Recep Garip

Recep Garip

Nevruz'la diriliş

Nevruz'la diriliş

Di­ri­li­şin, do­ğu­şun, muş­tu­nun, müj­de­nin, bek­le­yi­şin, umu­dun ken­di­si­dir Nev­ruz. Ye­ni, ye­ni­le­yi­ci, ye­ni gün, ba­ha­rın kı­şa ga­lip ge­li­şi ya da gün­dü­zün ge­ce­yi ko­vu­şu­dur. Her an ye­ni­len­me ve ta­ze­len­me­nin ha­tır­la­tıl­ma­sı, baş­lan­gı­cı bir ba­kı­ma. “Ba­na her şey ba­ha­rı ha­tır­la­tı­r” di­ye­si ge­li­yor in­sa­nın. Nev­ru­ziy­ye, Nev­ru­zun ilk gü­nü ve haf­ta­sın­da ar­ma­ğan­la­rın adı­dır. Ya­zı­lan şi­ir­le­rin, ga­zel­le­rin de adı Nev­ru­ziy­ye­dir. Özel­lik­le Şa­ir Ba­ki, Ne­dim ve Ne­f’­i’­nin Nev­ru­ziy­ye­le­ri var­dır. Di­van şi­iri­mi­ze gir­miş­tir.  Türk kül­tü­rün­de Nev­ruz, Er­ge­ne­kon des­ta­nı­dır. Nev­ruz Er­ge­ne­kon de­mek­tir bir ba­kı­ma. Be­nim “Ba­ha­r” şii­rim de bir nev­ru­ziy­ye­dir.

Ka­yı­la­rın yurt ara­yış­la­rın­da, top­ra­ğın uyan­dı­ğı gün olan Nev­ruz gü­nü va­ro­lu­şu an­la­tır, ku­ru­lu­şu, kur­tu­lu­şu çağ­rış­tı­rır. Nev­ruz, ya­ra­tı­lı­şın sır­rı­na ulaş­ma, ya­ra­tı­lış ema­re­le­ri­ni his­set­me an­lam­la­rı­nı id­rak­le­re su­nar ki in­sa­nın ya­ra­tı­lı­şıy­la, top­ra­ğın do­ğu­ru­şu ara­sın­da da Bir ün­si­yet pey­da edil­miş olur. Mart do­ku­zu, ye­ni yıl, döl­dü­kü­mü, yu­mur­ta bay­ra­mı, yö­rük bay­ra­mı, kırk­lar bay­ra­mı, Hı­zır Ne­bi tö­ren­le­ri, Hı­dı­rel­lez, Hör­fe­ne gi­bi va­sıf­lar­la zik­re­dil­mek­te­dir.

Gü­neş ve ay tak­vim­le­rin­de­ki 13 gün­lük fark On iki hay­van­lı Türk Tak­vi­mi­nin do­ğu­şu­nu sağ­lar ki bu da ye­ni yıl baş­lan­gı­cı ola­rak 21 Mar­tı ya da Mart do­ku­zu ta­bi­ri­ni, ba­zı yö­re­ler­dey­se 1-3 Ni­san gün­le­ri­ni ve­ya 21 Ha­zi­ra­na işa­ret eder. O gün­ler nev­ruz ola­rak kut­la­nıl­mak­ta­dır.  Yö­re­sel fark­lı­lık­lar ke­li­me­le­ri, kav­ram­la­rı, de­yiş­le­ri, şi­ir­le­riy­le de renk ka­tar.

