Dört Kitap
Öyle öğretti rahmetli babaannem, yani nenem. İncil İsa’ya, Tevrat Musa’ya, Zebur Davut’a, Kuran Hazreti Muhammet Mustafa’ya gönderildi. Çocukluk hafızamıza kazındı böyle. Bu kitapların kutsal kitaplar ve bu peygamberlerin ulu peygamber olduklarını sonraları öğrendik. Bütün peygamberler bizim iman etmemiz gereken peygamberlerdi. Allahın gönderdiği bütün peygamberlerin peygamber olduğuna amentüdeki ve rusulihi ifadesiyle iman ettik.
Vahyin ilahi emirler ve yasaklar olduğunu da öğrendik sonra. Bu dört kitapla birlikte başka peygamberlere de gönderilen suhuflar (sayfalar)vardı elbette. Onları da öğretmişlerdi. Onlara da ve kütübihi diyerek iman ettik. Bu öğretinin ne kadar kıymetli olduğunu ben bu yaşıma geldiğimde anlıyorum.
Yine örnek olsun kabilinden ifade edeyim; “Savm, Salat, Hac, Zekat, Kelimeyi Şahadet” İslam’ın beş şartıydı bize böyle ezberletilmişti. Böyle ezberlerken Savm’ın Oruç tutmak, Salat’ın Namaz kılmak, Hac’cın Hacca gitmek, Zekat’ın Zekat vermek, Kelimeyi Şahadet’in de “Eşhedü ella ilahe illallah. Ve eşhedü enne muhammeden abdühü verasuluh” olduğunu da öğretmişlerdi. Buda bir öğretim, eğitim metoduydu o zamanlar. Bunları asla unutmadık. İnandık ve iman ettik. Allah’ın varlık ve birliğine nasıl inanmış ve iman etmiş isek öldükten sonra dirilişe de ahiret gününe de böylece iman ettik.
Aslında niyetim; bunları naklederek dört kitabın manasını Yunus Emre şiirinde ifadesini bulan;
“Al gider benden benliği
Doldur içime şenliği
Dirilikte öldür beni
Varıp orda ölmeyim
Sen sana ne sanırsan
Ayruga da onu san
Dört kitabın manası
Budur eğer var ise” bölüme gelmekti. Görülen odur ki şiirin vukufiyeti, şairin samimiyetiyle yüzyıllar geçse de şiir asliyetinden hiçbir şey kaybetmeden insanlara yol göstermeyi sürdürüyor.
Hayatı bir bütün olarak ele alır Yunus. Şiir bu bütünlük içerisinde hakkın sözcülüğünü yapar. Hayata böyle müdahale eder, katkıda bulunur. Tehvid dini olan İslam’ın şemsiyesi vahyin ışığıyla insanlığı kucaklar. Bütün insanlık İslam’da birleşmeli, uhuvvetini göstermelidir. Dört kitapta bahsedilen mana budur. Varlığıyla bütün mevcudatı kullanma hakkını elinde bulunduran insan kavgayı değil barışı, ayrılığı değil birliği, kini değil sevgiyi istemelidir. Savaştan ziyade insanlık barışa özlem duyar. Bütün karanlık çağlar savaşın getirdikleridir. Tevhide karşı duranların ruhunda var olan hasetlik, kıskançlık, adavet, ırkı taassubiyet, dünyevileşmek yani maddecilikte ruhun pörsümesi; adaletsizliği, hakka rıza göstermemeyi, zenginliğin gururuna kapılarak (kapitalist ve emperyalist bir anlyışla) ve ölümü unutuşu davet eder. Bu davet Allah inancını sarsar. Böylelikle vahyin ışığından ziyade insanoğlu kendi kör bakışını ışık zannederek aydınlık bir dünyanın reklamını ifşa ederek hükümranlık hissine kapılır. Böylece insan kendisini yaratılmış değil yaratıcı duygusuna kaptırınca maddenin hükmünde boğularak insanlığa zulmeder.
