Dün Anayasa Mahkemesi’nden yeni bir karar daha çıktı.

AYM terör örgütü elebaşı Öcalan’ın baştan aşağı bölücülük ve ihanet içeren, şiddeti meşru gösteren “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü, Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma” adlı sözde kitabının basım aşamasındayken mahkeme kararıyla toplatılmasını “hak ihlali” olarak değerlendirdi.

Bu karardan sonra Türkiye’nin her yerinde terörist başının paçavraları market ve kitapçı vitrinlerinde gözümüzün içine sokulabilecek!..

İnsan inanmak istemiyor, diyecek söz bulamıyor.

Maalesef 5-10 yıl önce aklımıza dahi gelmeyenler bugün başımıza geliyor.

Bunun adı ifrat mı, tefrit mi, savrulma mı bilemiyorum…

Dün kara dediğimize bir anda ak diyorsak biraz durup düşünmemiz, ciddi biçimde sorgulama yapmamız gerekiyor.

Bu gidiş nereye?

•

Bunlar, AİHM gibi Türkiye ile ilgili kararları çoğunlukta siyasi olmuş sabıkalı bir yargı organından bile umduklarını bulamamışlardı.

Hatırlayın, Balyoz Sanıkları Anayasa Mahkemesi’nden önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmişlerdi.

Emekli Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, Albay Ali Rıza Sözen ve Org. Çetin Doğan ayrı ayrı Anayasa Mahkemesi’nden önce AİHM’in yolunu tutup AİHM’den medet beklemişti.

Lakin AİHM bile, başvuruları inceleyip “darbe için ikna edici delillerin bulunduğuna” hükmetmişti. Ayrıca tutuklamaların inandırıcı nedenlere dayandığını ve tutukluluk ve yargılama süresinin uzun olmadığına karar vermişti. Anayasa Mahkemesi ise “hak ihlalleri” kararını verdi.

•

Şimdi bu karar kamuoyuna öylesine sunuluyor ki, sanki beraat kararı verilmiş de haberimiz yok! Balyoz sanıkları bu havayı medyaya pompalıyorlar ve Yerel Mahkeme tahliyeleri başlatıyor.

Tam bir tiyatro…

Dünyanın hiçbir yerinde ağırlaştırılmış müebbet cezası alan birisini, usulle ilgili bir karara dayanarak tahliye etmezler. Edene de gülerler.

AİHM bile, Balyoz darbe planıyla ilgili Türk yargısının verdiği kararın, hükümeti devirmeye teşebbüs suçu için ikna edici delillere sahip olduğuna hükmediyor ama Anayasa Mahkemesi, AİHM içtihatlarını da aşacak düzeyde kararlar veriyor.

Davada yargılamanın hukuka uygun yapıldığını belirten AİHM bununla da yetinmeyip şu yorumu yapıyor: “1. Ordu bünyesinde AK Parti hükümetinin devrilmesi ve yerine Milli Mutabakat Hükümeti adı altında yeni bir hükümetin kurulmasını amaçlayan Balyoz isimli bir harekât planının tasarlandığı, bu planın Türkiye’de sıkıyönetim ilanını gerektirecek ortamın hazırlanması ve ardından, hükümetin devrilerek irticai faaliyetlerden arındırılmış yeni bir politik düzenin kurulmasını öngördüğü, hedefe ulaşmak için Oraj, Suga, Çarşaf gibi ek eylem planları yapıldığı…”

•

Tabii şimdi bunların hiçbir önemi yok. Balyoz Semineri’nin resmi ses kayıt dosyalarında yer alan ve Genelkurmay’ın da doğruluğunu teyit ettiği resmi ses tutanaklarında yer alan açık darbe konuşmalarının da önemi yok.

Tıpkı Gezi Parkı’nda olduğu gibi Anayasa Mahkemesi’nin önüne çadırı kurup, iki ay oradan ayrılmazsınız.

Girişte çıkışta baskı kurarsınız, medyanızla ha bire psikolojik harp ürünü haberler yaptırıp, somut gerçekleri gölgelersiniz, sonunda da Anayasa Mahkemesi topu ortaya atar.

Yerel mahkeme de rüzgara uyup herkesi tahliye eder.

Peki bu Çetin Doğan ve ekibi darbe planlamadı mı?

İsmet Berkan, Murat Yetkin, Sedat Ergin gibi isimler bile o dönemle ilgili tanıklıklarında kabul ediyorlar bu durumu.

Mahkeme madem personelini koruyacağı belli olan dönemin Genelkurmay Başkanı’nı tanık olarak çağırıyor, devrilmeye çalışılan Başbakanı da tanık olarak çağırmalı ki bu eşitlik sağlansın.

Hiçbir şey olmamış gibi davranılıyor.

Film başa sarılıyor.

Darbe Günlükleri’nin yazarı Özden Örnek çıkıyor ve “Bize yapılanın bedelini hangi makam ve mevkide olurlarsa olsunlar ödeteceğiz” diyor.

Ben bu durumu umursamayanlara hayret ediyorum.

Göz bebeğimiz, kahraman ordumuzu tenzih ederim.

Ancak bu “cuntacı ekip” Türkiye’yi cehenneme çevirmekten çekinmez.

Daha önce yaptılar, yine yaparlar.

Kuşkunuz olmasın.