Nev­ruz, Or­hun çev­re­sin­den baş­la­ya­rak Al­tay­la­ra, ora­dan da Hun Türk­le­ri­nin ba­tı­ya yö­ne­liş­le­riy­le ya­ni Av­ru­pa­’ya do­la­yı­sıy­la Ma­ca­ris­tan ve Bal­kan­la­r‘­a ulaş­mış olu­yor.Türk­ler, 800’lü yıl­lar­dan iti­ba­ren Ha­zar kı­yı­la­rın­dan Ana­do­lu­‘ya do­la­yı­sıy­la Me­zo­po­tam­ya­ de­ni­len böl­ge­le­re yer­leş­miş­ler ve bu­ra­la­rı yurt edin­miş­ler­dir. İs­la­mi­ye­t’­i ka­bul ediş­le­riy­le bir­lik­te ye­ni­len­miş­ler, örf­le­rin­de ve adet­le­rin­de İs­la­m’­a kar­şı olan­la­rı terk ede­rek ay­kı­rı ol­ma­yan­la­rı da ha­yat­la­rın­da sür­dür­müş­ler­dir. Nev­ruz, sür­gün av­la­rı, toy ve yug tö­ren­le­ri bun­la­ra ör­nek gös­te­ri­le­bi­lir.

Ye­ni şey­le­re baş­la­ma­nın, ye­ni he­ye­can­la­ra, ye­ni yol­cu­luk­la­ra çık­ma­nın ve ye­ni­len­me­nin bes­me­le­si­dir bir ba­kı­ma.  Gün do­ğuş­la­rı fark­lı­la­şır. Za­man fark­lı an­lam­lar­la dö­ner ge­lir. An­lar ve za­man­lar da­ha bir he­ye­can için­de bu­lur in­sa­nı. 

İn­san sa­ba­ha fark­lı uya­nır, fark­lı ba­kar çev­re­si­ne, dost­la­rı­na, ta­bi­ata ve in­san­la­ra. Top­rak ye­ni­den uyan­mış ve di­ril­miş­tir. Bu ne­den­ler­dir ki in­sa­nın ye­ni­den di­ri­li­şe ka­vuş­ma­sı an­lam­la­rı­nı da yük­le­ye­bi­li­riz.

Er­ge­ne­kon des­ta­nı­nın Bü­yük Hun Dev­le­ti dö­nem­le­rin­de te­şek­kül et­ti­ği bir­çok kay­nak­ta be­lir­til­mek­te­dir. Hat­ta mi­lat­tan ön­ce 119 yı­lın­da Çin İm­pa­ra­to­ru­na Çi­an Ke­n’­in bir ra­por sun­du­ğu bu ra­por­da Er­ge­ne­kon des­ta­nın­dan bah­se­dil­di­ği­ni de söy­le­me­li­yiz. Böy­le­lik­le de­mek olu­yor ki Er­ge­ne­kon Bay­ra­mı ya­ni Nev­ruz Bay­ra­mı bü­yük bir coğ­raf­ya­mız­da var olan kut­la­ma­dır. Al­tay­lar dağ­la­rı Gök Türk­le­rin hi­kâ­ye­le­ri­nin de geç­ti­ği yer­dir. Des­tan­da Ka­yı­han­lı ve Do­kuz Oğuz­la­rın gö­çü­nü an­la­tır. Gök­türk­le­rin des­ta­nı­dır Er­ge­ne­kon ­des­ta­nı. 13. asır­da des­ta­nın geç­ti­ği bi­lin­mek­te­dir. Şe­ce­re-i Tür­ki ve Ca­mi­’üt-Te­va­ri­h’­te ka­yıt­la­ra rast­la­nı­la­bi­lir. O dö­nem­ler­de des­ta­nın Mo­ğol­laş­tır­ma gay­ret­le­ri­nin de var ol­du­ğu­nu be­lir­te­lim. Yi­ne ifa­de et­mek­te ya­rar var­dır; Nev­ruz­la il­gi­li bil­gi­ler için Ku­tad­gu Bi­lig, Di­van-ü Lu­gat-it Tür­k’­ten iti­ba­ren sü­re­ge­len bil­gi­ler, ya­zı­lı kay­nak­lar bi­ze Ni­za­mül Mülk, Me­lik­şah ve Çin kay­nak­la­rın­da da ge­niş bil­gi­le­rin var­lı­ğın­dan ha­ber­dar et­mek­te­dir.

