Her açıdan kritik bir haftaya daha girdik. Güneydoğu’dan şehit haberleri gelmeye devam ediyor. TSK ise hain örgüte misliyle karşılık veriyor. Kirli savaşın nerede, nasıl biteceği kestirilemiyor.

Maalesef Batı’nın içimize attığı ayrılıkçı, bölücü, fitne virüsü sebebiyle bu coğrafyada savaşa da barışa da biz karar vermiyoruz.

Kumanda birilerinin eline geçmiş vaziyette. Tam da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı saptama gibi: “Bir el düğmeye bastı terör örgütleri harekete geçti.”

Peki, yapılmak istenen ne?

Kıymetli okuyucular,

Vahdet’in kurucu kadrosunun terör örgütlerine karşı yıllardır değişmeyen bir duruşu var.

Hiçbir terör örgütü ve uzantısıyla müzakere yapılamayacağını, masaya oturulamayacağını savunduk hep.

Vakit bizi haklı çıkardı. Elbette gelinen bu noktada sürekli “biz haklı çıktık” deyip durmayacağız. Zaten, o gün “siz barış istemiyor musunuz?” diye bizi eleştiren, uyarılarımıza kulp takmaya çalışan, yaftalayan dostlarımız bile bugün arayıp “siz haklı çıktınız” diyorlar.

Mesele bizim haklı çıkmamız ya da çıkmamamız değil. Mesele, Cenab-ı Allah’ın bahşettiği yer altı ve yer üstü zenginliklerle; süper güç olmayı hak eden bu topraklarda yaşayan insanların refahı, mutluluğu, kardeşliği ve huzurudur…

Dolayısıyla, son 4-5 yılda Türkiye’yi içerden ve dışardan terör örgütüyle masaya oturtmaya çalışan çevreleri ısrarlı biçimde deşifre ettik. 

Ama maalesef o çevreler, büyük ölçüde başarılı oldu. Önceki gün, devletin yetkili birimlerinin de resmen açıkladığı rakamlara göre terör örgütü; tarihte hiç olmadığı kadar silahlandı, güç kazandı, hakimiyet alanını genişletti ve şehirlere indi. 

Bölücü örgüte bu fırsat verilmemeli, zaman kazandırılmamalıydı. Fakat olan oldu. Bundan sonrasına bakmalıyız. 

Geçtiğimiz hafta, medyada bir kesimin siyah dediğine; diğer kesimin beyaz dediği bir ortamda,  Vahdet’in farkı dikkatinizi çekmiştir. 

Vahdet, günü kurtaran pragmatik haberler yerine, meselenin aslına taalluk edecek haberlerle çıktı okuyucusunun karşısına…

ABD ile Batı’nın sinsi bir takım taktiklerle Türkiye’yi yeniden terör örgütü ve uzantılarıyla müzakere masasına çekme stratejisini güçlü biçimde Vahdet gündeme taşıdı.

“Ölüm-Sıtma Taktiği”, “Berbat Bir Şey”, “Ne Masaymış Be!”, “Küçük Savaşlarla Büyük İsrail”, “Akıl Verme PKK’lıları Var” şeklindeki manşetlerimiz bu haberlerimizden bir kaçıydı…

Başka hiçbir medya organında bulamayacağınız bu özel haberler ile analizleri Vahdet’ten okumaya bundan sonra da devam edeceksiniz inşallah… 

Kıymetli okuyucular, bu haberlerimiz arasında hele bir tanesi vardı ki; en az şehit haberleri kadar vicdanlarımızı kanattı, yüreklerimizi parçaladı. 

Milletçe şehitlerimize ağladığımız şu günlerde, bir derneğin İsrailli bir modele 10 dakikalığına 700 milyar verecek olması hepimizin üzerinde büyük bir şok etkisi yaptı. 

Adımız gibi eminiz ki; en tepe kamu kuruluşlarının dahi sponsor olduğu duyurulan bu talihsiz defileden Sayın Cumhurbaşkanımızın da, Sayın Başbakanımızın da kesinlikle bilgisi yok!

Hiç şüpheniz olmasın 24-30 Ağustos tarihlerinde sergilenecek olan gaflet ve şuursuzluğun peşini asla bırakmayacağız.

Mavi Marmara şehitlerimizin, Necdet’imizin, Cevdet’imizin Furkan’ımızın ruhunu idrakten yoksun gafillere incittirmeyeceğiz.

PKK’lı hainlerin sıktığı her kurşunda şu ya da bu şekilde dahli olan İsrail’in bir modelinin, her santimetrekaresinde şehit kanı olan; Ulubatlı Hasan’ın, Akşemsettin’in, Fatih’in emaneti İstanbul’da ne işi var Allah aşkına?

Terör devletinin daha dün başta Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ile Halime Kökçe gibi gazetecilerimize yaptıklarını ne çabuk unuttuk?

Gün geçmiyor ki Müslümanlara dünyayı dar etmesinler, Filistinli bebekleri katletmesinler?

Kıymetli okuyucular, henüz iş işten geçmiş değil.

Bizim maksadımız üzüm yemek. Vahdet olarak tarihin omuzlarımıza yüklediği görevi yapıyoruz.

Ne olur(!) Siyonist Rafaeli’yi getirip tepeletmeyelim şühedanın bastığı toprakları!

Sızlattırmayalım aziz şehitlerimizin kemiklerini.

Mutlaka bizler gibi, sizlerin de yapacağı bir şeyler vardır! Uyanık olalım!

Hep beraber durduralım bu ihaneti!