Oysa vahiy, insanlığın kurtuluşu için gönderilmiştir. İnsanlığın insanca yaşaması, hakça paylaşması için gönderilmiştir vahiy ve peygamberler. Her bireyin eşit haklara sahip olması üzerine hükmedilmiştir vahiy. Vahyin ışığı Allah’tan gelir. Ona ait olan emirler ve yasaklar insana istikamet verir. Huzur ve sükûnet verir. Onun dışında ki hayat, insanlığın bu günkü geldiği noktada görülen bataklıklara, Allahsızlıklara sürükler. Zulüm, isyan, vahşet buradan doğar. “Kendini bilen Rabbini bilir” buyrulmuştur.
Allah korkusu olmayan insandan her şey beklenir. İbadetlerin özü, Allah’a teslimiyetten ibarettir. Şeksiz ve şüphesiz ona teslimiyet, Onun gönderdiklerine itirazsız teslimiyettir. Gelmiş bütün peygamberlere iman ederek vahyin ışığında kalmaktır teslimiyet.
Taşlıcalı Yahya’nın Tevhidi, birliği, elifi anlatışı insanda hayranlık uyandırır;
“Harf-i elif gibi yüri var ‘ayn-ı vâhid ol
Halk ortasında kalma hemîşe niteki lâm”. Elif gibi birliği gösteren ol. Elif gibi dimdik yürü. Eğilip bükülme, tevhitten ayrılma. Elif olarak kal lam-elif gibi eğilme diyerek teşbihe yönelir. Bulunduğumuz coğrafya doğunun da doğusudur.
Vahyin kalbi olan doğu iklimi, anlaşılır bir ifadeyle Orta Doğu bölgesi, “Dört kitabın manasını bir Elif’te” bulmuştur. Elif tevhit dinini anlatır yani vahyi, yani dört kitabın ve suhufların getirdikleriyle İslam’ı anlatır. Dört kitabın, dahası İnsanlığın atasının gelip yerleştiği, bütün peygamberlerin hakka davet ettiği diyarların adıdır “Büyük Doğu”. Bütün bilgilerin temeli bu topraklardadır. Bu topraklarda insanlık dillere, renklere, kabilelere bölünmüş lakin birliği Elif’te bulmuşlardır.
Bütün dünya bilir ki bilginin kaynağı doğudur. Peygamberlerin miraslarından ilimler dallanıp budaklanmıştır. Onların mirasları vahiyden başka bir şey değildir. İnsanlık yine bilir ki Avrupa’nın, Amerika’nın dahası Batı’nın elinde var olan ne varsa doğuya aittir. Kaynağı, yatağı, menşei Doğu’dur yani “Büyük Doğu”. Bütün insanlık yüzünü rahmet yağmurlarıyla yıkayarak Doğu’ya yani “Büyük Doğu”ya dönmek mecburiyetindedir.
Şimdi dönüp bakmak gerekiyor bu coğrafyaya. İnsanlığın kalbi olan bu bölgede asırlardır uygulanan zulümlerin, isyanların, savaşların, kışkırtmaların, sonuncunda Ortadoğu bölgesi kanayan bir yara halinde toprağın iniltileri duyuluyor.
Selahaddin Eyyubi’nin fethiyle yeni dönemlere giren Kudüs’te bu gün vahşice cinayetler işleniyor. Filistin topraklarında, Arzı mev’ud diye işlenen cinayetlerin, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da, Anadolu’da yaşanan cinayetlerin ardında var olan Batı dünyası ile doğunun iğfal edilmiş ruhundaki pörsüme yatmaktadır. Bundan kurtuluşun yolu son önder, son lider ve son peygamber Hazreti Muhammet Mustafa’ya tabi olmaktır. Onun emanetlerine sahip çıkmaktır. Adiyat suresi onbir ayetten oluşuyor. Ayetler şöyle;
“O harıl harıl (savaşa) koşanlara, (Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara, Sabahleyin akın edenlere, Tozu dumana karıştıranlara, Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki, Şüphesiz insan, Rabbine karşı
çok nankördür. Ve kendisi de buna şahittir. Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak. Ve sinelerin içindekiler derlenecek. O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.