Os­man­lı Nev­ru­zu, yal­nız­ca ye­me, iç­me, eğ­len­me ola­rak gör­mez. Ba­ha­rın baş­la­ma­sı de­mek fet­hin de baş­la­ma­sı de­mek­tir. Bu ne­den­le­dir ki Nev­ruz baş­la­ma­ma­dan ön­ce fe­tih-se­fer ha­zır­lık­la­rı çok­tan baş­la­tıl­mış­tır bi­le. Çün­kü nev­ruz baş­lan­gı­cıy­la Akın­cı­la­rı­na­kın­la­rı baş­la­ma­lı, tür­kü­le­ri ye­di dü­vel ta­ra­fın­dan da du­yul­ma­lı­dır.

Bü­yük Os­man­lı Dev­le­ti­nin ge­le­nek­sel bay­ra­mı olan Nev­ruz hem sa­ray­da hem de top­rak­la­rı­mız­da kut­la­nır, şen­lik­ler ya­pı­la­rak, he­di­ye­ler ve­ri­lir ar­tık ba­har coş­ku­su ev­de, ocak­ta, top­rak­ta ve su­da gö­zük­me­ye baş­la­mış ba­ha­rın muş­tu­su olan çi­çek­ler çev­re­yi süs­le­miş­tir.  Ateş­le­rin ya­kı­la­rak bir bay­ram ha­va­sı his­se­dil­me­si, di­lek ve te­men­ni­le­rin dua­ya dö­nüş­me­siy­le şi­fa­lar ge­ti­ren ba­ha­rın cö­mert­li­ği ev­le­re da­vet edil­me­si an­la­mı­nı da ta­şır. Çün­kü kı­şa da­ir ema­re­le­rin ar­tık ye­ri­ni ba­ha­ra bı­rak­ma­sı ge­re­kir. Her tür­lü el­bi­se­ler, kış­lık­lar, ser­gi­ler, ör­tü­ler, ha­lı­lar yer de­ğiş­ti­re­rek pen­ce­re­ler açı­lır yer­yü­zün­de­ki ye­ni du­yuş­la­rın, his­se­diş­le­rin ber­ta­raf edil­di­ği gün içe­ri gir­miş olur. Aşk ge­lir gaf­let gi­der. Aşk ge­lir baht­sız­lık­lar kal­kar. Aşk ge­lir has­ta­lık­lar yok olur. Şi­fa­lar da­ğı­tan ürün­ler, çi­çek­ler ba­har­la ge­lir. Bu ne­den­le­dir ki ba­har­da top­la­nan kırk çe­şit bit­ki has­ta­lık­la­ra şi­fa­lar ve­rir, ma­cun­la­şır. Ta­bi­atın en ve­rim­li ol­du­ğu dö­nem­dir ba­har. İn­san­la­rın en ha­re­ket­li ol­du­ğu, en çok top­rak­la te­ma­sın ku­rul­du­ğu mev­sim­dir ba­har. Ba­har­da top­ra­ğa, ağa­ca, su yü­rür. Kı­şın bas­kı­cı, yo­ru­cu, zor, sı­kın­tı­lı gün­le­ri atık ge­ri­de bı­ra­kıl­mış ye­ni bir mev­sim­le bir­lik­te ye­ni bir yı­lın da baş­lan­gı­cı sa­yıl­mış­tır. Türk dün­ya­sı, yüz­yıl­lar­dır bü­yük coğ­raf­ya­da­Nev­ruz kut­la­ma­sı­nı 21 Mart gü­nü ola­rak ge­le­nek­sel­leş­tir­miş­ler­dir.

