Türkiye ve dünyadaki değişim diğer bütün dinamikleri etkiliyor.

Medya sektörü de bundan ayrı kalamıyor elbette.

Örneğin, televizyon sektörünün ekim ayını çok kötü rakamlarla geçirdiğine ilişkin detaylı analizler yazıldı. 

Sonuçta, Türkiye’de medya bir değişim yaşıyor.

Geçmişin alışkanlıklarıyla devam etme dönemi kapandı.

Yeni isimler, yeni mecralar, yeni yazarlar, yeni anlayışlar şart.

Artık hayatı 140 karakterlik twitlerden okuyan nesle 3-4 bin vuruşluk haberlerle hitap edemeyiz.

Haber-yorum ayrımının da, eski alışkanlıkların da bittiği bir döneme ilerliyoruz.

Tavır sahibi medya organlarının yükselişi yanında, tematik alanda da büyük değişimler gözleniyor.

Tabii ki işin ekonomisi de her şeyden önemli durumda.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sıcak para dönemi kapandı.

İşin ekonomisini medya hiç olmadığı kadar sıkı tutmak zorunda.

Geçmiş yıllarda ekim ayında reytinglerin yükselmesiyle birlikte kârda zirve yapan televizyonlar uzun yıllar sonra ilk kez bu ekim ayını zararla kapattı.

Bundan çıkartılacak dersler var elbette.

Ama her şeyden önemlisi her zaman olduğu gibi insan faktörü.

İnsana yatırım yapmayan, iyi isimlerle doğru dürüst ilişkiler yürütmeden medya dünyasında devamlılık zor.

Çalışanına da yöneticine de hak hukuk çerçevesinde davranman, iyi çalışanı iyi yöneticiyi elde tutman gerekiyor.

Binaların, makam araçlarının, matbaa makinelerinin çok önemi yok.

İyi personel buldun mu her şey çözülür.

İyi adamı tutacaksın.

Geçmişin tüm yetkileri kendisinde toplayan yöneticileri günümüzün çeşitlenen medya seçeneklerine yetişemezler.

Yetkileri dağıtmalı, işlerin akışını hızlandırmalı.

Dediğimi yapan, emir eri gibi hareket eden yöneticilerden hiçbir fayda gelmez.

İnisiyatif alan, ilkeli, cesur ve başarılı yöneticiler bulmak lazım.

En ters fikirleri bile sabırla dinlemeli, farklı fikirlere “bundan bir verim çıkartabilir miyim?” anlayışıyla önyargısız yaklaşmalı.

Fikirlere karşı daha ağızdan çıkar çıkmaz blok koymak, bir süre sonra herkesin “duymak isteneni söyleyen” papağanlara dönüştüğü iş ortamı oluşturur.

Türkiye olağanüstü dönemlerden geçti.

Medya da bu olağanüstülükten etkilendi.

Şimdi normalleşme dönemi yaşanıyor.

Bu dönemde piyasa şartlarına ve okuyucunun gerçeklerine göre kurgulanmayan medya organları ayakta kalamaz.

Devir değişti.

Geçmişin klasik sorunları üzerinden ilerleyip okuyucuyu elde tutmak zorlaştı. Tirajlar her geçen gün eriyor.

Velhasıl, dün dünde kaldı bugün yeni şeyler söylemek lazım...