Hani koalisyonlar dönemi son bulacaktı?
Yönetimde istikrarın sağlanması için Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinin zorunlu olduğu savunularak anayasa değişikliği hazırlandı. Yönetimde istikrarın önündeki engelin geçmişte sık sık koalisyonların gündeme gelmiş olması, bunun sonucu olarak da ülkenin kısa süreli hükümetlere mahkûm olduğu söylendi ki, bir gerçeğin ifadesiydi. Aslında yönetimde istikrarsızlığın ana sebebi kesinlikle koalisyonlar değildi. Bunun sebebi siyaset dışı bir taktım çevrelerin çeşitli yollardan siyasete müdahale etme hevesleriydi. Sanıyorum gelecekte bu husus enine boyuna araştırma konusu olacak, yönetimdeki istikrarsızlığın sebebinin koalisyonlar değil, siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesi olduğu ortaya çıkacaktır. Bu bakımdan eğer Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilecek olursa işin bu boyutu da ilmi olarak masaya yatırılarak ve gerekli sonuç ortaya konacaktır.
Ancak, yönetimde istikrar için koalisyonlar döneminin sona ermesi, bunun için de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinin zaruret olduğunu savunan Başbakan Yıldırım’ın gazetecilerle konuşması sırasında daha anayasa değişikliği Meclis’te görüşülüyorken, sistem yürürlüğe girdiği takdirde MHP’den de bakan alınabileceğini söylemesi akla ister istemez koalisyonlar dönemini getiriyor. Böyle olunca da koalisyonlar döneminin son bulması için yapılan anayasa değişikliğine rağmen şimdiden iktidar kanadının koalisyon hesapları yapmasının bir çelişki olduğunu düşündürüyor.
Kaldı ki, bu ülkede uzun yıllar yönetimde istikrar iddiası ile temsilde adalet bir kenara itildi. Uygulanan yüzde 10 barajı ile seçimlerde oy kullananların bir bölümü Meclis’te temsil edilmedi. Ne yazık ki, bu adaletsizlik geçmişte olduğu gibi şimdi de korunuyor. Getirilen anayasa değişikliğinde barajın tamamen kaldırılması beklenirken bu yönde iktidar kanadından bir adım atılmadı. Bunun da ötesinde nedense yönetimde istikrar sağlanacak derken temsilde adaletsizliğin sürdürülmesinin doğru olup olmayacağını bırakın tartışmayı, gündeme bile getirmediler. Saadet Partisi anayasa değişikliğine neden hayır diyeceğini sıralarken özellikle temsilde adaletin temini için barajın tamamen kaldırılması gerektiğini başından beri hatırlatıyor. Ne var ki, bir takım iktidar yanlıları Saadet Partisi’nin referandumda hayır diyeceğini açıklamasının hemen ardında, sanal âlemde saldırıya geçmiş durumdalar. Her fırsatta Saadet Partisi’ne saldıranlar bunu yaparken Saadet’in niçin hayır dediğini okumak ve öğrenmek gibi bir dertleri de yok. Onlara göre ne karar alırlarsa, ne yaparlarsa herkesin şartsız desteklemesi gerektiğini düşünüyorlar. Her ne ise esas konum bazı AK Partililerin sebepsiz ve sınır tanımaz öfkeleri değil. Başbakan Sayın Yıldırım’ın daha anayasa değişikliği referandumda kabul edilmemişken yeni anayasaya kabulünün ardından yapılacak 2019 seçimlerinin sonucunda oluşturulacak yeni hükümette MHP’li bakanların olabileceğini söylüyor olması üzerine Başbakan’a, “Ne oluyor. Hani Cumhurbaşkanlığı sistemi koalisyonlar dönemine son verecekti?” diye sormaları gerekirken bu çelişkiyi görmezden gelerek bir başka partinin aldığı karara yönelik kampanya başlatmaları insanı rahatsız ediyor. Çünkü bu yaklaşım farklı görüş ve düşünceye tahammülsüzlüğün bir ifadesi olarak ortaya çıkıyor. Bir diğer ifadeyle AK Parti ne derse ve ne yaparsa doğrudur, buna karşı çıkanlar yanlıştadır anlayışını gündeme getiriyor. Böylesine tahammülsüz bir anlayışın sahiplerine anayasa değişikliği ile sınırsız yetki verilmesi doğru mu? Elbette anayasa değişikliği Meclis’ten geçip referandumda da gerekli oyu alırsa kimsenin bir itirazı olamaz. Bu arada AK Partililer Saadet’in kararına öfkelenip saldıracaklarına, Başbakan’ın açıklamasının ardından Devlet Bahçeli’nin, “Aramızda bakan alıp vermeyi hiç görüşmedik. Karanlıkta göz kırpmışlarsa bundan bizim haberimiz yok” sözleri üzerinde düşünseler daha doğru yapmış olurlar.
Bu noktada aslında AK Parti hükümetinin şu anda da bir koalisyon olduğunu söylemek yanlış olmaz sanıyorum. Bu bakımdan anayasa değişikliği ile AK Parti’nin ulaşmak istediği hedef koalisyonlar dönemine son vermek değil, bu söylem ile mevcut yetkileri daha da artırmak olduğu görülüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.