İnsan-ı İslam!
İnsanlığın çözemediği en büyük muamma, yine insan…
Daha doğrusu İslam’ın dışında insana yaklaşanların muamması…
Çünkü İslam, insanoğlunun tanımını en güzel biçimde ve birbirine iki zıt kavramla açıklar: Kul ve Halife! (En'âm, 165; Bakara,30/ Zâriyât,56; Enbiyâ, 19)
Kendisini bu iki kavramda içerisinde eritemeyenler, gaflet perdelerinin arkasında “gözlerine mil çekilmiş âmâ” gibi ruhlarını/hamurlarını inkâr çukurunda boğmaktadırlar.
Ondan gerisi iki ayaklı “canlı”! Madde ölçüsünde boşluğu dolduran kemik ve et yığını.
Açlık ve barınma ihtiyacını giderdiği ölçüde de Allah’a kul ve halife olanlara karşı zülüm makinesi. Tıpkı bu gün Filistin’de, Çeçenistan’da, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da… olduğu gibi!
Ruhunda gideremediği açlık duygusunu saldırgan bir yorgunlukla küfürde dindirmeye çabalayan zavallı: İnsan!
***
İnsanlık, karanlık dehlizlerden yüzünü İslam’ın nuruna çeviremediği sürece inkârın körüklediği saldırganlığında boğulmaya mecburdur. Çünkü bireyin şahsında toplumların ruhu “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlü”nidalarıyla aydınlanamayınca kararacak; kardıkça saldırganlaşacaktır.
Firavun’un ve Nemrud’un yerini modernimize edilmişmiş firavunlar, nemrudlar kaplayacaktır.
Müslümanın görevi de bunların karşısında Elif olabilmekle başlar.
Kimliğini Resullah[Sallallâhu aleyhi ve sellem…]’ın kul ve halife oluşunda arayanlar, yani bizler, O’nun ve kutlu ashabının izinden yürüyenlerle aydınlığa ulaşabiliriz.
Körükte eriyip şekil alan demir gibi insan-ı İslam da, ruhunu Kur’an-ı Kerim’in nağmeleriyle, Resulullah[Sallallâhu aleyhi ve sellem…]’ın sünnetinde/elinde şekillendirmeye mecburdur; ki küfrün önü kesilebilsin!
Bilal-i Habeşiler ezan okurken Fatihlerde inkârın “tek dişini” söksün!
***
Kendini ve kimliğini Resulullah[Sallallâhu aleyhi ve sellem]’ın arkasında Allah(CC)’a kul ve halife olarak secde de bulanlara ne mutlu!
***
Selamünaleyküm!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.