“Bağımlılıkla Mücadele Müsteşarlığı”
“Bağımlılıkla Mücadele Müsteşarlığı” Kurulması Teklifimdir
Sosyal boyutu bütün insanlığı ilgilendiren bir problemden bahsediyoruz. Bağımlılık problemi. İnsan bir şeye neden bağımlı olarak yaşar? Neden bağlanır durup dururken? Sahiden de durup dururken mi insan evladı gidip bağımlısı olur bir şeyin? Vazgeçmek istediği halde vaz geçememek, akli unsurlarını, insani davranışlarını giderek kaybettiğini bildiği halde neden çıkmak istese de bir türlü baş edemez?
Uluslararası insanlık probleminden bahsediyoruz. Bu dert, geçmişte ifade edilen çağın Vebasından geri değildir. İnsan ocağını yakıp kavuran, anaları, babaları, evlatları, şehirleri, cemiyetleri ülkeleri perişan eden bir beladan bahsediyoruz. Bu nedenledir ki “BAĞIMLIKLA MÜCADELE MÜSTEŞARLIĞI – YA DA TÜRKİYE ULUSLARARASI BAĞIMLILIKLA MÜCADELE BAŞKANLIĞI” gibi bir teşekküle acilen ihtiyaç vardır.
Beş-altı aydır İçinde yer aldığım İstanbul Valiliğinin “Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu’nda” Prof. Dr. Sami Şener hocamla birlikte çalışıyoruz. Dört kişilik bir koordinasyon kurulu ve sayısız alan çalışmalarında koşu halinde olan kurumlarda ki dostlarımızla yapıyoruz bunu. Gördüğümüz fotoğraf bu yazıyı ve teklifi yazdıracak düzeyde olduğundandır. Bu teklifimi buradan Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ve Cumhur reisimiz Recep Tayyip Erdoğan’adır.
Beş ayı aşan bir süredir devam eden komisyon toplantımızda Bütün Belediyelerin, Kaymakamlıkların, Milli Eğitim Camiasının, Spor, Sağlık, Aile ve Emniyet Müdürlüklerinin de içinde yer aldığı, Sivil Teşekküllerin, Gençlik ve Kültür Merkezlerinin yoğunlaşarak sürdürdükleri çabalar yok değil.
Daha etkili, daha sistemli kullanmayı sağlamalıyız. Büyükşehir başta olmak üzere, İlçe belediyeleriyle, kurum ve sivil kuruluşlarla birkaç toplantı ve ziyaretlerle İstanbul’daki mücadelenin nasıl yapıldığını ve nasıl yapılması gerektiğini değerlendiriyoruz. Bir rapor çıkarmanın ötesinde yeni bir yol haritasıyla dünya insanlığının ortak derdi-belası niteliğinde ki bu durumla Türkiye Modelinin oluşturulma çabasıdır. Her bir Kurumumuz, insanımız bir şekilde bir yerinden tutsa da Sosyologların, Psikologların, Terapistlerin, Aile Danışmanlarının, Doktorların, Bilim adamlarının, Kültür ve sanat Camiamızın katkılarıyla ciddi bir bütçe oluşmasıyla yol alınabileceği aşikârdır.
İstanbul’da 80.000 dosyadan bahsedilse de bunun birkaç kat fazlasının var olduğunu, meselenin daha yeni idrak edilmeye başlanıldığını ifade edebiliriz. Oysa Batı ve Avrupa ülkeleri bu problemi (Amerika,İngiltere, Fransa, Almanya ) 50 - 100 yıl önceden yaşadığı için kendi modellerini üretmişler ve kurumsal yapılar oluşturmuşlardır. Her ülkenin kendi dini inançları, gelenekleri ve kültürel dokuları bu probleme yaklaşım farklılıklarını göstermektedir. Din gerçeğimiz en önemli terapi uygulama gerçeğidir. İnancın boşluğunu başka şeyle doldurmaya çalışırsanız tökezlersiniz.
Din insanı insanca yaşamaya yöneltir. Din, insana merhametli olmayı, sabrı telkin ederek Allah ve resul gerçeğini, ahiret gününe olan teslimiyetle çıkmaz sokakların çıkar hale gelmesini sağlar. Eğitimin eksilen ve aksayan yönleri bir an evvel tanzim edilmeli, bireyin birey olma vasfı, özgürlüğü ve özgünlüğü verilmelidir. Topyekûn halde bir eğitime ihtiyaç vardır. Hiçbir anne ve baba bu eğitimden uzak kalmamalı, bütün öğretmenler kendilerine bu ödevle ödevli olduklarını bilmelidir.
