Terörün işbirlikçilerini bilmek yetmiyor
İstanbul’daki terör olayının ardından yazdığım dünkü yazımın başlığı, “Katliamın gerçek sorumluları ABD ve AB’dir” idi. Artık ülkemize yönelik terör örgütlerinin arkasındaki elleri herkes biliyor. Sadece ülkemize yönelik değil, bölgemizdeki adı ne olursa olsun terör örgütlerinin arksında İslam düşmanı yabancıların bulunduğunu bilmeyen kalmadı. Çünkü bu ellerin sahipleri kendilerini gizlemeye bile gerek duymuyorlar. Tam bir küstahlık, edepsizlik sergiliyorlar. Böyle olunca her terör eyleminin ardından sanki uzayı ilk defa keşfediyormuş gibi bir takım sorumlu kimselerin, “Terörün yerli ve yabancı işbirlikçilerini biliyoruz” şeklinde yaptıkları açıklamalar akla hemen, “Madem biliyorsunuz, niçin bu işbirlikçilerden hesap sormuyor, etkisiz hale getirmiyorsunuz” sorusunu getiriyor.
Terörle mücadelenin uzun soluk istediğini, pek çok zorlukları olduğunu bilmiyor değilim. Bu arada özellikle terör örgütlerinin dış bağlantıları biliniyor olsa da onları etkisiz hale getirmenin bir takım zorlukları olduğu da malum. Nasıl ki, dünkü yazımda doğrudan bazı ülkeleri hedef almış, katliamdan bu ülkelerin sorumlu olduklarını vurgulamış isem ülke yönetiminde söz sahibi olanların bunun çok daha ötesinde bilgilere sahip olmaları, hatta ilan edilmemiş bir takım girişimlerde bulunmaları da normaldir. Ülkemize yönelik bir takım ülkelerin niyetlerinin tüm açıklamalarının aksine düşmanca olduğu, bölgede belirleyici bir Türkiye bırakmamak hususunda kararlı oldukları da biliniyor olduğuna göre, terörün özellikle yabancı işbirlikçilerinin biliniyor olması belki bir takım stratejiler belirmede yardımcı oluyor ama bu yabancı işbirlikçi ve destekçilerden hesap sormaya sıra geldiğinde millet olarak birlik halinde olmak, hesap sorulmaya başlandığında bir takım olumsuzlukların ortaya çıkmasına karşı da hazırlıklı olunması gerekiyor. Kısacası, terör örgütlerinin arksındaki ülkelerden hesap sormanın yolu öncelikli olarak güçlü olmaktan, ardından ortaya çıkabilecek olumsuzluklar hususunda millet olarak fedakârlıkları göze almak gerekiyor. Bu hususta toplum her türlü fedakârlığa hazır. Bunu son olarak 15 Temmuz gecesi dosta düşmana gösterdi. Bundan terör örgütlerinin arkasındaki yabancı işbirlikçilerin rahatsız olduğu da görülüyor. Böyle olmasaydı ABD hâlâ 15 Temmuz darbesinin başını ülkesinde muhafaza eder, iade etmemek için kırk dereden su getirir miydi Elbette darbecileri koruyan sadece ABD de değil. Bazı AB ülkelerine sığınmış yüzlerce darbeci var ve hiçbirisi iade edilmiş değil. Bu bile terör örgütlerinin arkasındaki yabancıları teşhir etmeye kâfidir.
Terörün yerli ve yabancı işbirlikçileri herkesin malumudur. Bunu her olayın ardından yetkililerin ilan etmesine gerek yoktur. Bunlara karşı nelerin yapılabileceği tespit edilip uygulamaya konulması gerekiyor. Söz gelimi PKK’yı Avrupa’nın finanse ettiği biliniyor. ABD’nin hiç gizlemeye gerek bile duymadan PKK-PYD’ye her türlü silah ve eğitim desteğini sürdürdüğe kimsenin meçhulü değil. Bu bilinenlere karşılık atılabilecek adımlar olmalıdır. Şu anda şartlar müsait olmadığı için bu adımlar atılamıyor, terörün arkasındaki eller etkisizleştirilemiyorsa o zaman, “Bedelini ödeyecekler”, “Bu hesap sorulacak” gibi açıklamalar anlamını yitiriyor. Mesela, dost ve müttefik(!) ABD ile birlikte PKK’nın Kandil’deki karargâhının kapatılması hususunda bir şeyler yapılamaz mı Elbette bu iş akşamdan sabaha olacak değildir. Ama 30 seneyi aşkın bir zamandan beri PKK üssü Kandil’de varlığını koruyor, arada bir hava saldırısı yapılıyor. Üssün kullanılamaz, bilmem kaç tane teröristin etkisiz hale getirildiği açıklanıyor ama Kandil terör üssü olarak varlığını koruyor. Böyle olunca Kandil’e yapılan hava saldırılarından terör örgütünün önceden bazı istihbarat örgütleri tarafından haberdar edildiği akla geliyor.
Son alarak bir gazetemizde, “Hepiniz suçlusunuz” başlığı altında yer alan şu haberi aktarmak istiyorum:
“Batı ülkelerinin desteğini arkasına alan terör, Türkiye’yi can evinden vurmaya çalışıyor. ABD başta olmak üzere Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer bazı AB ülkelerinin terör örgütlerine yaptığı yardımlar, bombaya ve kana dönüşüyor. Bu alçaklığı kınamakla yetinen Batı, terör elebaşlarını himaye etmekten geri kalmıyor.”
Yüzde yüz katıldığım bir tespit. Bizde sürekli benzer değerlendirmeleri yapıyoruz. Ancak, yapılan tespitler doğrultusunda atılması gereken adımlar atılmadığı sürece tespitler anlamını yitiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.