İslâm coğrafyasında bayram bayrama gitti
Ramazan ayı İslâm coğrafyasının aynası; âlim zalim karıştı, renkler hiç seçilmiyor. Ekranlar nesepsiz, mezhepsiz dolu; ifsadçılardan geçilmiyor Bu cinnet kervanına, nice prof katıldı, ne vicdanlar satıldı, din adına ne varsa hepsi sokağa atıldı. Sokaklarda donsuz ve dinsizlere uzatılan mikrofonlar fetva makamı oldu. Gözler fersiz, sözler yersiz, “Müslümanız” diyen yığınlar Allah’ın dininden habersiz. Böyle bir coğrafyaya bayram nasıl gelsin? Bayram, bayram olan yere gider. Bir yerde Allah’ın dini Allah’ın muradına göre anlaşılıyorsa ve Allah’ın emrettiği şekilde de yaşanıyorsa işte orası bayram olmuştur. Ömürlerini ve ülkelerini bayrama dönüştürmeyenler, bayramı beklemesinler. Bayram onlara ve ülkelerine gelmez.
Bayram, mücadele ile ulaşılan evrensel sevincin adıdır. Bayram, şer odaklarına karşı elde edilen zaferin müşterek sevincidir. Her gün Hâl’in defterine acıları anı diye yazanların çoğaldığı bir coğrafyada hangi sevincin zaferi kutlanabilir ki?
Bayram dikenlere rağmen gül bahçesine girmektir. Gül bahçesine girenler gül olmasalar da gül kokarlar. Gülden terazi kurarlar. Gülü gül ile tartarlar. Onların verdikleri gül, aldıkları güldür. Demek ki; bayramı kutlamak, gül kokulu gülen ve güldürenlerin hakkıdır. Zalim olup öldürenlerin hakkı değildir. Güldüren ile öldüren hiç bir olur mu? Bir coğrafyada güldürenler değil öldürenler çoğalıyorsa orada bayramın payına düşen hicrettir. Bayram bayrama gider.
İslâm coğrafyasında dökülen kan durmuyor. Bayram geceleri sabah olmuyor. Kuru Müslümanlıkla bayramın içi dolmuyor. Biz köle olarak girdiği zindandan sultan olarak çıkan Yusuf Peygamberin kıssasını okuyan bir ümmetiz. Bilir ve inanırız ki; bayram bedelsiz değildir. Bayram; bırakılan emaneti canı gibi korumak, düşman olarak girilen kapıdan dost çıkmaktır.
Bayram; Yusuf’un sultanlığında Yakup’un görmeyen gözlerinin görmesidir. Bayram; çevreye tebessüm edip hayata gülmektir. Bayram, kuyuya düşmüş Yusuf’un ayağına kervanın gelmesidir. Bayramı hak edenler, özü üzmemek için özür beyan etmekten, özür üretmekten vazgeçenlerdir.
Bu asrımızda özümüz özrümüzde üzülüyor. Biz Müslümanların coğrafyasında bir sonbahar acıyor; öyle acıyor ki, acılar acısız kalıyor, mevsimler üstümüze devriliyor, kışlar kışsız kalıyor...
Bayram, tufan kopmadan Nuh’un gemisine binmektir. Nuh’un gemiye binmeyi reddeden ve Tufanda yok olan oğlu kadar mel’un olanların iktidar oldukları yerlerde bayram bayrama gider.
Yolları modern eşkıyalar tarafından kesilen masumlar ahir zaman firavunlarının zulümleri arasında eziliyorlar. Bayram; zulme uğrayan mazlumların sevinç günüdür. Zalimler inkılâba uğrayıp devrilmedikçe bayram bayram olmaz. Allahû Teâla buyuruyor:
“Ancak iman edenler, sâlih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (Şuara Sûresi/ 227)
Bayram, gariplerin galibiyetidir. Genelde yeryüzünde, özelde İslâm coğrafyasında akan kanları, işlenen cinayetleri ve zulümleri şahit tutarak yemin ederim ki, zulümlü dünyanın gittiği bu sonlu yol, gelecek hiçbir zaman gelmeyecek gibi yaşayanların hüsrana uğrayacağı, masumların ise tüm acılarını unutacağı bir büyük inkılâbın koridorlarına açılacaktır. Bu gerçeği yüreğinde hisseden için, din kardeşlerine karşı zalim olmaktansa mazlumiyete razı olarak, zulme karşılık masumiyete tutunarak direnmek, Firavun’un zulmüne sabreden Musa gibi vaadi işitircesine geleceğe muntazır beklemek vardır. Ve dahi tüm gelecek, zannedilenden daha yakındır... Zalimler karşısında en büyük silahları mazlumiyet olanların, yarınları bayram olur. Zalimlerin zulmünü yutan inkılâbın sabahı, mazlumların felahıdır. Mazlumların, mahrumların, mahkûmların felaha ermedikleri bir yere bayram nasıl gelsin?
Bayram; Müslüman insanın şeytan ve şeytanın uşakları tarafından teslim alınmazlığının pratik tutanağıdır. Bu tutanağa Müslümanlar birlikte imza atarlar. Bayramı kutlamak, şeytana ve şeytani düzenlere karşı kesintisiz mücadeleye katılmaktır.
Yetimin başını okşamadan, yetimi sevindirmeden bayram namazı için musallaya çıkmayan Peygamber (sav)’in kutladığı bayrama hasret. Sahabelerinin aç kalışlarında karnına taş bağlayan Peygamber’in kutladığı bayrama hasret. “Cahiliye (bütün kanunlarıyla, yasalarıyla tatbikatlarıyla) ayaklarımın altındadır” diyen Peygamber'in kutladığı bayrama hasret. Peygamber (sav) ve ashabının kutladığı bayram, günümüz insanlarının ve Müslümanlarının müşterek hasretidir. Bugün biz kendisi görülmeyen, yaptığı iyi işler görülen, kendi yaptığına dönüp bakmadan daha iyisini yapmaya yönelen, alkışları duymayan, bir garip gibi ölen, üç gün sonra duyulan, Salih iki kişinin “İyi insandı” şahitliğine mazhar olan insanların azaldığı, varolanların ise sevilmediği, bir coğrafyanın insanlarıyız. Bu şekildeki coğrafyamıza bayram nasıl gelsin?
Bayram bizim coğrafyamızdan bayrama gitti. Çünkü; Rabbimiz, “Allah’a ve Rasülüne itaat ediniz” dediği halde Allah’a ve Rasülüne itaaatı gönlümüze gömdük üzerine demokrasi ve laiklik perdesi gerdik ve kimsenin görmemesi için meydanlara, köşe başlarına çıktık perdenin renkleriyle halkı kandırma tarafına giderken kendimizi de kandırdık. Bayram nasıl bizim ülkemize gelsin? Rabbimiz, “Ey ehli kitap, geliniz” derken, değerli ecdadımız bu insanlar yanmasınlar, cehenneme gitmesinler diye tebliği en önemli görev bilirken bizler “İslâm’a gelmenize gerek yok, siz de cennete gideceksiniz. Allah’ın öyle dediğine bakmayın” deyiverdik. İslâm adına asrın Firavunlarına gidenlerimiz Musa gibi, Harun gibi davranmadılar. Firavun’a Karun ve Haman oldular. Bayram bizim ülkemize nasıl gelsin? Rabbimiz, hırsızlığı, arsızlığı, haksız yollardan kazanmayı yasaklarken bizler, “Allah rızası” için haramlara bulaştık ve bütün hırsızları, hortumcuları arkamıza düşman olarak taktık. Rabbimiz, faizi Allah’a ve Rasülüne harp ilanı olarak kabul ederken bizler, Allah için faiz alıp veren kurumlar kurduk. Paralı fetva hocalığı icat ettik. Bizim ülkemize bayram nasıl gelsin?
İslâm toprakları harbî ve mürtedler tarafından pay edilirken, Müslümanların coğrafyasında Amerikan mikrobu her gün biraz daha yayılırken, İslâm topraklarında her gün Kur’an’sız kareler çoğalırken, küfür milleti karşısında tek ümmet olup direnmesi gereken Müslüman, diğer Müslüman kardeşini ırkının, renginin, mezhebinin ve meşrebinin farklı olmasından ötürü tutmadı itti. İşte bu acıklı manzara karşısında bayram, bayrama gitti. Bayram’ın bize dönmesi dileğiyle daha nice bayramlara!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.