ABD’nin dünyayı IŞİD’den kurtarma planını açıklaması, ilginçtir, tam da 11 Eylül’e denk geldi. Hani şu ikiz kulelerin vurulduğu ve bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı o uğursuz gün. 11 Eylül öncesi “İslamcı teröristler” namıyla bir canavar yaratıp İslam dünyasının kaynaklarını sömüren, “ne oluyor?” deme cesareti gösterebilen Müslümanları da bu kategoriye sokarak katleden dünyanın jandarması, 11 Eylül’den sonra bu kez de saldırıları bahane ederek sömürü ve katliama devam etti, ediyor.

Tıpkı bundan önce onlarca kez olduğu gibi. Diplomaside kazan-kazan diye bir tabir var. Ama nedense bu dünya sisteminde ABD ve uşakları hep kazanan-kazanan, dünyanın geri kalanı ise hep kaybeden-kaybeden oluyor.

Obama’nın açıkladığı IŞİD’i bitirme planı da yüzlerce kez seyrettiğimiz bir tiyatronun yeniden ve üstelik yeniymiş gibi sahneye konulmasından başka bir şey değil. Daha iki hafta önce “IŞİD’e karşı henüz bir stratejimiz yok.” diye açıklama yapan ve yoğun eleştirilere muhatap olan Obama, titredi, kendine geldi ve Amerikan TV’lerinin prime time saatinde kameraların karşısına geçerek tüm dünyaya dört aşamalı IŞİD stratejisini açıkladı.

Ve şimdi Müslümanlar olarak bizim bunu alkışlamamız ve daha da ötesi desteklememiz bekleniyor. Bush da 11 Eylül sonrası tüm dünyanın gözünün içine baka baka öyle dememiş miydi: Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle.

Daha acı olanı ise, batı da dahil olmak üzere dünyanın çaresizliği ve zavallılığı. Daha önce yüzlerce kez olduğu gibi dünya, IŞİD konusunda da aylarca susup adeta ABD’nin ağzının içine bakarak medet ummuş ve iradesini tek bir ülkeye, daha da ötesi o ülkedeki seçkin bir azınlığın eline bırakmıştır.

Ya düşerse!

Daha da acısı var. O da otuz iki kısım tekmili birden tüm yerli işbirlikçilerin yaşananları “muhalefet yapıyorum” teranesiyle iç siyasete malzeme yapmasıdır. Bilinçsiz olarak yapıldığı takdirde koyu bir cehalet olarak niteleyebileceğimiz bu durum, şayet bilinçli yapılıyorsa ancak ihanetle açıklanabilir. Bu konudaki ilk açılımı daha işin en başında Adana’da MİT tırlarını durdurarak cemaat yapmıştı. Aylardır cemaatle bir blok oluşturan muhalefet (muhalefetle bir blok oluşturan cemaat mı demeliydim?), ağız birliği etmiş, Türkiye’nin IŞİD’e görece sessiz kalması üzerinden muhalefet yaptığını zannediyor.

Şimdi elbirliğiyle tüm dünyaya Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği safsatasını yayarak hükümeti köşeye sıkıştırma ve daha da önemlisi, küçük de olsa Erdoğan’ı indirme ihtimali uğruna Türkiye’yi felakete sürüklemeyi göze alabiliyorlar. Çankaya’ya çıkmasıyla bu ihtimal hayli zayıflamış da olsa Erdoğan ve hükümet gitsin de 49 vatandaşımız ve Türkiye ne olursa olsun modundalar.

Daha düne kadar iktidar olabilmek için orduyu göreve çağıran zihniyet, artık ordudan umudu kesmiş olmalı ki tüm umutlarını uluslararası güçlere ve güç dengelerine bağlamış anlaşılan. Planları da en az kendileri kadar basit: Hükümeti ve cumhurbaşkanını IŞİD’e tepki göstermemekle ve hatta destek olmakla suçla, uluslararası (şer) güçler nezdinde köşeye sıkıştır.

Hükümet tepki göstermezse IŞİD destekçisi diye iftira at,  töhmet altında bırak. Yok tepki gösterir de rehineler öldürülürse “Bu nasıl sorumsuzluk, böyle ülke mi yönetilir?” diye yine hükümete yüklen. IŞİD’le asıl işbirliği budur.

Yerli yabancı hepsine sesleniyoruz: IŞİD’inizi de alın ve defolun gidin topraklarımızdan!