Bir baş­ka açı­dan ba­ka­lım di­ri­liş gü­nü­ne. Öl­dük­ten son­ra tek­rar di­ril­me gü­nü de bi­ze ebe­di di­ri­liş gü­nün­den ha­ber ve­rir. Öl­dük­ten son­ra tek­rar di­ri­liş gü­nü kı­ya­met gü­nü­dür.Se­za­i Ka­ra­ko­ç’­un “Di­ri­li­ş” der­gi­si ve ya­yı­ne­viy­le bir­lik­te oluş­tur­du­ğu “di­ri­liş dü­şün­ce­si­” bi­ze, bir me­de­ni­ye­tin ha­tır­la­tı­lı­şı­dır. Bir ba­kı­ma “Di­ri­liş Me­de­ni­ye­tin­de­n”  bah­set­mek de­mek “İs­lam Me­de­ni­ye­tin­de­n” bah­set­mek de­mek­tir Ka­ra­ko­ç’­ta.  Ede­bi açı­dan Di­ri­liş­de­nil­di­ğin­de; kuş­ku yok ki Se­za­i Ka­ra­koç ha­tı­ra ge­li­yor. “Ru­hun Di­ri­li­şi­”, “Di­ri­li­şin Çev­re­sin­de­”,  “İs­la­m’­ın Di­ri­li­şi­”, “Di­ri­liş Nes­li­nin Amen­tü­sü­”,  “İn­san­lı­ğın Di­ri­li­şi­”, “Di­ri­liş Muş­tu­su­”, “İs­la­m”, Yi­tik Cen­ne­t”, “Kı­ya­met Aşı­sı­”, “İs­la­m’­ın Eko­no­mik Strük­tü­rü­” bu çer­çe­ve­de ele alın­ma­sı ve cid­di­ye alı­na­rak oku­nul­ma­sı icap eden eser­le­ri­dir.

Bir baş­ka pen­ce­re aç­sak ve Lev Ni­ko­la­ye­viç Tols­to­y’­un “Di­ri­li­ş” ro­ma­nın­dan bah­set­sek bi­raz­da. “Di­ri­li­ş”,“An­na Ka­ra­ni­na­”, “Sa­vaş ve Ba­rı­ş”­da önem­li ro­man­la­rın­dan­dır. Vic­dan aza­bı­nın, in­san ha­ya­tı­nı na­sıl al­tüst et­ti­ği­ni ve ce­za hu­ku­ku­na yö­ne­lik ağır eleş­ti­ri­ler içe­ren önem­li bir ro­ma­nı­dır. Rus ve Dün­ya Ede­bi­ya­tı­nın önem­li ya­zar­la­rın­dan bi­ri­si­dir. Leo­Tols­toy. Ro­man kah­ra­ma­nı olan Kat­yu­şa kü­çük yaş­ta kay­bet­ti­ği ai­le­si ne­de­niy­le iki yaş­lı ka­dı­nın evin­de hiz­met­çi ola­rak ha­ya­tı­nı sür­dü­ren genç ve gü­zel bir kız­dır. Di­mit­ri Neh­lu­dov ise o da er­ken yaş­lar­da ba­ba­sı­nı kay­bet­miş­tir. Rus Or­du­sun­da su­bay ve yir­mi­li yaş­lar­da­dır.  Kat­yu­şa­’nın hiz­me­ti­ni yap­tı­ğı ka­dın­la­rın ye­ğe­ni­dir Di­mit­ri. Bir­kaç gün­lük ta­til için ha­la­la­rı­nın ya­nı­na gel­miş­tir. Kat­yu­şa­’nın gü­zel­li­ği Neh­lu­do­v’­un dik­ka­ti­ni çe­ker. Kız bu­nu fark et­se de o da bu­na kar­şı ko­ya­maz. Böy­le­ce bir aşk ate­şi baş­lar. Di­mit­ri­’nin gi­de­ce­ğin­den bir gün ön­ce kız­la bir­lik­te olur­lar. 