Kurumsal bir yapı oluşturulduğunda dağınık duran ilgili bakanlıkların, teşekküllerin tek bir merkezle, yetkin ve yetkili otoritelerle, bilimsel verilerle bilim insanlarının, kültür ve sanat camiasının ortak hareketiyle daha kolektif bir çalışma daha fazla geç kalınmadan hayata geçirilmelidir. Duman tütmenin ötesindedir. Yangın hızla kendisini göstermeye başlamış, gencecik yavrularımızın ölümlerine, intiharlarına, ailelerin ayrılıklarına, Türk ailesinin tarihi özelliklerinin yok olmasına, boşanmaların, kavgaların artmasına, tahammülsüzlüklerin zirveye çıkmasına neden olunmaktadır.
Bu nedenledir ki bir an evvel kurulması gereken teşekkülün gayretleriyle eksik olan yasalarında tamamlanması güncellenmesi icap ediyor.
İlçe belediyelerini dinledikçe insan ürperiyor. Bütçe hazırlanması öncelikle Sosyolog ve psikologların, rehberlerin, uzmanların, danışmanların, bilim adamlarının konuya eğilmesi gözler önünde duruyor. Uluslararası bu problemi devletin, iktidarın güçlü kimliği ve yaptırımıyla mümkün olabileceğini bir kez daha söylemiş olalım.
Bağımlılıkla ilgili kullanılan maddeleri ifade etmiyorum. Yalnızca hepimizin bildiği sigarayı örnek vermek yeterlidir. Gencecik ana kuzularının düştüğü bu bataklıkları bir şekilde kurutmanın, kökünü kazımanın bir insanlık görevi olduğunu bilmeliyiz. Evlatlarımıza yaklaşırken cemiyette var olan tuzakları mutlaka bilmeli ve tehlikelerinden pedagojik dersler edinmeliyiz. Aile bireylerimizi bir arada tutan aile ilişkileridir. Dolayısıyla birlik ruhunu kırıcı ve incitici hiçbir hareketi yapmamaya özen göstermeliyiz.
Adli vakalar, emniyet tedbirleri, hukuksal aksaklıklar ve kurumsal yapılar önemlidir. Her olayda olduğu gibi kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır. Komşuluk ilişkilerini, mahalle sakinlerini yeniden yeni yöntemler bularak şekillendirmeli, biribirlerimize ellerimizi, yüreklerimizi uzatmalıyız. Birliğin ve beraberliğin sağladığı cemiyet hayatı, devleti de, milleti de, uygarlığı da ayakta tutar.
Kötülükle mücadele, insanlığın ortak mücadelesidir. Çok yönlü bir mücadele gereklidir. Kamu spotlarından, müzikallere, tiyatrolardan filmlere, sportif etkinliklerden dizilere unutulmaması gereken her eşyada, işte konu gündemde tutulmalıdır. Kim bu tuzaklardan daha uzaktır ya da yakındır?
Kimin çocukları bu tuzaklara daha uzak ya da daha yakındır? Bu asla unutulmamalıdır. Ölüm kime yakın ve kime uzak bilen var mı? Kaza kime yakın ya da uzak peki bunu bilen var mı? Bence yok. Dolayısıyla hayatı düzgün yaşamanın yolu çocuklarımızla ilgili olmaktır. Onları sevmek her türlü derdinde ve probleminde asla onları yalnız bırakmamaktır.
Sözün özü; Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bir an evvel kolları sıvamalı, dertleri, problemleri ötelemeden üstüne gitmelidir. Bir taraftan alanla ilgili kadrolar yetiştirilmeli, diğer yandan bütün eğitim camiasıyla birlikte anne babaların, anne baba adaylarının da eğitime tabi tutulması elzemdir. Gençlik ve kültür merkezleri ortak bir bilinçle sahnelerini açmalı, atölyelerini usta öğreticilerle, ehil kimselerle eğitim seferberliğini başlatmalıdır.
Yapılmakta olan olumlu bütün çalışmalar elbette ki alkışlanmaya değerdir.
Lakin alkışlamanın ötesinde birikimleri yan yana koyarak yasal düzenlemelerle bir kurumsal yapının aciliyetini milletimizin bitin bireylerine, yöneticilerine, ilgili kuruluşlarına anne babalara, evlatlara iletmekle birlikte Başbakanımızla, Cumhurbaşkanımızın bilgilerine ve tensiplerine arz ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.