ABD’yi bölgeden uzaklaştırmadan huzur mümkün olmaz
Başlık akla ilk planda, “Bunu kim ve nasıl yapacak?” sorusunu getirebilir. Zaten bu sorunun cevabını bulmadan ve gerekli adımları atmadan, oluşumları sağlamadan git demekle ABD’nin bölgeden gitmeyeceği ortada. Gerekli adımlar, yeni oluşumlar konusunda herkes farklı değerlendirmeler yapabilir. Mevcut yapı ve oluşumlara baktığımızda bölgemizde bir yanda İran, Irak, Suriye ve Rusya, diğer yanda ABD’nin başını çektiği AB ülkeleri ve İsrail’in oluşturduğu bir yapı söz konusu. Bu noktada ABD ve AB’nin konum ve tutumlarında bir değişmezlik söz konusu. İsrail ise şartlara göre yeni arayış ve ittifaklara yönelmekle birlikte asıl eksenini ABD ve AB yanı oluşturuyor. Bu arada, İsrail’in kuruluşundan bu yana izlediği bir diğer strateji ise İslam dünyasının birleşmesini engellemek, sürekli olarak çatışmaları körüklemek oluşturuyor. Bu yönüyle ABD ile aynı çizgide buluşuyor. Ancak İran, Irak, Suriye ve Rusya’nın oluşturduğu cephenin ABD, AB ülkeleri ve İsrail’in diğer cephe kadar süreklilik arz etmediğini söylemek mümkün. Söz gelimi Irak’ın ABD ve koalisyon güçleri tarafından işgalinin ardından ortada tek parça bir Irak’ın kalmadığını görmek gerekiyor. Ayrıca, Irak’ta işgalin arkasından uzun yıllardan beri var olan ihtilaf konuları meydanı boş bulmuş ve ABD kendi çıkarlarına uygun hareket edecek bir yönetim tarzı ile bir daha tek parça haline gelemeyecek bir Irak oluşturmuştur. Irak’ın bölünmüşlüğü sadece Kuzey Irak’ta ABD tarafından oluşturulmuş bir bölgesel yönetimden ibaret değildir. Bunun yanında Şii-Sünni ayrımı artık çatışma haline gelmiş, Türkler ise arada kalmış, sürekli zarar gören taraf durumundadır.
Irak, Suriye, İran ve Rusya cephesinde Rusya’nın durumu diğer üçünden farklıdır. Rusya’nın yarın hangi pozisyonda olacağını kestirmek zordur. Rusya sadece ABD tarafından kaynatılmaya başlamış bölgede kendisine sağlam ve kalıcı ayak basacağı yerler edinmenin peşindedir. Bu bakımdan yarın nasıl hareket edeceği belli olmaz.
Gelelim yazımın başlığında dikkat çekmeye çalıştığımız, ABD’yi bölgeden uzaklaştırmadan huzur mümkün olmaz tespitimize. ABD bölgeden uzaklaştırıldığında da huzurun gelmesi kesin değildir. Çünkü bir takım ihtilaf ve farklılıklar Haçlılar tarafından adeta kan davasına dönüştürülmüş ve bu oyuna bölge ülkeleri de gelmiş durumda. Peki, yapılması gereken nedir? ABD ve koalisyon ortaklarının ellerinin kırılması için bir takım ırki ve mezhepsel farklılıklar bir kenara bırakılarak İslam ülkelerinin kendi aralarında bir cephe oluşturmaları gerekiyor. Bunun için bölge ülkelerinin sadece İslam’da birleşerek bir araya gelmeleri gerekiyor. Unutulmamalıdır ki bölge ülkeleri arasında bugün AB’yi oluşturmuş ülkeler kadar geçmişlerinde düşmanlık, kan ve yıkım yoktur.
Aksi halde birisi çıkar, “ABD bize federasyon sözü verdi” der. Bir başkası ise daha önce elde ettiği statüsünü bağımsız devlete dönüştürmek için ABD’nin kendilerine söz verdiğini bunun için uygun ortamı beklediklerini açıklar. Bir başkası da Demirtaş gibi çıkıp, “Gerilim etnik savaşa dönüşebilir” açıklaması yapar. Peki, etnik savaş kimin işine yarar? Serinkanlı bir şekilde bu sorunun cevabını herkesin düşünmesi gerekiyor. Çünkü, Demirtaş’ı gerilim etnik savaşa dönüşebileceğini söylemeye iten perde arkasında güç, bölgemizde terör örgütlerini kurup, kollayan ve bugün cepheye süren ABD, AB ülkeleri ve İsrail’in oluşturduğu cephedir.
Bu noktada ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar karşısında güçlü olabilmek için birlik oluşturmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Suriye’de terör devletine asla müsaade edemeyiz” sözlerinin havada kalmaması ve yeni Irak’tan sonra Suriye’de de yeni bir Kürt devleti oluşumuna meydan vermemek için en azından milli konularda birlikte olabilmek gerekiyor. Bu noktada en büyük görev ve sorumluluk elbette iktidara düşüyor. Önceki yazımda da belirttiğim gibi doğruları görmek tek başına yetmiyor, doğru yönde hareket etmek gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.