Hüsnü Aktaş

Hüsnü Aktaş

Siyasi Tarih, Devleti Kuran İrade ve Genel Seçimler

Siyasi Tarih, Devleti Kuran İrade ve Genel Seçimler

Za­man içe­ri­sin­de or­ta­ya çı­kan iti­ka­dî, ic­ti­ma­î ve hu­ku­kî de­ği­şim­le­rin, in­san­lar ara­sın­da­ki si­ya­si ih­ti­laf­la­rı sü­rek­li kıl­dı­ğı­nı söy­le­mek müm­kün­dür. Ta­ri­hin ko­nu­su; za­man içe­ri­sin­de mey­da­na ge­len si­ya­si ha­di­se­le­rin se­beb­le­ri­ni, ve­si­le­le­ri­ni ve ne­ti­ce­le­ri­ni tah­lil et­mek­le sı­nır­lı­dır. An­cak ta­rih ki­tap­la­rın­da yer alan bil­gi­le­rin iza­fi ol­du­ğu­nu, ya­ni o ta­ri­hin ya­zıl­ma­sı­nı sağ­la­yan güç­le­rin ‘res­mi yo­rum­la­rı­nı­’ da be­ra­be­rin­de ge­tir­di­ği­ni unut­ma­mak ge­re­kir. Her in­san gi­bi, si­ya­si ta­rih­le meş­gul olan kim­se­le­rin de si­ya­si ter­cih­le­ri var­dır. İs­ter ter­cih­le­ri­ne ta­bi ol­sun, is­ter­se ta­raf­sız dav­ran­ma­ya ça­lış­sın, her­han­gi bir ta­rih­çi­nin ön yar­gı­la­rın­dan kur­tul­ma­sı ko­lay de­ğil­dir. Bu key­fi­ye­ti dik­ka­te alan ta­rih uz­ma­nı Fe­ne­lon, ger­çek ta­rih­çi­nin ‘hiç­bir ül­ke­ye men­sup ol­ma­ma­sı ve her­han­gi bir ide­olo­ji­yi tak­dis et­me­me­si­’ gi­bi, iki önem­li un­sur üze­rin­de dur­muş­tur. An­cak bu iki un­su­run ger­çek­leş­me­si ko­lay de­ğil­dir. Bu­nun ko­lay ol­ma­dı­ğı­nı, ken­di­si de iti­raf et­mek­te­dir. 

Si­ya­si ta­ri­hin ilim de­ğil, bi­lim­sel di­sip­lin ol­du­ğu­nu ile­ri sü­ren uz­man­lar­dan bi­ri­si olan Le­on H. Hal­kin; ta­ri­hi ‘mü­şah­has hu­su­si­li­ği için­de geç­mi­şin ta­sav­vu­ru­’ ola­rak ta­rif et­miş­tir. Dün­ya gö­rüş­le­ri ve inanç­la­rı fark­lı olan ta­rih­çi­le­rin ay­nı ha­di­se­yi fark­lı şe­kil­ler­de yo­rum­la­ma­la­rı, ta­rih di­sip­li­ni­nin öne­mi­ni or­ta­dan kal­dır­maz. Tür­ki­ye­’nin için­de bu­lun­du­ğu ha­li tah­lil eder­ken, Os­man­lı Dev­le­ti­’nin son dö­nem­le­rin­de ya­şa­nan si­ya­si de­ği­şi­mi dik­ka­te al­ma­mız ge­re­kir. Tan­zi­mat Fer­ma­nı ile baş­la­yan ‘Ba­tı­lı­laş­ma Sev­da­sı­’, İs­lâ­mi de­ğer­le­rin muh­kûm edil­me­si­ni ve Po­zi­ti­viz­me da­ya­nan ye­ni bir inanç sis­te­mi­nin da­ya­tıl­ma­sı­nı be­ra­be­rin­de ge­tir­miş­tir. Tan­zi­mat Fer­ma­nı­’nın ilan edil­di­ği gün­ler­de (1839); Sad­ra­zam Bü­yük Re­şid Pa­şa­’ya gön­de­ri­len mek­tu­bun son bö­lü­mün­de, şu tav­si­ye­ye yer ve­ril­miş­tir: ’Türk hal­kı­nı ye­ni di­ni­ne ha­zır­la­yın!”(1) Ay­dın­lan­ma fel­se­fe­sin­den et­ki­le­nen meş­ru­ti­yet dö­ne­mi mü­nev­ver­le­ri; fi­lo­zof A.Com­te­’un te­mel esas­la­rı­nı be­lir­le­di­ği ve adı­nı ‘in­san­lık di­ni­’ koy­du­ğu dün­ya gö­rü­şün­den et­ki­len­miş­ler­dir. Top­rak­la­rı­nı iş­gal eden Haç­lı or­du­la­rı­na kar­şı “İs­tik­lâl Sa­va­şı­” ve­ren kad­ro­la­rın; Cum­hu­ri­ye­t’­in ila­nın­dan kı­sa bir sü­re son­ra “Tür­kün Ye­ni Amen­tü­sü­’ adı­nı ver­dik­le­ri bir me­tin ha­zır­la­mış­lar­dır. Bu met­nin muh­te­vâ­sı şu­dur: ’Kah­ra­man­lı­ğın ör­ne­ği olan ve va­ta­nın is­tik­lâ­li­ni yok­tan va­re­den Mus­ta­fa Ke­ma­l’­e, onun cen­gâ­ver or­du­su­na, yü­ce ka­nun­la­rı­na, mü­ca­hid ana­la­rı­na ve Türk için âhi­ret gü­nü ol­ma­dı­ğı­na iman ede­rim. İyi­lik­le fe­na­lı­ğın in­san­lar­dan gel­di­ği­ne, bü­yük mil­le­ti­min me­de­ni ci­han­da en bü­yük mev­ki­i ka­za­na­ca­ğı­na, ha­mâ­set des­tan­la­rıy­la ta­ri­hi dol­du­ran kud­ret­li Türk or­du­su­nun bir­li­ği­ne ve Ga­zi­’nin Al­la­h’­ın en sev­gi­li ku­lu ol­du­ğu­na kal­bi­min bü­tün hu­lû­siy­le şe­hâ­det ede­rim.’ (2)

Si­ya­si De­ği­şim Fa­tu­ra­sı

Bü­yük Fran­sız Dev­ri­mi­’nin, Ba­tı­’da yay­gın olan hü­kü­met an­la­yış­la­rı­nı ve si­ya­si re­jim mo­del­le­ri­ni şe­kil­len­dir­di­ği ma­lûm­dur. Ba­tı­’da cum­hu­ri­yet (res­pub­li­ca) kav­ra­mı, eğe­men­li­ğin ka­yıt­sız ve şart­laz hal­ka ait ol­du­ğu­nu esas alan si­ya­si re­ji­mi ifa­de eden bir kav­ram­dır. Si­ya­set uz­man­la­rı­nın ‘Tek ba­şı­na hak­lı ol­mak­tan­sa, hep be­ra­ber ya­nıl­mak da­ha iyi­di­r’ şek­lin­de ifa­de et­tik­le­ri si­ya­set an­la­yı­şı, cum­hu­ri­yet kül­tü­rü­ne ha­yat ve­ren bir an­la­yış­tır. Cum­hu­ri­ye­tin ilâ­nın­da kı­sa bir sü­re son­ra; Os­man­lı Dev­le­ti­’nin omur­ga­sı­nı teş­kil eden “Mil­let Sis­te­mi­” or­ta­dan kal­dı­rıl­mış, TBMM’­ye ‘dik­ta­tör­lü­k’ yet­ki­si ve­ril­miş­tir. Bu si­ya­si de­ği­şi­min, ay­dın­lan­ma fel­se­fe­si­ne da­ya­nan mo­dern-ulus dev­let an­la­yı­şı­nı be­ra­be­rin­de ge­tir­miş­tir. 

