Küreselleşmenin sonucu, küresel kaos!..
Küresel güç ABD, önceleri dünya üzerindeki paralı ve gönüllü taraftarları aracılığıyla bir küreselleşme kampanyası yürüttü. Küreselleşme kampanyası birtakım yarı aydınlar tarafından vazgeçilmez bir gelişme ve dönüşme olarak takdim edildi. Kampanyayı yürütenlere göre dünyanın geldiği noktada küreselleşme vazgeçilemez, karşı durulamaz bir idi. Küreselleşme dünyayı küresel bir köy haline getirmenin muhtarlığını da küresel gücün yaptığı bir ortama dönüştürülmenin adı olduğu uzun süre gizlendi. Küreselleşme bazen de globalleşme olarak tarif edildi. Küreselleşen/globalleşen dünyada son kararı vermek durumunda olanlar küresel sermaye ve silah sahipleriydi. Bu güce sahip olanlar dünyayı bir yandan kültürel olarak kendi boyaları ile boyamaya çalışırken bunu gelişmekte olan ülkelere özellikle de İslam dünyasına küreselleşme ve globalleşme olarak takdim ettiler. Küresel gücün sahiplerinin azat kabul etmez âşıkları bu propagandayı öylesine üstlendiler ki, bir zamanlar köşesinde küreselleşme ve globalleşme kavramlarını kullananlar sanki özel bilgilere sahip aydınlar gibi takdim ve kabul edildi. Halbuki, küreselleşme dünyanın bir çatı altında toplanması, bir diğer ifade ile küresel güç sahiplerinin dünyayı fikren teslim almasından ibaretti.
Başlangıçta öyle bir paket içinde sunuldu ki, sanırdınız ki, küresel sermaye sahipleri, sahip oldukları maddi imkânı dünya üzerinde ihtiyacı olanların hizmetine babalarının hayrına sunacaklar, sınırlar kalkacak, insanlar bir ülkeye ya da milliyete sahip olmaktan çok dünya insanı olacaklar, zenginlikler ortaklaşa paylaşılacak. Gelinen noktada görüldü ki, küreselleşme sermaye sahiplerinin dünyayı kolayca sömürmelerinin adı imiş. Olay sadece maddi olarak dünyanın sömürülmesinden de ibaret kalmadı. Tüm dünyanın belli merkezin emrine girmesini ve bu girişin hiç sorgulanmamasını arzu ettiler. Bu mümkün değildi. Çok geçmeden bu küresel güçlerin bitmek bilmeyen istekleri karşısında itirazlar yükselmeye başladı. Bu itirazlar küreselleşmeyi dünyaya her derde deva bir hap gibi sunanlarca ya doğrudan ülkeleri işgal edilerek ya da birtakım terör örgütleri devreye sokularak, bunlar da olmazsa paralı askerleri eliyle ülkeler teslim olmaya ve susturulmaya zorlandı. Bugün gelinen noktada küreselleşmenin, küresel kaosa dönüştüğünü söylemek gerekir. Bu küresel kaosun yol açtığı savaşları da vekalet savaşları olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Küresel güç odakları vekalet savaşlarını dünyanın çeşitli köşelerinde oluşturdukları ve destekledikleri terör örgütleri eliyle ellerini ateşe değdirmeden, maşaları aracılığı ile yürütüyorlar. Bugün İslam dünyası başta olmak üzere dünyanın geniş bir bölgesinde çatışmalar vardır. Aslında savaş vardır. Ne var ki, ortada küresel güçler fazlaca görünmeden bu işi terör örgütlerine havale ettikleri için genellikle savaş olarak nitelendirilmiyor. Halbuki, olan yerkürenin büyük bir bölümünü kaplamış savaştır. Adının küresel kaos olarak nitelendirilmesi yeryüzünde savaşların olmadığı anlamına gelmiyor. Meseleye bu açından bakıldığında savaşların şekli değiştirilmiş olmakla birlikte yıllardan beri Üçüncü Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Bugün sadece Irak, Suriye, Afganistan, Libya ve bazı Afrika ülkeleri ile çeşitli yerlerde yürütülen savaşlarda doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yer alan taraflar düşünüldüğünde şu anda süren çatışmalara katılan devletlerin sayısı İkinci Dünya Savaşı’na katılanlardan fazladır.
Afgnistan, Irak, Suriye ve Libya’da çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı milyonlarla, noktasal terör olaylarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise yüzbinlerle ifade edilir hale gelmiştir. Kısacası, yaşananların faturasını birtakım örgütlere kesmek yaşananları savaş olmaktan çıkarmadığı gibi bu savaşlarda hayatını kaybedenlerin sayısını azaltmıyor. Belki bir atom bombası atılarak bir anda 100-150 bin insan hayatını kaybetmiyor ama, olaya bir bütün olarak bakıldığında yaşananlar İkinci Dünya Savaşı’ndan geri kalmıyor.
Bundan sonrası için neler olabileceği tahmini çok zor. Belki, küreselleşmenin küresel güçlerin sunduğu afyon olduğunun farkına varılarak ezilenlerin ayağa kalkması ve kurtuluş reçetesi diye sunulan küreselleşmeyi sahiplerinin suratına çarpmak gerekiyor. Bu yapılabildiğinde küresel sermaye ve güç sahipleri, her istediklerini yapamayacaklarının farkına varabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.