Bayram tatili değil, tatil bayramı!
- Lütfü Bey; dokuz günlük bayram tatili bugün sona eriyor. Bu arada Başbakan Erdoğan'ın "Bayramın adı değiştirildi. Ne oldu bayramın adı? Tatil... Olmaz, çünkü tatil başka bir şey. Ramazan Bayramı'nın adı da Şeker Bayramı oldu; bu kültürel erozyondur" şeklindeki sözleri tartışma konusu olmaya devam ediyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Çok uzun yıllar öncesinden beri bayrama tatil muamelesi yapılmasına karşı çıkarım. Nitekim tiraj bakımından dünyanın üçüncü büyük mizah dergisinde "Türkiye'de bayram tatilinin yerini tatil bayramı aldı! Üç günlük bayram bazen altı güne, bazen dokuz güne çıkartılarak tatilcilere bayram yaptırılıyor. Bunun adı bayram yapmak değil, tatil yapmaktır! Bu yapılarak bayramlar amacından saptırılmaktadır. Çünkü bayramlar bir buluşmadır, bir kaynaşmadır. Unutulanların hatırlanmasıdır, küslerin barışmasıdır. Toplumsal dayanışmanın arttırılmasıdır. Oysa bayrama tatil muamelesi yapılması sonucunda insanlar tatil yörelerine koşuyor. Hısım akrabadan, konu komşudan adeta kaçıyor" diye yazmıştım. İşte benim yirmi yıl önce yazdıklarımı şimdi Başbakan Erdoğan söylüyor. Ancak bunu söylerken kendisiyle de büyük bir çelişkiye düşüyor. Çünkü Başbakan Erdoğan'ın dili böyle söylüyor ama, eli de üç günlük bayramı dokuz güne çıkartan kararı imzalıyor. Bir başka deyişle, Başbakan Erdoğan hem bayrama tatil muamelesi yapılmasına karşı çıkıyor, hem de bayrama tatil muamelesi yapan kararı imzalıyor. Hem üç günlük bayramı üçle çarpıp dokuz güne çıkartıyorsun, hem de bayrama tatil muamelesi yapılmasına karşı çıkıyorsun. Tutarlılık bunun neresinde? Neymiş, bunun amacı turizme hizmet etmekmiş. Peki turizm demek tatil demek değil mi? Zaten böyle yapılarak bayramlar tatil haline getirilmedi mi? Kaldı ki Türkiye çalışma günleri bakımından bir tatil cenneti. Türkiye'de o kadar çok tatil günü var ki. Öyleyse tatil günlerini daha da çoğaltmanın ne gereği var ki? Bırakın da hiç değilse dini bayramlara tatil muamelesi yapılmasın. Bayramlar tatil gibi değil, bayram gibi kutlansın.
HIRSIZINI KORUYAN, ÜLKESİNİ KORUYAMAZ!
- Ülkemiz hırsızlıklar, yolsuzluklar ülkesi olmaktan kurtulamadı gitti. Gün geçmiyor ki büyük bir hırsızlık, yolsuzluk ortaya çıkmasın. Ne olacak bu ülkenin hali?
- Politikacı, bürokrat, işadamı şeytan üçgeninin yaptığı hırsızlıklar, yolsuzluklar, vurgunlar sonucu dünyaların götürüldüğü bir ülkeyiz. Sendikaları, dernekleri bile birer vurgun, soygun yuvası haline gelmiş bir ülkeyiz. Dün de böyleydik, bugün de böyleyiz. Peki neden bu haldeyiz? En başta herkes, her kurum kendi hırsızını koruyor da onun için bu haldeyiz. Oysa yüzde 99'u Müslüman olan bir millet olarak biz "Allah'a yemin ederim ki, kızım Fatıma hırsızlık yapsa, elini keserim" diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Öyleyse dünya görüşleri, siyasi görüşleri bize ne kadar yakın olursa olsun, hırsızlık yapan politikacıların elini kesemesek bile onlarla ilişkimizi kesmeliyiz. Hem hırsızın sağcısı solcusu olur mu? Ne yazık ki bizim ülkemizde oluyor. Hırsızın askeri sivili olur mu? Ne yazık ki bizim ülkemizde oluyor. Herkesin, her kurumun kendi hırsızını koruması sonucu maalesef ülkemizdeki hırsızlıklar, yolsuzluklar, hortumlar, vurgunlar yok olmuyor. Hırsızların korunması sonucu ülke korunmasız kalıyor. Daha somut konuşacak olursak, hepimiz biliyoruz ki mesela iktidar partimiz AKP bünyesi içinde de hırsızlar, hortumcular var; iktidar adayı ana muhalefet partimiz CHP bünyesi içinde de hırsızlar, hortumcular var. Ancak görüyoruz ki AKP'liler de, CHP'liler de kendi hırsızlarını koruyup kolluyorlar. AKP'liler de, CHP'liler de hakkında hırsızlık, yolsuzluk iddiası olan yöneticilerini, belediye başkanlarını koruyup kolluyorlar. AKP'liler de, CHP'liler de hakkında hırsızlık, yolsuzluk iddiası olan kendilerine yakın kuruluşları koruyup kolluyorlar. Düşünün, bunlardan biri ülkeyi yöneten iktidar partisi, diğeri de iktidar adayı ana muhalefet partisi. AKP iktidardan gidip de yerine CHP gelse yine hiçbir şey değişmeyecek demek ki. İktidar partisinin de, iktidara aday partinin de kendi hırsızını koruyup kolladığı bir ülkeyi kim koruyacak peki? Bunun için her partinin, her kurumun içindeki namusluların, aralarındaki siyasi görüş ayrılığına bakmaksızın, namussuzlara karşı işbirliği yapmaları gerekli. Sağcı olsun solcu olsun, dindar olsun ya da olmasın, bütün namuslular bir safta toplansın. Ve kimse kendi hırsızını, namussuzunu korumasın. Görün bakalım o zaman hırsızlar, namussuzlar her türlü haltı yiyecek, yetimin hakkına bile göz dikecek cesareti kendilerinde bulabilirler mi?
KÜRESELLEŞMEYE KARŞI KÜRESEL DİRENİŞ!
- Genel eğilimin aksine siz ısrarla küreselleşmeye karşı çıkışlar yapıyorsunuz, küreselleşme karşıtlığında başı çekiyorsunuz. Bunun nedenini okurlarımızla paylaşır mısınız?
- Siz bakmayın benim adımın küreselleşme karşıtı çıkmasına; aslında ben de küreselleşmeden yanayım! Ama ben emperyalizm karşıtlığının, kapitalizm karşıtlığının küreselleşmesinden yanayım. Oysa dünyada ve bizde kendilerine “küreselleşmeci” diyenler, emperyalist-kapitalist sistemin küreselleşmesinden yana. Yani onlar sömürünün, zulmün, adaletsizliğin, eşitsizliğin küreselleşmesinden yana. Çünkü başında ABD'nin bulunduğu emperyalist-kapitalist sistem demek, sömürü, zulüm, adaletsizlik, eşitsizlik demek. Dünyayı kapitalistlere, zenginlere, güçlülere cennet, geri kalanlara ise cehennem yapmak demek. İşte ben bunun için emperyalist-kapitalist sistemin küreselleşmesine karşıyım. İşte ben bunun için emek sömürüsüyle servetlerine servet katan kapitalistlere, başka ülkelerin kaynaklarını sömürerek zenginleştikçe zenginleşen emperyalistlere karşıyım. Çünkü biliyorum ki emperyalist-kapitalist bu sistem yok olmadıkça sömürü de, zulüm de, adaletsizlik de, eşitsizlik de yok olmayacak. Zenginlerin yoksulları, güçlülerin güçsüzleri ezmesi, onlara zulmetmesi yok olmayacak. Emperyalist-kapitalist bu sistem yıkılmadıkça, dünyada insanca-hakça bir sistemin kurulması mümkün olmayacak. Öyleyse yapılacak ilk iş, emperyalist-kapitalist bu sömürü ve zulüm sistemine karşı küresel direniş! Başka bir deyişle, küreselleşmeye karşı küresel direniş! Küreselleşmeye karşı hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır; o satıh da bütün dünyadır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.