İlkelerimizle varız
İslam coğrafyasında yürüyen ve yürütülen bütün stratejiler, Müslümanlara ve bu bölgede yaşayan tüm halka zarar veren sonuçlar doğuruyor.
Cami önlerinde patlayan bombalar ya da savaşlardan bahsetmiyorum sadece. Petrol gibi dünyanın en stratejik değerinin bahşedildiği bu topraklarda fakirlik, gelir adaletsizliği kol geziyor. Müslümanlar birbirini boğazlayacak dil kullanılıyor.
Türkiye’de, Mısır’da, Irak’ta herhangi bir televizyon kanalında tartışma programı açın. Silahları olsa birbirlerini vuracak gibi konuşanlara rastlarsınız.
Kimsenin başkasına meramını anlatma ya da fikrini izah düşüncesi yok. Karşısındakini alt edecek dil ve argümanlar peşindeler. Bu üslup ve dille başlayan gerilim, dalga dalga savaş, bomba, kan ve gözyaşı olarak sahaya yansıyor... Allahu Ekber diyen insanlar birbirini katlediyor. Her gün yüzlerce Müslüman vahşice birbirinin kanını döküyor.
Sadece Kur’an-ı Kerim meali okuyan bir radyo var. Arabadayken açıyorum. Allah (cc) kullarına nasıl nezih bir dille hitap etmiş. Barışı, kardeşliği, birliği, beraberliği, iyiyi ve güzeli en huzurlu üslupla nasıl akıtmış kutsal kitabımıza… Dinledikçe huzur buluyorum.
Allah (cc) kullarına hitap ederken böyle. Ama kullar birbirini parçalıyor adeta. Bombadan beter tesir bırakan kelimeler; kurşundan daha ağır sözler…
Haberlerimizden, fotoğraflarımızdan, yazılarımızdan, yorumlarımızdan, manşetimizden, en küçük kutu haberimize kadar tek bir Müslüman’ın zarar görmeyeceği bir dil oturtmaya çalışıyoruz.
Meşrebi, mesleği, yolu, müntesipliği, siyasi görüşü ne olursa olsun her bir Müslümanı kucaklayacak bir dil bu. Kucaklayamasak bile bizim için en asgarisi; zarar vermeyecek, tahrip etmeyecek bir dil.
Vahdet Gazetesi öyle bir yayın yapmalı ki, tek bir Müslüman bile zarar görmemeli. Türkiye’nin ve dünyanın içinden geçtiği çok büyük çalkantılar var. Ama şafak söktüğünde o çalkantılı dönemde yaptığımız hatalar bizi vicdanımızla baş başa bırakacak.
O zaman geriye dönüp baktığımızda, “Mücadele ettik ama tek bir Müslüman’ın bile kalbini kırmadık” diyebilmeliyiz.
Tabi şuan bütün mevzular o kadar ateşli ki, herkesi savuruyor. Vahdet’in dilinden ilerlemeye çalıştığınızda türlü türlü baskılar geliyor. Kimi sosyal medyadan, kimi köşesinden, kimi fiskos yaparak. Yeni bir İslami duyarlılığı olan gazetenin çıkışını en başta aynı davada olduklarımız hazmedemiyor.
Bunların önemi yok. Biz ilkesel davranıyoruz. İlkelerimizden taviz veremeyiz. Aksi durum bizi savrulmaya iter. Nereye savrulacağımızı da kimse kestiremez.
Büyük Doğu’yu on yıllar geçmesine rağmen hayırla yad etmemizin sebebi ilkelerinden sapmamasıdır. Zaman oldu para bulunamadığı için basılamadı, zaman oldu Necip Fazıl bavulunu sattı, zaman oldu yorganını satıp para gönderenler geçti bu dünyadan…
Bin bir zorluk, bin bir teklif, bin bir baskı oldu ama Büyük Doğu ilkelerinden taviz vermedi.
Yola çıkarken ilkelerimizi açıkça deklare etmemizin sebebi aynı zamanda kendimizi de bağlaması içindi.
Biz, tek bir Müslüman’a dahi farklılığından dolayı zarar veremeyiz. Aksi ilkelerimizden taviz olur. Bağımsız, bağlantısız, tutarlı ve ilkeli biçimde yolumuza devam edeceğiz.
Kendimizi bağlaması açısından ilk hamlemiz de Kur’an-ı Kerim oldu.
VAHDET, hayır getirmesi için ilk promosyon olarak bütün okuyucularına Kur’an-ı Kerim veriyor.
Şükürler olsun bu kampanya da tuttu. Kur’an’la Vahdet seferberliği Anadolu’da yeni bir heyecan, yeniden dirilişin muştusu oldu adeta…
Ahmed Hüsrev hattıyla yazılmış, Hayrat Neşriyat kalite ve baskısıyla hazırlanmış bu eşsiz armağan; mealli olarak verilecek. Tabi ilerleyen günlerde hem abonelerimiz hem de bayiden Vahdet alanlara yönelik yeni sürpriz projeler de hayata geçirmek için çalışıyoruz.
Haftanız hayırlı, işimiz bereketli, yolumuz mübarek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.