içinde devlet oluşturma gayretleri sürdürülüyorsa “normalleştik” diyemiyoruz.
Devletin en kritik birimlerinde görev yapan insanlar gayri milli mihraklar tarafından “dinlenme” endişesi taşıyorsa, ülkenin başbakanının konuştuğu kriptolu telefonlar dahi kevgire çevriliyorsa “normalleştik” diyemiyoruz.
Önüne gelen platform kurarak gerçek dışı manipülatif bilgilerle ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen raporlar hazırlıyor, egemen güçlerden medet umuyor, avukatlardan oluşan birliğin başkanı canlı yayında 77 milyonun gözünün önünde ülkenin başbakanına ayar vermeye kalkışıyorsa, “normalleştik” diyemiyoruz.
O görüntüleri bir an gözünüzün önünde yeniden canlandırın ve yukarıda bahsettiğim parçaları birleştirin sonra ortaya çıkan büyük resme bakın…
Ne görüyorsunuz?
Bu pazılları bir araya getirdiğinizde ortaya ne çıkıyor?
Normalleştik diyebiliyor muyuz?
Ya da bu olup bitenlerin bir an başka bir ülkede yaşandığını düşünelim.
Avukatlar birliği başkanı, yalan yanlış bilgilerle devletin zirvesinin gözünün içine baka baka Başbakanı hizaya sokmaya çalışıyorsa bunun adı nedir?
Ağustos ayında 12. Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz.
İlk kez cumhurun oyuyla seçilecek olan bir Cumhurbaşkanı Anayasa’nın kendisine verdiği geniş yetkileri de göz önünde bulundurursak; başkan mı olacak, yarı başkan mı, partili başkan mı, yoksa eski tas eski hamam mı olacak?
Bugün bu sorulara hiç kimse makul cevaplar veremiyor, sağlıklı öngörülerde bulunamıyor.
Peki çözüm ne?
Çözüm ortada.
Yüzde 99’u Müslüman olan bu milletin inançlarına, geleneklerine, göreneklerine, genlerine, dokusuna, yaşam biçimine uygun yeni bir anayasa…
Şanzımanı dağılmış bir otomobil düşünün.
Yeni bir şanzıman getirip takıyorsunuz, defransiyel ile uyum problemi çıkıyor. Defransiyel takıyorsunuz ön takım ile uyum sorunu yaşanıyor. Motoru rektefiye ettiriyorsunuz bir başka problem…
Dişliler birbiriyle örtüşmüyor, çarkta çarpıklıklar olduğu için mekanizma rahat çalışmıyor.
Sonuç olarak ortaya öyle bir maliyet çıkıyor ki; yol kat edemiyorsunuz… Kaybettiğiniz zaman da cabası…
Burada aklın yolu birdir.
Yapılacak olan da bellidir.
Ama maalesef çanak çömlek patlamadan, testi kırılmadan çözüm geliştirme gibi bir özelliğimiz yok.
Hani her yiğidin bir yoğurt yeme tarzı olurmuş ya.
Demek ki bu da bizim tarzımız.
Kervan yolda düzelir kültürü en değişmez gerçeğimiz…
Ama bu böyle gitmez.
İntikam duyguları, ideolojik hesaplaşmalar, rövanşist yaklaşımlar, içe akıtılan enerjiler bize çok zarar veriyor.
Oysa ki “devlet” bizim işimiz.
Tarih bunu hep böyle kaydetmiş.
Erdoğan gibi güçlü bir lider döneminde de ziyadesiyle hak edilen bu değişim, dönüşüm gerçekleştirilemez ise tarihi bir fırsatı kaçırmış oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.