Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Asıl Fetih Kalplerin Fethidir

Asıl Fetih Kalplerin Fethidir

Yıldönümleri üzerine yazı yazmak, köşe yazarlarının genel bir alışkanlığıdır. Mesela bugün meş’ûm 27 Mayıs Darbesi’nin yıldönümü. Yakın tarihimizde yaklaşık on yılda bir tekrarlanan darbeler serisini elbette unutmamak gerekir; hem ülke olarak geldiğimiz noktayı iyi görmek ve anlamak, hem de hâlâ darbe hayalleri görenlerin var olduğunu ıskalamamak bakımından. Neyse, konuyu ehline bırakalım…

İki gün sonra ise 29 Mayıs; İstanbul’un Fethi’nin yıldönümü. Bu vesileyle “Nusret”, “Fetih”, “Zafer” kavramları hakkında bazı bilgileri paylaşarak, “kalplerin fethine” kapı aralamayı murat ediyoruz.

Önce zafer kavramı: Kur’ân’da “zafer” kelimesinin sadece Fetih sûresinde geçtiğini hatırlatalım: “O, Mekke deresinde, onlara karşı size zafer vermişken (ezfara-küm)…” (Fetih 48/24) Burada “zafer”; ‘(talep edilene, arzulanana) erişmek veya onu elde etmek, kazanmak’ anlamında kullanılmıştır. Meşhur “Men sabera, zafera: Sabreden zafere erişir” ifadesindeki “zafer” de aynı anlamdadır.

Nusret/Nasr kavramı: Kur’ân-ı Kerim’de “nasr” ve “nusret” (yardım, destek) kelimesi, daha çok “nasrullah” (Allah’ın yardımı) ve benzer terkiplerle kullanıldığı, Allah’ın yardım ve desteğinin gelmesi ile de zaferin kesinlikle kazanılması söz konusu olacağı için, “yardım” kelimesi “zafer” olarak anlaşılmıştır. Nitekim bu anlam Nasr sûresinde açıktır: Önce “Nasr: Allah’ın yardımı” gelmiş, ardından “Fetih” nasip olmuştur. Saf sûresinin 13. âyetinde “Allah’ın yardımı”nın hemen ardından “yakın bir fetih” müjdelenmiştir ki, bu durum aynı sünnetullahın (ilahi yasanın) kaçınılmaz bir sonucudur. Âl-i İmran/160. âyette de; “Eğer Allah size yardım ederse, artık size galip gelecek hiç kimse yoktur” buyurularak; Allah’ın yardımının gelmesi ile zaferin kesin olacağı vurgulanmıştır. Nitekim Allah Teâlâ peygamberlerine ve iman edenlere dünya ve ahirette yardım vaat etmiş (Mümin/51), müminlere yardım etmeyi bir “hak” olarak kendi üzerine almıştır (Rûm/47). Bu sebeple, biz müminlere de, inkârcılara karşı Allah’tan yardım (nasr-nusret) dilemek (Bakara 250, 286) ve Allah’ın yardımına lâyık olup onu celp edecek salih ameller yapmak (Muhammed/7) düşer. Allah’ın yardımını celp edecek ameller ise; her türlü olumsuzluğa göğüs gererek Allah’ın dinini yüceltmek için çalışmak, Allah’ın kullarına yardım etmek, Allah’ın koyduğu hudutları/sınırları muhafaza edip korumak, Allah’ın emirlerine, ahitlerine, öğütlerine riayet etmek, hükümlerine sarılmak ve yasaklarından kaçınmaktır.

“Şimdi sen sabret. Çünkü Allah’ın (yardım) vaadi haktır. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ile tesbîh et.” (Mümin/55)

Burada “yardım” ve “zafer”in kesinlikle Allah’ın elinde bulunduğu ve gerçekleşmesinin de tamamen Allah’ın yüce iradesine bağlı olduğu hakikatini bir kez daha hatırlatalım.

Fetih kelimesine gelince: Sözlükte ‘açmak, yol göstermek, yardım etmek, hüküm vermek, galibiyet ve zafere ulaşmak’ anlamlarına gelen feth, bir terim olarak, Müslümanların ül­ke ve şehirleri i’lây-i kelimetullah (Al­lah’ın ismini, kelâmını yüceltmek) amacıyla İslâmiyet’e açmaları manasında kullanılır.

Bu anlamıyla fetih, elbette bir istilâ, işgal ve sömürü savaşı değildir. İstanbul’un Fethi de böyledir.

Fetih, öncelikle kalbi ve aklı İslâm ger­çeğine açmak, ikinci olarak da İslâm me­sajının önündeki engelleri kaldırmak, in­sanın gönlüne ve aklına ulaşmayı müm­kün kılacak ortamı hazırlamak anlamına gelir. Nitekim Nasr sûresinde; “Allah’ın yardımı/zaferi ve fetih geldiği zaman” kalplerin İslâm’a açılmasıyla “insanların fevc fevc (bölük bölük) Allah’ın dinine girdiğini görürsün” denilerek, “feth”in hem kalpleri ve akılları Din’e açmak, hem de İslâm mesajının önündeki engelleri ortadan kaldırmak anlamı açıkça vurgulanmıştır. İstanbul’un Fethi de, İslâm’la kalpler arasındaki engelleri kaldırmıştı; tıpkı Mekke’nin Fethi gibi ve bu fetih süreçlerini açan Hudeybiye Barış Antlaşması gibi…

“İnnâ fetahnâ leke fethan mübînâ: Şüphesiz Biz, sana açık bir fetih (zafer ve başarı yolu) açtık.”

Fetih sûresinin 1. âyetinde geçen “apaçık fetih”, hem ‘Mekke’nin fethi olarak, hem de Hz. Peygamber’e açılmış olan bilgiler veya ilimler, sevaba ulaşmaya vesile olan hidayetler olarak anlaşılmış; Nasr sûresindeki “fetih” de, Yüce Allah’ın (insanın bilmesine) açtığı bilgiler olarak yorumlanmıştır ki, bu bilgiler akılları ve kalpleri İslâm’a açan bilgilerdir.

(Fetih, Nasr ve Zafer kelimeleri için bkz: Rağıb el-Isfahani, El-Müfredât; D.İ.B., Dini Kavramlar Sözlüğü.)

Sonuç olarak: İstanbul’un Fethi vesilesi ile “nusret”, “fetih” ve “zafer” kavramları çerçevesinde söyleyelim ki; Allah’ın yardımına lâyık olacak cehd/cihad ve gayreti ortaya koyup Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasaklarından kaçınmaya çalıştığımız sürece, gönülleri İslâm’a açacak “apaçık fetih”ler nasib olacaktır. O halde Nasr sûresinin devamındaki emre uyarak; Allah’ı hamd ile tesbih edip hatalarımız için istiğfarda bulunmaya kesintisiz ve sürekli olarak devam edelim, inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi