Gençlerin geleceğimiz olduğu her ortamda sıkça tekrarlanır. Cümle olarak doğruyu ifade eder. Ancak, içi doldurulmadan bırakılacak olursa eksik bir tarif ve değerlendirme yapılmış olur. İster doğru olarak yetiştirilmiş, manevi değerlere bağlı, çıkarı değil adaleti esas alan, inançlı bir gençlik yetiştirilmiş, ister maddeperest, kendisine Batı’yı rehber edinmiş gençlik yetiştirilmiş olsun geleceğimizin alacağı şekli gençlerimiz belirleyecektir. Böyle olunca da maddeyi esas alan gençler yetiştirmiş isek söz konusu anlayışın sahibi gençlerin ortaya koyduğu davranış biçiminden şikâyet hakkımız olmaz. Bu bakımdan gelecekte pişman olmamak, dizimizi dövmemek için geleceğimizi emanet edeceğimiz ve geleceğimizi belirleyeceğini düşündüğümüz gençleri doğru yolda eğitmek, yetiştirmek durumundayız. Meseleye bu açıdan baktığımızda geleceğimiz olan gençlerin durumundan öncelikli olarak bugün iş başında olanlar geleceğin şekillenmesinin de birinci dereceden sorumlularıdır. Değerlerimize yabancılaşmış bir gençlik yetiştirmiş isek gelecekte onların sergileyecekleri uygulamalardan şikâyet etme hakkımız olabilir mi Aksine maddeperestliğin mutsuzluk çukuruna ittiği gençlerin kendilerini yanlış bir eğitim içinde geleceğe hazırlayan bugünün büyüklerinden şikâyetçi olmaları haksız olmaz. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin eğitimi ve yetişmesi toplum olarak birinci öncelikli meselemiz olması, onlar için harcanacak emek ve madde konusunda cimri olmamak gerekiyor. Bugünün gençleri yarının büyükleri ve yöneticileri olduklarında çocukluk ve gençlik yıllarında aldıkları telkin ve yanlış eğitim sebebiyle kendilerine ideal olarak Batı’yı görmüş ve kabul etmişler, madde çukurunda çırpınır olmuşlarsa, kısacası kendi maddi ve manevi değerlerine yabancılaşmış, ne doğulu kalabilmiş ne de Batılı olabilmiş bir nesil ortaya çıktığında dizlerimizi dövmek işe yarar mı Bunun için çocuklarımız ve gençlerimize yönelik her türlü düzenleyici ve eğitici faaliyetler çok büyük önem taşıyor. Bu noktada gençlerimizin eğitim ve yetiştirilmesinin tek sorumlusunun devlet olmadığını, toplumu oluşturan her ferde görev düştüğünü sanıyorum söylemeye bile gerek yok.
 
Toplumsal olaylarda elbette ferdi çalışmalar nemlidir ama bunun ötesinde sivil toplum örgütlerinin gençlere yönelik faaliyetleri çok daha önemlidir. Bu alanda görev yapan ister devlet, ister sivil toplum örgütleri olsun büyük bir sorumluluk altındadırlar. Çünkü bugün atılan yanlış adımların faturası belki bizler bu dünyayı terk ettiğimizde ortaya çıkacaktır. Tüm bu değerlendirmeleri dün sabah Anadolu Gençlik Derneği ve Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı Muhterem Salih Turhan kardeşimizin gazetedeki arkadaşlar ile yardımcılarını sabah kahvaltısında buluşturmuş olması hatırlattı. Aslında maksat birlikte olmak, sohbet etmekti, bahanesi de sabah kahvaltısı oldu. İnsanın sevdiği insanlarla birlikte olmasının verdiği hazzı yaşattığı için sevgili kardeşim Salih Turhan’a teşekkür ederken, bu buluşma gençliğe yönelik çalışmaların önemini bir kez daha birinci elden öğrenme imkânı vermiş oldu.
 
Bugün için belki maddi olarak büyük imkânlara sahip olmamasına rağmen Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği milli ve manevi değerlerine bağlı, çıkarı değil adaleti, kısacası hakkı esas alan gençlerin yetişmesi için yaptığı çalışmaları bilen yıllardan beri takip eden birisi olmakla birlikte çalışmalar hakkında genel başkanın verdiği bilgiler bilmediklerimizin daha çok olduğunu, bu noktada hepimize önemli görevler düştüğünü hatırlamış oldum.
 
Bu noktada geleceğimiz olan gençlerin yetişmesini sadece AGD ve MGV yöneticilerine havale etmenin bizleri sorumluluktan kurtarmayacağını, gece gündüz demeden Anadolu’yu karış karış dolaşan bu kardeşlerimize hepimizin destek vermesi gerekiyor. Sadece gecelerini gündüzlerine katanları alkışlamak değil, terlemeye talip olmak gerekir diye düşünüyorum. Bu vesile ile sevgili kardeşim Salih Turhan’a ve çalışma arkadaşlarına teşekkürlerimi sunuyorum.