Ey Türk, Kürt ve Diğer Kardeşlerim!.. (2)
Değerli kardeşlerim! Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, korkarım ki, bu küçük çaplı iç karışıklıkların varacağı son nokta, kontrol edilmesi zor bir iç savaştır. Zira görünen o ki, eğer ülkenin iç savaşa sürüklenmesine yönelik karar verilmişse, böylesine amatörce olduğu izlenimi veren tedbirlerle süreci terse çevirebilmemiz mümkün değildir. Gerçekten de, çözüm süreci döneminde gereken tedbirlerin alınması noktasında gösterilen başarısızlığın daha beterinin bu operasyonel atılım döneminde yaşanacağı endişelerinin yayılmakta olması hiçbir şekilde hafife alınmamalıdır. Bu endişelerin ivedi bir şekilde giderilebilmesi ve siyaset kurumuna ait genel iradenin yerli yerince işler hale getirilebilmesi için, devlet bürokrasisinin, derhal inisiyatif alarak, yasal sınırlar içerisinde kendilerine verilmiş bulunan görev, yetki ve sorumluluklarının gereğini yapmaları gerekmektedir. Yoksa, genelde bölgeyi ve özelde ise Türkiye’yi paramparça etmeye çalışan derin yapıların, işi tesadüflere bırakarak hareket ettiğine mi inanıyoruz ki ‘yaygın bir şekilde dillendirilmekte olan endişeleri’ giderici tedbirlerin alındığı görüntüsü bir türlü verilememektedir! Hiçbir şekilde unutulmasın ki, kamu bürokrasisi tarafından gerekli hazırlıkların yapılması halinde, gereken her türlü desteği verecek güçlü bir siyasi iradenin var olduğu yönünde yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Öyle ise, lütfen daha fazla gecikmeyelim!..
Buradan özellikle uyarıyorum: Bir ay içerisinde, halkımızın bilinçlendirilerek hem kendi içerisinde, hem güvenlik güçleriyle, hem de istihbarat örgütlerimizle kenetlendirilmesi de dâhil, gereken her türlü tedbir alınmadığı takdirde, Türkiye’nin geriye dönülmesi mümkün olmayan korkunç felaketlere sürüklenmesi ihtimali her geçen gün daha da yaygın bir kanaat haline gelmektedir. Aynı şekilde, böylesine kritik bir dönemde, devlet iradesinin gerektiği gibi kendisini gösterememiş olmasının da etkisiyle, sorumsuz bir biçimde sokağa çıkıp gövde gösterisi yapanların makul bir biçimde uyarılarak kontrol altına alınması yoluna gidilmediği takdirde, endişe etmekte olduğumuz derin güçlerin bu durumu kendi hesaplarına kullanabilecekleri de yaygın kanaat haline gelmektedir. Öyle ise, toplumun her kesimine de ayrıca büyük sorumluluklar düşmektedir.
Hakikaten, ne yazık ki bölgesel okumalarımız, Batılıların emperyalizm ve sömürgecilik deneyimleriyle ilgili algımız, Türkiye’nin önüne çıkan sorunlar karşısında köklü çözümler geliştirmesinin bir üst el tarafından sürekli olarak engellenmekte olduğu şüphelerimiz bizi böylesine endişe verici bir değerlendirme yapma noktasına sürüklemiştir. Her neyse; ne olursunuz, hesabımızı en kötü senaryoya göre yapalım da, eğer daha iyi senaryolarla karşılaşırsak onu da bahtımızın açıklığına verip Allah (cc)’a şükredelim. Bu arada şu hususu da hatırlatmakta fayda görüyorum: Güçlü, istikrarlı ve kendisinden emin bir Türkiye, sadece kendi halkı ve İslam dünyası için değil, aynı şekilde İsrail ve Batılı ülkeler için de bir garanti unsurudur.
Bu hakikatin inkârı mümkün olmadığına göre; özellikle İsrail, gerek Osmanlı Devleti’nin Yahudi toplumuna, gerekse Türkiye’nin kendisine sağlamış olduğu büyük desteklerin karşısında mevcut niyetlerini gözden geçirerek düzeltmezse, bizzat kendisi yine kendisinin dibini oyduğunu yakın bir zaman sonra anlayacaktır diye inanıyorum. Öyle ise, lütfen tüm taraflar (NATO ve NATO üyeleri dahil), derhal ittifak ilişkilerinin gereğini yaparak sorumluluklarını eksiksiz bir biçimde yerine getirsinler!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.