Bu si­ya­si Pro­je­nin he­de­fi, va­tan­daş­lık kim­li­ği­ni esas alan se­kü­ler-pro­fan bir ‘Türk Ulu­su­’ in­şa­a et­mek­tir. Mo­dern-Türk ulu­su­nun hu­ra­fe­le­rin esa­re­tin­den kur­ta­rıl­ma­sı (!) ve ara­la­rın­da­ki sta­tü­nün (di­nin be­lir­le­yi­ci ol­du­ğu Os­man­lı mil­let sis­te­min­den fark­lı ola­rak) “si­ya­si ve sos­yal va­tan­daş­lı­k” an­la­yı­şı­na gö­re ye­ni­den in­şa edil­me­si söz­ko­nu­su­dur. Cum­hu­ri­yet re­ji­mi­nin de­va­mı için, ‘di­ni de­ğer­ler­den arın­mış va­tan­daş­la­ra ih­ti­yaç ol­du­ğu­’ id­di­ası gün­de­me ge­ti­ril­miş, din ile si­ya­set/dev­let iş­le­ri­nin bir­bi­rin­den ay­rıl­ma­sı­na ka­rar ve­ril­miş­tir.(3) Teş­ki­lât-ı Esa­si­ye Ka­nu­nu­’nun 3.mad­de­sin­de yer alan ‘Dev­le­tin di­ni din-i is­lâm­dır.’ hük­mü ile 16.mad­de­sin­de yer alan ‘ah­kâm-ı şe­r’­iye hü­küm­le­ri­’ ifa­de­si kal­dı­rıl­mış­tır. (10 Ni­san 1928) 5. Şu­bat,1937 ta­ri­hin­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler ara­sın­da en önem­li­si ise 3. Mad­de­se ‘Tür­ki­ye Dev­le­ti cum­hu­ri­yet­çi, mil­li­yet­çi, halk­çı, dev­let­çi, lâ­ik ve ın­kı­lâp­çı­dır.’ ifa­de­si­nin ek­len­me­si, ya­ni CHP’­nin ‘al­tı oku­nu­n’ Ana­ya­sa­’ya gir­me­si ol­muş­tur. Bu son de­ği­şik­lik­le; hem Ana­ya­sa­’ya dev­let ide­olo­jij­si yer­leş­ti­ril­miş, hem lâ­ik-se­kü­ler ter­cih ön plâ­na çı­ka­rıl­mış­tır. Şeyh Sa­id kı­ya­mı ve Me­ne­men ha­di­se­si ba­ha­ne edi­le­rek İs­lâ­mi ha­re­ke­tin li­der kad­ro­su, Der­sim İs­ya­nı se­be­biy­le Ale­vi ka­na­at ön­der­le­ri ve 3 Ma­yıs 1944 ta­ri­hin­de ‘Türk­çü­lü­ğü­’ sa­vu­nan ay­dın­lar, ade­tâ ten­kil edil­miş­ler­dir. Ay­nı yıl­lar­da ko­mü­nizm ve sos­ya­lizm gi­bi ide­olo­ji­le­ri sa­vu­nan kim­se­le­re ne­fes al­dı­rıl­ma­dı­ğı da ma­lûm­dur. Tek ke­li­mey­le Cum­hu­ri­yet adı­na ‘To­ta­li­ter Dev­le­t’ an­la­yı­şı (Dik­ta­tör­lük) pi­ya­sa­ya sü­rül­müş­tür. Bu si­ya­set an­la­yı­şı, in­san­la­rı tek tip/ro­bot ha­li­ne ge­tir­mek için kur­gu­la­nan se­kü­ler-lâ­ik po­li­ti­ka­la­rın za­ru­ri bir so­nu­cu­dur. Es­ki Yar­gı­tay baş­ka­nı Doç. Dr. Sa­mi Sel­çuk, va­tan­daş­la­rı­nı “Tek Tip/ro­bo­t” ha­li­ne ge­tir­me­ye gay­ret eden si­ya­set an­la­yı­şı­nın ne­le­re se­beb ola­bi­le­ce­ği­ni izah eder­ken, şu tes­bit­te bu­lun­muş­tur: 
“Res­mi ide­olo­ji­ye da­ya­nan to­ta­li­ter dev­let­ler, in­san şah­si­ye­ti­ni teb­dil ve tah­rip et­ti­ği için meş­rû de­ğil­dir. Top­lu­ma de­li göm­le­ği giy­di­ri­len böy­le bir dev­let­te, in­san­lar mas­ke ta­kıp, sah­te kim­lik kart­la­rıy­la do­laş­mak zo­run­da­dır­lar. Bi­rey­ler için tek kur­tu­luş yo­lu iki­yüz­lü­lük­tür. Ora­da hiç kim­se ar­tık ken­di­si de­ğil­dir. Or­ta­lık­ta du­yu­lan ses­ler slo­gan, yi­ne­le­nen tö­ren­ler kı­sır ri­tü­el­ler­dir. Pas­tö­ri­ze in­san­lar­dan olu­şan bir top­lum­da fo­to­ko­pi­ler­le yı­ğın­laş­ma baş­lar. Ör­güt­len­me yok­tur. Çün­kü fark­lı­lık yok­tur. 

Bu­nun adı da kül­tü­rel soy­kı­rım­dır. Ar­tık in­san­lar tek şey bi­lir, tek şey dü­şü­nür­ler. Bu da re­ji­min da­yat­tı­ğı ger­çek­tir. Her­ke­sin ay­nı şe­yi dü­şün­dü­ğü bir yer­de, as­lın­da kim­se dü­şün­mü­yor de­mek­tir. ”(4) 
Dev­le­ti ku­ran ira­de­nin ter­cih­le­ri (Res­mi ide­olo­ji) ih­ti­lâl söz­leş­me­si hük­mün­de olan ya­zı­lı ana­ya­sa me­tin­le­rin­de, ‘de­ğiş­mez, hat­ta de­ğiş­ti­ril­me­si da­hi tek­lif edi­le­me­z’ mad­de­ler şek­lin­de ifa­de edil­miş­tir. Hal­bu­ki de­mok­ra­tik bir re­jim­de; de­ği­şik ide­olo­ji­le­ri sa­vu­nan par­ti­le­rin, (mu­ha­fa­za­kâr, li­be­ral, sos­yal de­mok­rat, sos­ya­list, ko­mü­nist vs) ken­di dün­ya gö­rüş­le­ri­ne uy­gun olan pro­je­le­ri­ni hal­ka sun­ma­la­rı ve hal­kın rı­za­sı­nı ala­rak ik­ti­da­ra gel­me­le­ri müm­kün­dür. Bu­na mu­ka­bil İs­lâ­mi de­ğer­le­ri esas alan kim­se­ler; seç­men olan va­tan­daş­la­rın ya­rı­sın­dan faz­la­sı­nın rı­za­sı­nı al­sa­lar da­hi, İs­lâm fık­hı­na uy­gun olan tek­lif­le­ri­ni ve si­ya­si ter­cih­le­ri­ni ha­ya­ta ge­çi­re­mez­ler. Çün­kü ide­olo­jik key­fi­ye­te ha­iz olan de­mok­ra­si an­la­yı­şı; se­kü­ler/lâ­ik ter­cih­le­ri, dev­let si­ya­se­ti­nin ‘ol­maz­sa ol­ma­z’ rük­nü ha­li­ne ge­tir­miş­tir. Me­se­le­nin bir di­ğer bo­yu­tu da şu­dur: İn­san­la­rın seç­me ve se­çil­me hak­la­rı­nı ka­bul eden de­mok­ra­tik ül­ke­ler­de, si­ya­si fa­ali­yet­le­rin sı­nır­la­rı­nı be­lir­le­yen ana­ya­sa hü­küm­le­ri ve se­çim ka­nun­la­rı var­dır. Tür­ki­ye'de yü­rür­lük­te olan mev­zu­âtın ma­hi­ye­ti şu­dur: "Ana­ya­sa ve ka­nun­la­ra uy­gun ola­rak de­mok­ra­tik bir dev­let ve top­lum dü­ze­ni için­de ül­ke ça­pın­da fa­ali­yet gös­ter­mek üze­re teş­ki­lat­la­nan ku­ru­luş­la­ra si­ya­si par­ti de­ni­lir. (S.Par­ti­ler Ka­nu­nu, mad­de: 3) Ana­ya­sa­nın 68. mad­de­sin­de "Si­ya­si par­ti­ler, de­mok­ra­tik si­ya­si ha­ya­tın vaz­ge­çil­mez un­sur­la­rı" ola­rak va­sıf­lan­dı­rıl­mış­tır. Ay­nı hü­küm Si­ya­si Par­ti­ler Ka­nu­nu'nda yer al­mak­ta ve ila­ve ola­rak "Ata­türk il­ke ve in­kı­lâp­la­rı­na bağ­lı ola­rak ça­lı­şır­lar" de­nil­mek­te­dir. Son yıl­lar­da AK Par­ti Söz­cü­le­ri­’nin ıs­rar­la kul­lan­dık­la­rı ‘Es­ki Tür­ki­ye, Ye­ni Tür­ki­ye­’ tas­ni­fi­nin de de­ği­şik tar­tış­ma­la­ra ve­si­le ol­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün­dür. 

Me­se­le­nin bir di­ğer bo­yu­tu da şu­dur: Tem­si­li de­mok­ra­si­ler­de seç­men olan va­tan­daş­lar; ken­di tem­sil­ci­le­ri­ni, se­çim san­dık­la­rı­na at­tık­la­rı oy­lar­la ta­yin eder­ler. Ço­ğun­lu­ğun ve­kâ­le­ti­ni alan ve ik­ti­da­ra ge­len po­li­ti­ka­cı­lar; in­san­la­rın be­şik­ten-me­za­ra ka­dar de­vam eden ha­yat­la­rı­nı, çı­kar­dık­la­rı ka­nun­lar­la dü­zen­le­me im­ti­ya­zı­nı el­de eder­ler. Bu im­ti­ya­zın ge­tir­di­ği ik­ti­dar ih­ti­ra­sı, ya­la­na, al­dat­ma­ya ve if­ti­ra­ya da­ya­nan pro­pa­gan­da tek­nik­le­ri­ni ön plâ­na çı­kar­mış­tır.Bu tes­bit­le­ri zih­ni­miz­te tu­ta­rak, 7 Ha­zi­ran 2015 ta­ri­hin­de ya­pı­la­cak olan ge­nel se­çi­min key­fi­ye­ti üze­rin­de kı­sa­ca du­ra­lım.

Ge­nel Se­çi­min Şif­re­le­ri

Si­ya­set uz­man­la­rı­nın ta­bi­riy­le Tür­ki­ye ‘se­çim sath-ı ma­ili­ne­’ gir­miş, si­ya­si par­ti­ler mil­let­ve­ki­li aday­la­rı­nı be­lir­le­miş ve pro­pa­gan­da dö­ne­mi baş­la­mış­tır. Te­le­viz­yon ek­ran­la­rın­da; ken­di­le­ri­ne ‘si­ya­se­tin dua­yen­le­ri­’ vas­fı ve­ri­len es­ki po­li­ti­ka­cı­lar, si­ya­set uz­man­la­rı ve ka­mu­oyu yok­la­ma­sı ya­pan şir­ket­le­rin söz­cü­le­ri, top­la­ma-çı­kar­ma ya­pa­rak se­çim so­nuç­la­rı­nı tah­min et­me­ye ça­lış­mak­ta­dır­lar. Med­ya ay­dın­la­rı­nın gün­de­min­de ‘HD­P’­nin ül­ke ba­şa­jı­nı aşıp aşa­mı­ya­ca­ğı, ye­ni bir ge­nel baş­kan­la se­çi­me gi­ren AK Par­ti­’nin tek ba­şı­na ik­ti­da­ra ge­lip-ge­le­mi­ye­ce­ği, koa­lis­yon ih­ti­ma­li­nin olup-ol­ma­dı­ğı­’ gi­bi me­se­le­ler önem­li bir yer tut­mak­ta­dır. Ba­zı med­ya ay­dın­la­rı; HDP'nin %10 ba­ra­jı­nı aşa­ma­ma­sı du­ru­mun­da, çö­züm sü­re­ci­nin akı­be­ti üze­rin­de dur­mak­ta­dır­lar. Mü­za­ka­re­le­rin de­vam et­me­me­si ha­lin­de, HDP'nin Di­yar­ba­kı­r’­da çye­rel par­la­men­to­su­nu ku­ra­ca­ğı ve Bir­leş­miş Mil­let­ler Teş­ki­lâ­tı­na ‘ö­zerk­lik için re­fe­ran­du­ma gi­dil­me­si­’ için mü­ra­ca­at ede­ce­ği üze­rin­de du­rul­mak­ta­dır. 

Bu mü­ra­ca­at­la ile bir­lik­te PKK'nın "Ser­hıl­dan" di­ye ni­te­len­dir­di­ği halk ayak­lan­ma­sı­nı ön plâ­na çı­ka­ra­ca­ğı id­di­a edil­mek­te­dir. Bu id­di­ayı sa­vu­nan­lar; Sab­ri Ok'un yap­tı­ğı “Ya mü­za­ke­re yo­luy­la, ya da ken­di mü­ca­de­le­miz­le hal­kı­mı­zı öz­gür­leş­ti­re­ce­ğiz. Son ge­liş­me­ler. mü­za­ke­re im­ka­nı­nın kal­ma­dı­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir.” açık­la­ma­sı, bu ih­ti­ma­li güç­len­dir­mek­te­dir. 