Ha­la­la­rı bu du­rum­dan ha­ber­siz­dir. Er­te­si gün Neh­lu­dov Di­mit­ri ev­den ay­rı­lır. Bir ay son­ra ha­mi­le ol­du­ğu­nu fark eden ha­la­lar ev­den kı­zı ko­var­lar.  Ro­man böy­le­ce sü­rüp gi­der. Et­ki­le­yi­ci ve önem­li bir ro­man­dır.

Şim­di­ler­de en çok be­ğe­ni top­la­yan “Er­tuğ­ru­l” ya da  “Di­ri­li­ş”, TRT’­nin son dö­nem­le­rin­de­ki ba­şa­rı­lı di­zi­le­rin­den bi­ri­si­dir. Da­ha ön­ce “Kız­ıl El­ma­” di­zi­si var­dı. Ne­den bir­den bi­re bi­ti­ril­di­ği­ni bir tür­lü an­la­ya­ma­dı­ğım. Oda ol­duk­ça ba­şa­rı­lıy­dı. Evet, Nev­ruz­la Di­ri­li­şi­’i yan ya­na ge­tir­miş ola­lım. Er­tuğ­rul di­zi­sin­de ki he­ye­ca­nı­mız ta­ri­hi do­ku­ya, ger­çek­le­re da­ha bağ­lı ka­lın­ma­sı­nı di­le­ye­rek yer­yü­zün­de­ki bir­li­ğin, dir­li­ğin iman­la müm­kün ola­bi­le­ce­ği­nin de al­tı­nı çiz­miş ola­lım. Bu tür film­le­rin art­ma­sı­nı di­le­ye­lim.

Nev­ruz bay­ra­mı­mı­zı bu ye­ni al­gı­lar çer­çe­ve­sin­de ba­har­la ye­ni­den di­ri­le­rek kar­deş­li­ği­mi­zi önem­se­ye­lim. Sö­zü­mü­zü Yu­suf Has Ha­ci­b’­in Ku­tad­gu Bi­li­g’­de ba­ha­rın ge­li­şi­ni ve bir bay­ram ola­rak kut­la­nı­lı­şı­nı Re­şit Rah­me­ti Ara­t’­ın Türk­çe­siy­le sö­zü ta­mam­la­ya­lım; “Şark­tan ba­har rüz­gâ­rı ese­rek gel­di; dün­ya­yı süs­le­mek için, cen­net yo­lu­nu aç­tı. Kâ­fur git­ti, ka­ra top­rak misk ile dol­du; dün­ya ken­di­si­ni süs­le­ye­rek, be­zen­mek is­ti­yor. Ba­har rüz­gâ­rı ezi­yet­li kı­şı sü­rüp gö­tür­dü; par­lak yaz tek­rar saa­det ya­yı­nı kur­du. Gü­neş ba­lık-kuy­ru­ğun­dan (hût), ku­zu bur­nu­na (ha­mel) ka­dar olan ye­ri­ne tek­rar dön­dü. Ku­ru­muş ağaç­lar ye­şil­ler gi­yin­di. Ta­bi­at mor, al, ye­şil ve kı­zıl renk­ler ile süs­len­di. Ka­ra yer­yü­zü­ne ye­şil ipek bağ­la­dı. Hı­tay ker­va­nı da bu­nun üs­tü­ne Çin ku­ma­şı yay­dı. Düz­lük­ler, dağ­lar, sah­ra­lar ve ova­lar bu­nu ya­yıp, dö­şen­di­ler.  Va­di­ler ve ya­maç­lar al ve ye­şil gi­ye­rek, süs­len­di­ler. Bin­ler­ce çi­çek­ler gü­le­rek açıl­dı­lar; dün­ya misk ve kâ­fur ko­ku­su ile dol­du. 

Ka­ran­fil ko­ku­lu ba­har rüz­gâ­rı es­ti; dün­ya­nın her ta­ra­fı misk ve am­ber ko­ku­su ile dol­du.” Nev­ru­zu­muz kut­lu, uğur­lu ve be­re­ket­li ol­sun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi