Çırpınırdı Karadeniz
16 - 19 Şubat 2015 tarihlerinde Azerbaycan
Bakü’de eşim Ayşe Garip’le birlikteydik. TC. Eğitim Müşaviri Abdulgafur Büyükfırat dostumuza, kıymetli eşleri Emine hanımefendi kardeşime ve TİKA yetkilileri olan Mustafa Haşim Polat (Bakü Program Koordinatörü) ile İsmail Gürlek (Bakü Program Koordinatör Yardımcısı) konferans çağrıları için teşekkür ediyorum. “İki devlet bir Millet” anlayışında muhabbet ettiğimizi ifade edelim. Sabiha Gökçen’den Azerbaycan uçağına bindiğimizde yüreğim liseli yıllarımızda marş olarak öğrendiğimiz, yüksek sesle söylerken ağladığımız Ahmet Cevad’ın “Çırpınırdı Karadeniz” şiiri dilimden düşmedi. “Çırpınırdı Karadeniz” in sözleri 15 Kasım 1914 de Osmanlının I. Dünya savaşına katılmasını büyük bir heyecanla izleyen Azerbaycan’ın Milli Şairi Ahmet Cevad tarafından yazılmıştır.
1918 yılının başlarında ünlü Azerbaycan bestecisi ve fikir adamı Üzeyir Hacıbeyli tarafından Nuri Paşa komutasındaki Türk Ordusunun Azerbaycan Türklerini soykırımdan kurtarmak amacıyla Azerbaycan’a gönderilmesi nedeniyle bestelenmiştir.
“Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk’ün bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına
Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk’ün bayrağına
Türkistan’dan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Vefalı Türk geldi yine
Selam sana Türk’ün bayrağına
Kafkaslardan aşacağız
Türklüğe şan katacağız
Türk’ün şanlı bayrağını
Turan ele asacağız”
İlk defa Bakü’ye, 2005 yılında Mecliste olduğum dönemde, Yerel Seçimlerde ülkemizi temsilen “gözlemci” olarak bir gurup arkadaşla gitmiştim. O günlerden hafızamda Bakü fotoğraflarının hemen hemen hiç birisinin kalmadığını gördüm. Hava alanından itibaren yeni bir dünya kenti kuruluyor. Her taraf şantiye halinde gözüküyor. Gökdelenler dikiliyor. Tarihi Bakü taşlarıyla yapılan binalardaki estetiği bunlarda görmeniz ve onaylamanız mümkün değil elbette. Şehirler değişirken, gelişirken tarih ve tarihten kalanlar insanlığın ortak mirasıdır.
Bu nedenle tarihe zarar vermeden, değiştirmeden muhafaza etmeye, korumaya çaba harcamak ve tadilatlarının yapılmasını sağlamak elzemdir. Kısmen öyle yapıldığını gördük. Şiddetli soğuğa rağmen boşluklarda gezmeye çaba harcadık. İnsan diyor ya keşke şu binalar, gökdelenler olmasaydı, dikilmesiydi, izin verilmeseydi diye? İstanbul’dan manzaralar seyreder gibiydik. Şehre yansıyan bütün yollar duvarlarla (gecekondu- ya da şehrin eski sureti) gözükmesin diye örülmüş. Sıradan duvarlar değil bunlar. Oldukça kalıcı hissi veren, dokusu sur içini andıran duvarlar. Siz hızla yol alırken yalnızca duvar ve gökdelenleri görebiliyorsunuz.
İstanbul ve Ankara’daki gökdelenleri aratmayacak düzeyde yapılar oluşturulmuş. Bakü yakın zamanda büyük bir dünya kenti olmaya hazırlanıyor hissini görebiliyorsunuz. Büyük Kongre sarayları, Kültür Merkezleri, Opera Binaları, Tiyatro Sahneleri, Uluslararası Spor Salonları, Edebiyat Müzesi ve İçeri Şeher (Sur İçi). En dikkatimizi çeken Şehitlikler abidesidir. Türkiye şehitliğiyle Azerbaycan şehitliği yan yana, iç içe duruyor. “İki Devlet Bir Millet” buradan daha iyi anlaşılmaktadır. Geziler, kültürel boyutlu olunca anlamı daha çok artıyor. Bütün hayata, ifadelere, binalara, kültür boyutuyla bakmaya başlıyorsunuz. Doğru bakış açısı bu zaten. Yüzyılları bize getiren değerler kültürel ve sanatsal değerlerdir. Kültürel birikimlerin, sanatsal üretimlerin sağlanması, teşvik edilmesi mekâna ve zamana en çok hükmedecek olanların bunlar olduğunda asla kuşkumuz yoktur. En kalıcı yatırım insana yatırımdır. En kalıcı değer kültüre yatırılmış değerlerdir.
Bakü Türk Anadolu Lisesi Müdürü Bekir Uslu hocama, Ömer Durak ve kadim dost Hayri Ataş hocama isimlerini sayamadığım arkadaşlara ve sevgili öğrencilere çabaları ve heyecanları için de teşekkür ediyorum. Hayri ve Ömer kardeşlerim müsait olan bir vakitte İçeri Şeheri gezdirdiler. Keyiflendik. Gidip görülmesinde ecdadın mescit kılınan yeryüzündeki gayretlerinin coşkusunu idrak için önemli olduğunu ifade edeyim. Gezerken, gezdiğimiz yerlerde bırakılmış izlerin yüzyılları içinde barındığını görüyorsunuz. İçeri Şehere giderken bölgedeki her kapının işlemesinin bir diğerinden farlı estetik anlamlar taşıdığını da ifade edeyim.
Özellikle gezilmesinde yarar gördüğüm İçeri Şeher’ le ilgili bilgileri Hayri Ataş hocamın dilinden öğrendik; “Bakü İçeri şeher’ deki Minyatür Kitap Müzesi dünyada açılan iki minyatür kitap müzesinden birincisidir. Azerbaycan’ın meşhur ressamlarından Tahir Salahov’un kız kardeşi Zarife Salahova tarafından 2002 yılında açılan müzenin envanterinde 7500’e yakın kitap vardır. Bu kitaplardan yaklaşık 5500’ü bu müzede sergilenmektedir.
Müzede dünyanın 71 ülkesinde ve onlarca farklı dilde basılmış minyatür kitaplar sergilenmektedir. Bu kitapları 1970’li yıllardan beri toplayan Zarife Salahova daha sonra bu müzeyi kurmuştur. Müzedeki en küçük kitap Japonya’da basılan bir kitap olup boyutları 2X2 milimetredir ve 16 sayfadan oluşmaktadır.
Ayrıca müzede 19. Yüzyılda basılmış minyatür bir Kur’an-ı Kerim de vardır. Müzedeki kitaplar arasında dünyanın meşhur yazar ve şairlerinin kitaplarının minyatür baskıları vardır.”
Bakü Türk Anadolu Lisemizde 2, Hudayi Vakfı Üniversite öğrencilerine 1 ve Hazar Üniversitesinde Akademisyen dostlarla 1 faslı muhabbetle birlikte 4 konferans gerçekleştirmiş olduk. Azerbaycan’da 20 yılı aşan bir süredir hizmetleri devam edenHüdayi Vakfı müntesiplerinin gayretlerini gördük. Ahmet Tecim beyefendinin ve ekibinin gayretli çalışmalarıyla dergiler yayınlanıyor, kitaplar tercüme ediliyor. Gençler arasında ki ünsiyetin kurulmasına, kardeşliğin ancak ve ancak imanla büyüyebileceğine olan çabaları göze çarpıyor. Bu nedenledir ki Osman Nuri Topbaş hocamızın Bakü’ye gidiş gelişlerinin de eksik olmadığı gözlenebiliyor.
Benim giderken götürdüğüm “Günlerin izi – Herkes İçindeki Dünya Kadardır – Sır Mektupları – “Yedi Bilge” Yedi Güzel Adam” kitaplarımı orada bırakırken “Karabağ (Sorular ve gerçekler)” kitabı, “Medeniyetimizin Kandilleri” (Seyid Yahya eş-Şirvani el-Bakuvinin) ruhaniyetine hasredildiğini öğreniyoruz. İçeri Şeher’deki Şeyh Yahya Bakuvi’yi ziyarette aldığımız manevi kokunun unutulmayacak hatıralarımızı süslediğini de itiraf etmeliyim. Maşallah diyerek “İrfan, Tebessüm ve Bizim Aile” dergileri de önem arz ediyor. Özellikle “Kardeş Yardımı” 1917 yılında yayınlanmış tek sayılık bir dergi de bizimle birlikte Türkiye’ye geliyor. Bir Yahya Şirvani Romanı olarak yayınlanan “Bin Gemiye” Firdevs Kapusızoğlu ile Liseli delikanlı olan Tayyar Şerif’in imzaladığı “Senin Söz payın” şiir kitabı da sıcacık ısıtıyor içimi. Bakü Türk Anadolu Lisesi 20 yaşında “Seher” dergisi ise 1. sayısıyla Bakü’den İstanbul’a ve oradan da Çanakkale hattına doğru yelken açmayı sürdürüyor. “Küreselleşen Kalkınma” (Bir Eleştiri) kitabıysa TİKA Bakü program Koordinatörü Mustafa Haşim Polat’a ait.
Görünen o ki bir Bakü yazısına daha ihtiyaç var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.