KCK'nın açık­la­ma­sın­da yer alan “AKP Hü­kü­me­ti­’nin so­mut ola­rak mü­za­ke­re baş­lık­la­rın­da ka­lı­cı ba­rı­şa gi­de­cek ça­lış­ma­lar yap­mak ye­ri­ne, ka­mu­oyun­da ger­çek­li­ğe te­ka­bül et­me­yen bek­len­ti­ler üze­rin­den al­gı yö­ne­ti­mi oluş­tur­ma ça­lış­ma­la­rıy­la za­man har­ca­dı­ğı tes­pi­ti ya­pıl­mış­tı­r” söz­le­ri as­lın­da Kan­dil'in, Ab­dul­lah Öca­lan'ı ye­ni stra­te­ji­ye zor­la­dı­ğı­nın gös­ter­ge­si­dir. 

Ni­te­kim ba­zı kö­şe ya­zar­la­rı­nın Kan­dil ve Kürt­le­re yap­tı­ğı "Öca­lan ora­da esir­dir, Öca­lan'a gü­ven ol­maz, siz ken­di ka­rar­la­rı­nı­zı ken­di­niz ve­rin" söz­le­ri bu­gün KCK ta­ra­fın­dan da alt­tan al­ta dil­len­di­ril­mek­te­dir.

Tür­ki­ye­’de ge­nel se­çim dö­nem­le­rin­de ya­şa­nan pro­pa­gan­da fa­ali­yet­le­ri­nin si­ya­si mü­ca­de­le sı­nı­rı­nı aş­tı­ğı­nı ve ade­ta sa­va­şa dö­nüş­tü­ğü­nü söy­le­mek müm­kün­dür. Bu nok­ta­da bir in­ce­li­ğe da­ha işa­ret et­mek­te fay­da var­dır. Fit­ne ve fe­sa­dın ya­yıl­ma­sı­na ve­si­le olan dev­let adam­la­rı ile he­vâ­la­rı­nı ilâh edi­nen po­li­ti­ka­cı­lar ara­sın­da önem­li bir fark yok­tur. Za­lim po­li­ti­ka, he­vâ­yı ilâh edin­me has­ta­lı­ğı­na da­ya­nan bir si­ya­set ek­ni­ği­dir. 

Ba­zı İs­lâm alim­le­ri, “Hak­kı ve ada­le­ti in­kâr et­me­ye, nefs-i em­ma­re­nin şeh­vet­le­ri­ne ta­bi ol­ma­ya he­vâ de­ni­li­r” ta­ri­fi­ni esas al­mış­lar­dır. Hay­va­ni ih­ti­ras­la­rı ifa­de için de ‘he­vâ­’ kav­ra­mı­nın kul­la­nıl­dı­ğı ma­lûm­dur. He­vâ­la­rı­nı ilâh edi­nen po­li­ti­ka­cı­lar bü­tün dün­ya­da; ‘Çağ­daş Uy­gar­lı­k’ ve ‘De­mok­ra­si­’ gi­bi kav­ram­la­rı is­tis­mar ede­rek, kö­tü­lük­le­rin ya­yıl­ma­sı­na ve­si­le ol­mak­ta­dır­lar. 

Tür­ki­ye­’de­ki ma­na­za­ra da fark­lı de­ğil­dir. (Mi­sak Der­gi­si-294)

(1) Mur­te­za Kor­la­el­çi- Po­zi­ti­viz­min Tür­ki­ye­’ye Gi­ri­şi- İst:1986 Sh:126
(2) Ab­dur­rah­man Di­li­pak-Bir Baş­ka Açı­dan Ke­ma­lizm- İst: 1988 Sh: 34
(3) Le­vent Kö­ker –Mo­dern­leş­me, Ke­ma­lizm ve De­mok­ra­si-İst: 1995 Sh:162, Ay­rı­ca Prof. Bü­lent Ta­nör-La­ik­leş­tir­me: Ke­ma­list­ler ve Din-İst: 1999 (75 Yıl­da Dü­şün­ce­ler –Tar­tış­ma­lar Se­ri­si (T. İş Ban­ka­sı Kül­tür Yay) Sh:185.
(4) Yar­gı­tay Baş­kan­lı­ğı/ Ad­li Yıl Açı­lış Ko­nuş­ma­sı (1999-2000) Sh: 19.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüsnü Aktaş Arşivi