Kesilecek el varsa, kesecek sistem nerede?
17 Aralık küresel uluslararası saldırıyı “yolsuzluk operasyonu” olarak dayatmaya çalışıp başarılı olamayanlar, sosyolojik cepheden vurmak istediler. Bunun için de şu argümanı kullandılar, hala da kullanmaya devam ediyorlar: “Çalıyorlar ama, çalışıyorlar!...”
Çalmanın kabul gördüğü bir toplumda, çalanın iktidarına rıza gösterilmesi de kaçınılmazdır. Ne var ki sosyolojik açıdan meseleyi irdelediğimizde, çalmak ne kadar günahsa kabullenmek de aynı oranda günahtır. Böylece, hem çalan erkle hem de çalana rıza gösteren çürütülmek istenmektedir. Çalan ve çalma eylemini kabullenen bir toplumu adalet terazisinde mahkum etmek kadar ağır bir suç olamaz. Nasıl mı? İzah etmeye çalışalım. Tabii bunun için biraz siyer bilgisi, biraz sosyoloji ve biraz da dünya gerçeklerini bilmemiz gerekmektedir.
Hakkının çalındığını kabul eden önemli bir kitle bunu peşinen kabullenip, “çalışsın da çalsın” söylemine inandırılma noktasına getirilmişse, sıra, bunu İslami dinamiklerle vurmaya gelmiştir. Uluslararası küresel arenada başarılı olamayan ahlaksız cenah; yolsuzluk şalını iktidarın üzerine atamayınca, seçimlerden de istediği sonuç çıkmayınca, sosyoloji silahına sarıldı ve yukarıda arz ettiğimiz söylemi devreye soktu. Dikkat ediniz, en az birincisi kadar tehlikelidir. “Çalışsın da çalsın, yeter ki halefleri kadar çalmasın.” Bu söz maya tuttuğu takdirde (tutmaya başladı) devreye girecek olan kıstas, hem iktidarın ve hem de cemaatin yumuşak karnı olan İslami hükümlerdir. Şimdiden devreye sokuldu ve internet dünyasından servis ediliyor.
Sosyolojik açıdan bakıldığında hırsızlığın genel kabul gördüğünü, ahlakın tefessüh ettiği ve toplumun çürüme noktasına geldiğini dillendiren (dillerini arı sokasıcalar, Firavunların, ateist, Kemalist sistemin tağuti iktidarları döneminde nerede idiniz? Neden o zaman diliniz lal olmuştu?) bu kişilerin asla iyi niyetli olduklarına inanmayın. Onlara göre, çalan iktidarla buna rıza gösteren halk dindar kesim olduğu için, elbette yargı erki İslam olacaktır. Küresel güçlerle birlikte olup meşru bir iktidarı devirmeye çalışırken, acaba İslam ne der? Sorusunu kendilerine sormayanlar, çalana rıza (!) gösteren topluma karşı koro halinde; “kabulcülerin çoğu kendilerini dindar sayanlardan oluştuğuna göre; bu gidişe dinimiz ne diyor, bakalım” diyerek, başlamış nasları sıralamaya.
“Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah güçlüdür, Hakim’dir.” (Maide, 38)
Yaşar Nuri Öztürk dahil herkesin mealini alarak iktidarı ve ona destek veren millet iradesini kendilerince nasla mahkum etmeye çalışan bu camiadan her türlü kötülüğün neşet edeceğine inanmaya başladım. İstihbarat ağları çok güçlü. Kuzey Irak’ta Kürt hareketiyle birlikte hareket eden, fakat içerde Kürt realitesini tanıyan ve bu sorunu bitirmek için Kürt Siyasal Hareketi de dahil PKK ile dahi masaya oturan bir iktidarın başarılı olmaması için elinden geleni yapan, Diyarbakır Lice’de dershane ve öğrenci yurtları PKK tarafından yakıldığında “Irak Kürdistanı Hizmet’in eğitim kurumlarını gözü gibi korurken neden Türkiye’de örgüt bu kurumları kundaklıyor? diye soran bir cemaat ordusuna şu soruyu sormazlar mı? Irak’ta Kürt siyasi örgütleriyle son derece dostane ilişki geliştiren Cemaat Türkiye’de Kürt Siyasal Hareketi’ne neden hasmane yaklaşıyor? “Geleceğin dünyası kinin, nefretin, şiddetin, kavganın, savaşın üzerine değil, sevginin, hoşgörünün, birbirimizi kabullenmenin üzerine bina edilecektir.” diyen camia, neden İran ve Türkiye’yi hedefe aldı?
Hırsızlık yapanı ayetle mahkum etmek yetmez. Bir de kendinize hadis bulmanız gerekir. Camiaya göre “AK Parti çalan, millet de rıza gösteren” ya, ikisinin de elinin kesilmesi gerekir. İşte hadisten delil: “Şüphesiz sizden öncekiler, içlerinde itibarlı birisi hırsızlık yaptığı zaman bırakıverdikleri ve zayıf birisi hırsızlık yaptığında ise, kendisine ceza uyguladıkları için, helak oldular. Allah’a yemin ederim ki, eğer Muhammed’in kızı Fatıma (bile) hırsızlık yapsa, O’nun da elini keserim.” (Buhari, Hudud: 11-12)
Camianın eli kılıçlı kalemi son noktayı şöyle koymuş: “Allah’ı dinlemeyenler, Peygamberi dinlemeyenler, din alimlerinin sözünü mü dinleyecekler? Ama biz yine de tamamlayıcı hüküm cümlesi olarak, ülkemizin önemli bir din aliminin şu sözüyle sözümüzü bitirelim: “Ne hazin bir gidiş! Kesilecek eli öpüyorlar!”
Hırsızın elini kesecek sistemin egemen olmaması ve bu topraklarda hüküm sürmemesi için o kadar gayret ediyorsunuz ki, söylem ve eylemlerinizle bizleri şaşırtıyorsunuz.
Not: 12 yıl başarılı bir Başbakanlıktan sonra Reis-i Cumhur olarak Çankaya’da görevine başlayan Sayın Erdoğan’ı ve Başbakanlık koltuğuna oturan Sayın Davutoğlu’nu tebrik ediyorum. Davutoğlu’nun üç meselede başarılı olması gerekiyor. Çünkü Erdoğan’ın başlattığı bu hassas mücadelenin neticelenmesi gerekir.
1-Çözüm süreci (Kürt sorunu, KSH, PKK, adına ne derseniz deyiniz),
2-Ortadoğu sorunu,
3-Paralel yapının devletten arındırılması.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.