Yener Dönmez

Yener Dönmez

Nasıl bir basın yayın?

Nasıl bir basın yayın?

Dün Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la birlikteydik.

Akdoğan; IŞİD, paralel yapı, Kürtçe okul provokasyonu, HSYK seçimleri başta olmak üzere gündemdeki konuları değerlendirdi.

Bunları haber sütunlarımızdan ayrıntılı bir şekilde takip edeceksiniz.

Benim bu toplantıda asıl önemsediğim, Akdoğan’ın devletin elindeki basın yayın organlarıyla ilgili düşünceleri oldu. 

Yalçın Akdoğan yeni Kabine’de en dikkat çeken isim muhakkak.

İçinde bulunduğumuz basın ve yayından sorumlu Başbakan Yardımcısı olması, onu bizim için ayrıca önemli kılıyor.

Dün bir araya geldiğimiz toplantıda, sorumluluk alanı ile ilgili düşüncelerini, hedeflerini öğrenme fırsatı bulduk.

Akdoğan, kendisine bağlı kurumlar olan TRT, AA ile Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün daha koordineli çalışmasının önemine işaret ederek, gereksiz ve mükerrer faaliyetlere çekidüzen verileceğini söyledi.

Bu kurumları daha koordineli hareket eden birimler haline getirmeyi düşündüğünü belirten Akdoğan, nedenini şöyle izah etti: 

“Çünkü mükerrer yaptıkları işler var. 

Mesela işte Anadolu Ajansı, Anadolu Akademi diye bir şey kurmuş, yurtdışından gazeteci getirip eğitiyor. 

TRT Okul diye bir şey kurmuş, yurtdışından gazeteci getirip eğitiyor. Basın-Yayın yurtdışından gazeteci getirip, eğitiyor. 

Bazen de aynı kişileri getirip eğitiyorlar. 

Yani bu tür mükerrerlikler başta olmak üzere veya bir takım kurumların yasal sınırlılıkları var, yapamadıkları bir takım işler var. 

Mesela bazı kurumlar yabancı personel çalıştıramıyor ama yabancı dilde bir kanal açmak istiyor. 

Bunu başka bir kurum da yapabiliyor. 

Bununla işbirliği normalde giderilebilir falan. 

Yani mevzuattan kaynaklanan sınırlılıkta birbirleriyle işbirliğiyle aşabilirler normalde. 

Bundan sonraki süreçte biraz daha işbirliği ve koordinasyon içinde bu kurumların çalışmasını sağlamak istiyorum.” 

Daha da önemlisi, bu kurumlarda “dönüşümden” söz etti. 

Nasıl bir dönüşüm:

“Bu kurumlar yurtdışında ülkemiz adına lobi yapabilmeli.” 

Örneğin, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün yurtdışındaki temsilciliklerinin, oradaki büyükelçinin basın danışmanı gibi çalışmaktan başka bir şey yapmadığını aktardı.

“Şimdi mesela bizim Basın-Yayın’ın yurtdışında temsilcilikleri var. Basın müşavirlikleri, ataşelikleri... Maalesef kupür danışmanı veya oradaki büyükelçinin basın danışmanı gibi çalışıyor” diyen Akdoğan, hedefindeki olması gerekeni şu sözlerle anlattı:

“Oysa bir misyonla çalışması lazım. 

Yani Türkiye’nin tezlerini anlatacak, lobisini yapacak, kamu diplomasi faaliyeti yönetecek bir misyon üstlenmeleri gerekiyor. 

Aslında tüm birimler için bu geçerli. 

Yani kültür ataşesinin de işi bu, diğerlerinin de işi bu. 

Bu yaklaşımı idrak etmeleri önemli olan. 

Böyle bir dönüşüm istiyorum.” 

Bu bence de son derece önemli.

Yurtdışında yeterince lobi faaliyeti yapamıyor olmamız büyük bir sorun çünkü.

Akdoğan’ın kafasındaki sistem bu sorunu ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır.

Elde hazır koca bir teşkilat var.

Ülke yararına en iyi şekilde kullanılmalı.

Tabii bu, vatan millet aşkıyla; görev aşk ve şuuruyla olacak iş.

Bunun için öncelikle uygun personel gerekiyor.

Mevcut durum masaya yatırılmalı ilk önce.

Bir taraftan onlar bu dönüşüme hazırlanırken, diğer taraftan sıfırdan yenileri yetiştirilmeli. 

Hayırlı bir iş bu, desteklenmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yener Dönmez Arşivi