Bütün partiler içerisinde reel politiğe en fazla hakim olan, kamuoyunun nabzını kılcallara kadar en hassas biçimde tutan parti kuşkusuz AK Parti’dir.

Geçmiş dönem uygulamalarında da görüldü ki; Erdoğan liderliğindeki AK Parti’de hem aday belirleme hem de güncel politikalarda en belirleyici faktör anket çalışmaları olmuştur.

Elbette Türk siyasetine yeni parlak isimler kazandıran AK Parti’de anket tek başına kesin belirleyici faktör değildir. Ama bütün etkenler içerisinde en önemlilerinden birisi anket…

AK Parti’nin kendine özgü ilkeleri, misyonu, geleneği ve güçlü bir siyasi kimliği var…

Önemli kararlar alınırken istişare mekanizması en etkili biçimde çalıştırılıyor.

Takip ettiğimiz seçim kampanyalarında yakinen şahit oluyoruz. Erdoğan en ücra köşedeki vatandaşa varıncaya kadar herkesin hissiyatını görmeye çalışıyor.

Bu zamana kadar önemli kararlar bu yöntemlerle belirlendi ve tarihte hiçbir partiye nasip olmayan başarılar bu yöntemle elde edildi.

AK Parti şimdi önemli bir dönemeçte, kritik bir karar aşamasında.

Bu hafta hem AK Parti’nin hem de Türkiye’nin kaderini belirleyecek çok önemli bir dönemece girildi.

Erdoğan hafta sonuna kadar STK’lar, parlamento dışındaki siyasi partiler ile partisinin MKYK ve MYK’sıyla yapacağı görüşme sonrasında son istişaresini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapacak ve varılacak mutabakata göre nihai karar verilecek.

Bu konuyla ilgili çok şey söylendi, çok şey yazıldı.

Ama şu anki gidişat ve mekanizmadan çıkan sonuçlara göre Erdoğan’ın Köşk adaylığı kesinleşmiş gibi.

Asıl merak edilense; sonrasında ne olacağı?

Başbakan kim olacak, Genel Başkan kim?

Kulislerde konuşulan kulaktan dolma, loto ve totoyu aratmayan bilgiler artık geride kaldı.

Şimdi Erdoğan’ın önünde anket ve istişare sonuçları var.

Lider kadrosuna çok yakın kaynaklardan gelen bilgilere göre, son dönemde Erdoğan sonrası için Abdullah Gül ismi açık ara ön plana çıkmış durumda.

Bu yukarıda bahsettiğimiz bütün mekanizmalardan çıkan sonuca göre de böyle. Özellikle yapılan son anketlerin tümü Gül ismini işaret ediyor.

Eğer bir son dakika değişikliği olmaz ise yol haritası da şöyle olacak:

Biliyorsunuz Köşk için PKK partisi HDP de aday gösteriyor. Dolayısıyla seçim büyük bir sürpriz olmaz ise 2. tura kalacak.

Bunun anlamı: Erdoğan’ın Köşk’e çıkma tarihi Eylül’ü bulacak.

Erdoğan Köşk’e çıktıktan sonra “ara formül” devreye girecek.

Bu formül şöyle:

1-Kabinede radikal değişiklikler yapılmayacak.

2-Erdoğan’ın kurmay kadrosundan yani Genel Başkan Yardımcıları ile Başdanışman kadrosundan veyahut mevcut kabineden belirlenen bir isim Başbakan tayin edilecek. (Ara dönem Başbakanlığı için Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç’ın adı öne çıkıyor.)

3-Erken seçim ve olağanüstü kongre kararı alınacak.

4-Genel Başkan Vekili partiyi olağanüstü kongreye taşıyacak.

5-Abdullah Gül kongrede kurucuları arasında yer aldığı partinin Genel Başkanı olacak.

Bu formülle son baharda bir olağanüstü kongreye, ardından da Abdullah Gül’ün Genel Başkanlığı’nda erken seçime gidilecek.

Tabi bu formülün başlangıç tarihi Erdoğan’ın Köşk seçimini kazandığı tarih olacak.

Bu şekilde hem parti teşkilatı hem de hükümet fetret dönemi gibi bir riskle karşılaşmamış olacak, parti içi tartışmalar yaşanmayacak.

Erdoğan-Gül ikilisinin Türkiye’yi 2023’e taşıması için kritik viraj bu şekilde aşılmış olacak.

Yakın tarihimizde Milli Görüş partilerinde rahmetli Erbakan’ın, DYP ile ANAP’ta da Demirel ve Özal’ın tartışmasız tek adamlığı söz konusudur.

CHP’de ise Mustafa Kemal ile İsmet İnönü’nün aralarındaki sorunlu ilişki tarih kitaplarına dahi yansımıştır.

Demokrat Parti’deki rahmetli Menderes ile Celal Bayar’ın ilişkilerinin nasıl sonlandığı ise hepimizin malumu…

Ama kader birliğine dayanan Erdoğan-Gül ilişkisi aynı misyon çerçevesinde en sorunsuz, en uyumlu, en ideal “ikili” olarak Türk siyaset tarihine geçecektir.