Dr. Erbakan Özal

Dr. Erbakan Özal

AK Parti = Güvenlik ve İstikrar

AK Parti = Güvenlik ve İstikrar

AK Parti, tıpkı 3 Kasım 2002’de yapılan Milletvekili Seçimlerine hazırlanmış olduğu müthiş heyecanla, yeniden taze bir başlangıç yapabilme sloganıyla yola çıkmış olduğu 1 Kasım 2015’deki Milletvekili seçimlerinde “2011 yılındaki başarısını tekrarlayarak” daha güçlü bir yeni başlangıç yapmış oldu: Ülkemize, milletimize ve âlem-i İslam’a hayırlı uğurlu olsun. Âmin.

AK Parti, bu muhteşem başarısının aslında ne anlama geldiği noktasında hata yapmazsa eğer, 2002-2015 arası dönemde yapmak isteyip de yapamadıklarını bundan sonraki uygulama sürecinde daha kolay ve hata payı daha düşük bir olasılıkla gerçekleştirme fırsatını yakalayabilir. Bu noktada AK Parti karşıtı görüntüsü veren tüm kesimlere de büyük sorumluluklar düşmektedir. Umarım ki, herkes üzerine düşen yükümlülüklerin bilinciyle hareket eder ve ülkemizi çepeçevre kuşatmış bulunan sorunları el birliğiyle defetmiş oluruz.

Zaten ülkemizin karşı karşıya olduğu ciddi boyutlardaki iç ve dış sorunların toplum kesimleri üzerinde yapmış olduğu infialin etkisiyle gerçek anlamda bunalmış bulunan seçmenlerin önemli bir bölümü, demokrasi ve özgürlük gibi düşünceleri ikinci plana atarak, güvenlik ve istikrar gibi, kısa vadede kendi hayatlarına olumlu etkisi olacak unsurları tercih ederek AK Parti’yi yeniden tek başına iktidar yapmıştır. Öyle ise, AK Parti yönetimi, yeni hükümet döneminde girişeceği uygulamalarda, özellikle bu hassas durumu göz önünde bulundurarak hareket etmelidir.

Hakikaten bu seçimlerde AK Parti’ye çok önemli bir fırsat verilmiş ve kitleleri içten içe kaplamış bulunan çeşitli korku, endişe, üzüntü, sarsıntı ve sorunları ivedi bir şekilde ortadan kaldırması noktasında yoğun bir beklenti oluşmuştur. Bu beklentilerin neler olduğu hususunda ayrıntıya girmeye gerek yoktur; zira her şey çok açık ve net bir biçimde ortadadır.

Pek tabii olarak çok sayıda beklentinin içerisinde en önemli yeri işgal eden husus terörün ortadan kaldırılması ve bu bağlamda Kuzey Suriye üzerinden Türkiye’ye yöneltilmiş bulunan tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Bu noktayla ilgili olarak çok korkunç iddialar ortalıkta dolaştırılmaktadır. Söz konusu iddiaların sadece hayali uydurmalardan ibaret saçma şeyler olduğunu kanıtlamak AK Parti’nin kuracağı yeni hükümete düşmektedir. Kaldı ki, bu yöndeki beklentilerin karşılanması halinde hem Türkiye’nin Başkanlık Sistemine geçmesinin önü açılacaktır, hem de AK Parti’nin ANAP’laşması yönündeki beklentiler ortadan kalkacaktır.

Ayrıca Türkiye ekonomisinin içerisine sürüklenmiş olduğu ciddi sorunların bir an önce ortadan kaldırılması ve piyasaların gerçek anlamda rahatlatılabilmesi noktasında oluşmuş bulunan yoğun beklentiler bakımından da AK Parti’ye büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Özellikle 2001-2015 yılları arasındaki uzun döneme damgasını vurmuş bulunan Derviş politikalarının tamamen terk edilerek, Türkiye’nin özünden çıkan iktisat politikalarının uygulamaya koyulması noktasında AK Parti’ye büyük sorumluluklar düşmektedir. Şayet bu konuda gereken millileştirme program ve modelleri devreye girdirilemezse, ekonominin üretime dayalı sıçrayış gerçekleştirmesi söz konusu olmayacağı gibi, orta vadede kitlelerin beklentileri de karşılanmamış olacaktır. O nedenle, bu hususa özellikle dikkat edilmelidir.

Öte yandan dış politikada ve özellikle İslam dünyasındaki yalnızlaşma eğilimine sapılmış olması nedeniyle, özellikle Batılı müttefiklerimiz ile yeni dostumuz Rusya kanalından, Suriye sorunu bahane edilerek üzerimize çullanılması sorununun kitlelerde uyandırdığı beklenti noktasında da AK Parti’nin kuracağı yeni hükümete ciddi ölçekte işler düşmektedir. Kolay değil!... Uluslar arası koalisyona katılıp, askeri üslerimizi kendilerine tahsis etmiş bulunduğumuz Batılı müttefiklerimiz, ne olduğu belirsiz bir IŞİD’i bahane ederek, uzun yıllardan beri Türkiye’nin başına bela olmayı sürdüren PKK-PYD terör yapılanmasıyla askeri ittifak ilişkileri içerisine girerken Türkiye’den neredeyse hiçbir reaksiyon gösterilememekte ve üslerimizin kullandırılması hususunda hiçbir aykırı tavır sergilenememektedir. Bu durumla ilgili olarak en doğru adımların atılması ve kitlelerin beklentilerinin gerektiği ölçüde karşılanması noktasında yaşanacak en küçük bir zaman kaybı ciddi hayal kırıklıklarına sebep olabilir.

Diğer yandan toplumsal gerilim, kutuplaşma ve saflara bölünme görüntülerinin kitleler üzerinde oluşturmuş olduğu güvensizlik, tereddüt ve korkuların sonucunda bu seçimlerde AK Parti’ye ciddi oy kaymaları oldu. Kimileri güvenli liman olarak AK Parti’yi görürken, kimileri ise AK Parti ile çatışmanın bir tarafı olunması halinde ülkenin iç savaşa sürüklenebileceği endişesiyle AK Parti’ye oy vererek tek başına iktidar yaptı. O nedenle, AK Parti, bu durumu hesap sorma vesilesi değil de, kucaklaşarak gerilimleri bitirme vesilesi yaparsa bu noktadaki beklentileri de karşılamış olacaktır.

Sonuç olarak AK Parti, çeşitli negatif etkenler nedeniyle oluşmuş bulunan olumsuz imajına rağmen, özellikle güven ve istikrar için tercih edildiği gerçeğini bir köşeye not etmeli ve ona göre Hükümeti kurup her bakımdan kendisini yenileyerek icraatlara girişmelidir. Aksi halde, yüzde 49’luk oy oranı ne AK Parti’nin kalıcı olmasını sağlar, ne de hakkındaki kimi iddiaların hafızalardan silinmesine yarar. Unutulmasın ki, “bin dost az, bir düşman bile fazladır.” Öyle ise, AK Parti yetkilileri ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız, “yeni bir sayfa açtıkları ve hiçbir kesimi yabancılaştırmayacakları” yönünde taahhütte bulunarak çalışmalara başlamalıdırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dr. Erbakan Özal Arşivi