Partiya Karkeren Kürdistané (PKK)
“BDP’lilerin evladı Amerika’da, benimki neden dağda” diyor bir anne! Doğru söylüyor! PKK bu toprakların ürünü değil ve ruhumuza aykırı. 1980 askeri darbesi de öyle!
İki aykırı bir araya gelerek ortak planın parçalarını oluşturdu. PKK’nın palazlanma süreci 1980 askeri darbesiyle oldu. Örgütün üreticilerinden biri Abdullah Öcalan ise bir diğeri Kenan Evren! 1974’te Marksist ilkelerle Kürdistan İşçi Partisi adı altında kurulan PKK, 1980-84 arası hazırlıklarını tamamladı. 1984-93 arası eylemlere geçti. 1993 ise en kanlı yıllar! Adı güya “işçi partisi”! Umuyoruz ki bu ve benzeri örgütler topraklarımızda yeniden yeşermez. Siyasetçilere büyük iş düşüyor. Dağa kaçırılan çocukların anneleri “iradelerini” ortaya koydu ve çocuklarını istedi. Artık hiç kimse çocuğunun ölmesini istemiyor. “Leş ve şehit” arasında gidip gelen söylemler acılara merhem sürmüyor! PKK; ocaklara ateşler salan; kuyrukları İsrail, ABD, Almanya ve AB ülkelerinde olan uluslararası ve çok ortaklı taşeron örgüt! Bu örgütün herhangi bir kavimle alakası yok, Kürt hakkı savunması yalan! Kürt hakkı diye bir şey yok, Türk hakkı diye bir şey de yok! İnsan hakkı var, müslümanın müslüman üzerindeki hakkı var! Anadilde eğitim hak, üstelik “dil” Allah’ın ayeti! Kürtçe’nin serbest olmasını konuşmak dahi utanç verici, su içmek gibi doğal bir durumu kısıtlamak! Birbirimizi çok kötü yaftaladık yıllarca! Köyler boşaltıldı, Kürtler bilmedikleri metropollere geldiler. Köyündeki müslüman Kürt kardeşime şehirde “kıro” dediler! Türkçe’yi kalın harflerle söylüyor diye alay edildi onunla! Her Kürt, potansiyel PKK’lı görüldü! PKK’nın yahut cuntanın köyün önünde işkence edip küçük düşürdüğü adama bir tekme de şehirde vuruldu! Darbeci devlet öyle istedi. Amaç, bölünmeyi kalıtsal hale getirmek! Kahrolsun PKK, binlerce köyü boşaltan zihniyet, çocukları dağa kaçıranlar, köyündeki vatandaşa “Git oğlunun ve kızının leşini dağdan topla” diyen zihniyet kahrolsun!
10 yıl evvel dağa çıkanların haklı gerekçeleri olabilir, ancak bugün dağa çıkmanın hiçbir haklı gerekçesi kalmadı. Adam köyündeyken, kalaşnikoflu PKK’lı gelip zorla ekmeğini alıyor. Vatandaş jandarmaya gidince bir güzel dayak yiyip, yardım ve yataklıktan tutuklanıyor. Gidecek yeri olmayan dağlara sığınıyor. Bütün bunlar öldürmenin gerekçesi olmasa da ahırda hayvanları yakılan köylüler kimin nasıl bir oyun oynadığını analiz etmeye zaman bulamadan kendini bir tarafın parçası olarak buluyor. Ya peşmergesin ya korucu! Ama bunlar geride kaldı ve kalmaya devam etmeli!
Selahattin Demirtaş denen taşeron lider(!) kaçırılan çocuklar için “Kaçırılmadılar, kendi istekleriyle gittiler” diyor. Sanki gittileri yer kreş! Ülkemizde 18 yaş altı gençler ailesinin izni olmadan evlenemezken, tutup bir de dağa nasıl çıkıyor? Annesi “Evladımı verin” diye feryat ediyor, taş yürekli Demirtaş yaraya kezzap döküyor! Ailelerle zoraki görüşüyor. Tabii, işin ucunda oy yok, kışkırtma yok!
Öcalan’ın yakalanma sürecini hatırlayın! Dönemin muhataplarına bakmak bile bir yığın ipucu verecektir: Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, arabulucu Hüsnü Mübarek, Amr Musa, Hafız Esed! Senaryo çok açık ! Öcalan’ı 16 Şubat, saat 3’te Türkiye’ye getiren uçak Cavit Çağlar’a ait!
PKK iş makineleri yakmaya devam ediyor, yol kesiyor, çocuk kaçırıyor! Bunu ne adına yapıyor? Kürtler adına yapmadığı ortada! “Ben burdayım” mesajı vermeye çalışıyor. Yine kan dökülürse ne olacak? İstemiyoruz, artık kan istemiyoruz, bizi bize bırakın, aramızdaki sorunları kendimiz çözmeye başlamışken tekrar taşeron eller devreye girmesin! Kimin kanı olursa olsun artık yeter!
Peki İslam Dünyası ne alemde! Mesela Suudi Arabistan müslümanların dertleriyle ne kadar alakalı! Mekke Emiri Meş’al bin Abdullah bin Abdülaziz ülkesinin savcılarına soruşturma emri vermiş! Bir müslüman haksız yere öldürüldü diye mi, İslam Dünyası’nda akan kanların hesabını sorması ve araştırma yapması için mi? Hayır! Kabe’de görevli bir polis memuru Hacerül Esved’i öpmek için yaşanan kargaşa ortamında ayağını Kabe’ye dayamış! Irak’ta binlerce kadına tecavüz edildi, hiç önemi yok değil mi? Suriye’de işkence altında ölenlerden sana ne ki! Afrika’da yakılan müslümanlar senin yediğin “El-Beyk” yemeğinden daha önemli değil! Doğu Türkistan, Filistin, Çeçenistan, Bosna! Ama bir polis memuru, belki de zorda kaldığı için ayağını Kabe’nin duvarına dayamışsa bu çok tehlikeli bir durum! Elbette biz, 5 vakit Kabe’ye yönelen bir kavimiz. Yatağımızın ve afedersiniz lavabomuzun yönünü bile Kabe’ye denk gelmesin diye özenle hazırlarız. Ancak dünyada bunca müslüman acı çekerken Mekke Emiri’nin bir polise kafayı takmasını en hafif tabirle zillet, gaflet ve dalalet olarak görüyoruz! Bizdeki(!) the cemaat ise içler acısı! Bir alevi vatandaş ölünce taziye yayınlayanlar (ki buna karşı değiliz) Mavi Marmara şehidi karşısında sus pus oluyor! Gerçekleri gören nesil elbet her tür oyunu bozacaktır! Sizin oyununuz, Allah’ın tecellisinden büyük değil!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.