MGK’nın sevapları
Cemaat terminolojisinde 17 Aralık sonrasını tanımlamada en sık başvurulan ve cemaat müntesiplerinin adeta “vird-i zeban”ı olan ibarelerden biri, “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”,diğeri de “28 Şubat’tan beter” yakıştırmasıydı. İlkini esas gaye ve hedeflerini gizlemek için kullanan cemaat, ikincisini ise suçüstü yakalanmanın verdiği telaş ve panikle hükümetin kendileri ile yaptığı mücadeleyi güya afişe ederek etkisizleştirmek için kulakları sağır edercesine kullandı, kullandı.“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” baştan itibaren kendilerinden başka kimsenin yutmadığı ve bu yönüyle ölü doğan bir ifadeydi ancak “28 Şubat’tan beter” tabiri,bugün gelinen noktada en azından bir yönüyle gerçek oldu diyebiliriz.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun zamandır sinyallerini verdiği gibi gerçekleşti ve 10 saat 20 dakika devam ederek tarihin en uzun süren MGK toplantısı oldu. 28 Şubat İslam’ı bu topraklardan silmeye muvaffak olamadı ancak anlaşılan o ki 30 Ekim cemaati silmeye kararlı. 28 Şubat’ta toplantıyı “tertipleyenler” arasında derin farklar ve önemli ayrılıklar vardı. O tarihte marjinal küçük bir azınlığın neredeyse tüm halk kesimlerine karşı yürütmek istediği bir savaş söz konusuyken 30 Ekim’de devleti ele geçirmeye çalışan bir paralel yapılanma olduğu konusunda tüm devlet güçlerinin tam bir fikir ve eylem birliği içerisinde olduğu görülüyor.Anlaşılan o ki dağılma sürecindeki cemaati önümüzdeki süreçte çok daha zor günler bekliyor.
Tarihin en uzun MGK toplantısına ilişkin en dikkat çekici değerlendirmelerden biri Ahmet Kekeç’in değerlendirmesi oldu. Kekeç, 28 Şubat sonrası FethullahGülen’in “MGK, verdiği kararlarda isabet edemezse bir sevap, isabet ederse iki sevap kazanır.” yönündekiaçıklamasını hatırlatarak “Demek ki bu MGK iki sevap kazanacak.” yorumunu yaptı. MGK’ya ilişkin en ilginç açıklama ise Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’tan geldi. “28 Şubat MGK’sı daha onurluydu.” şeklindeki son açıklaması, Kamalak’ın 17 Aralık sonrası anlam verilemeyen açıklama ve davranışlarının üstüne tam anlamıyla tüy dikti. Sayın Kamalak ya da Saadet kurmayları neler düşünüyor bilmiyorum ama bugüne kadartabanda bu ilişkiyi onaylayan tekbir kişiye bile rastlamadığımı söylemeliyim. Amaç oy ise cemaatin hiç de ciddiye alınabilecek bir ağırlığının olmadığı gerçeğinin geçen iki seçimde görülmüş olması gerekiyor.YokSaadet kurmaylarının dediği gibi mazlumun yanında olmaksa bu durumda da hangi tarafın zalim, hangi tarafın mazlum olduğunun nasıl belirlendiğinin açıklanması gerekiyor.Tüm bunların üstüne cemaatin Milli Görüş çizgisine oldum olası süregelen şaşı bakışı ve hatta düşmanlığı da eklendiğinde Kamalak’ın bu çıkışlarının neye ve kime hizmet ettiğini anlamak hepten zorlaşıyor.Hüseyin Gülercedaha geçen hafta Ahmet Hakan’a yaptığı açıklamada cemaat-hükümet ayrışmasının temel nedenini hükümetin Milli Görüş damarına bağlayarak cemaatin Milli Görüş düşmanlığını bir kez daha teyit etmişti. Bana göre cemaatin söz konusu Milli Görüş düşmanlığının en önde gelen temsilcilerinden biri olan ve 28 Şubat sürecinde köşesinden her gün darbecilere alkış dağıtıp şakşakçılık yapan Gülerce’nin bugün geldiği noktanın çok şaşırtıcı olduğunu da söylemeliyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.