Akıl ve insafını emanete teslim edenler
İKTİDAR sözcülerinin referandumda ‘evet’ denilmesini istemlerini, bunun için bir takım mantık oyunlarına başvurmalarını anlıyorum da, bazı sempatizanların işi yalakalık yarışına döndürmelerini anlayamıyorum. Hemen belirteyim ki, ister siyasi, ister ideolojik mensubiyetler ister istemez yandaşlığı gündeme getirir. Ancak, mensubiyet duygusu insanı çirkinleştirmemeli, gördüğünü görmez hale getirmemeli, gördüklerini içbükey ya da dışbükey aynaların arkasından aksettirmemeli. Bunun da ötesinde tutulan siyasi partinin sergilediği tavrı kendinden geçerek alkışlarken aynı tavrı bir başka parti sergilediği zaman, insaf duygusunu devre dışı bırakmaya sevk etmemeli. Böyle olursa en hafif ifadesiyle sergilenen tavır taraftarlığı aşarak terbiyesizliğe, ortamın gerginleşmesine yol açar. Bir yandan birlik berberlik şarkıları söylenirken öbür yandan bir referandum kampanyasının böylesine çirkinleştirilmesinin yapanlara da bir faydası olmaz. Siyasette kârlı çıkmak için her türlü strateji, her türlü tavır normaldir gibi bir yaklaşım sergilemek ise sergileyenleri çirkinleştirmenin ötesinde etkisizleştirir.
Anayasa değişikliği ile ilgili referandum kampanyası başladığı günden itibaren iktidar kanadından bazı kimseler özellikle sanal âlemde öyle seviyesiz bir kampanya yürütüyorlar ki, insan izahta zorluk çekiyor. Özellikle de referandumda sandığa giden herksin ‘evet’ demek mecburiyeti varmış gibi bir tavır sergileniyor. Hâlbuki sandığa ‘evet’ ya da ‘hayır’ demek için gidiliyor. Yani,’evet’ diyeceklerle ‘hayır’ diyecekle aynı hakka sahiptirler. Eğer,’hayır’ diyecekler teröre destek vermiş olacaklarsa referanduma gidip milletin fikrini sormaya gerek yoktur. Eğer bir yandan en doğru kararı millet verecek, millet ne derse saygılıyız sözleri yalandan söylenmiyor ise toplumun bir kesimini vatan haini konumuna düşürmek, diğer kesimi ise vatansever takdim etmek kimsenin hakkı olamaz/olmamalı. Bu arada anayasa değişikliği ile ilgili referandum kampanyasını, birileri ikinci Kurtuluş Savaşı veriliyor şeklinde takdim ederse milletin de, “Ülkenin bu noktaya gelmesinde sizin hiç mi suçunuz yok?” diye sorma hakkı olur. Birileri sahip olunan medya kuruluşları sebebiyle daha gür çıkıyor, karşı tarafın sesini bastırmaya yetiyor diye düşünüyor ise, o zaman referanduma gitmenin, halka fikrini sormanın anlamı yoktur. Kaldı ki, bir yandan her fırsatta bir takım anket sonuçları ilan edilip, anayasa referandumunda ‘evet’ oylarının yüzde 60-70’lerde olduğu söylenecek, ardından toplum kutuplaştırılarak evet oylarının artırılması düşünülüyorsa açıklanan anket sonuçları doğruyu yansıtmıyor, bu da iktidar kanadı tarafından biliniyor demektir.
Bu noktada son günlerde ısrarlı bir şekilde Saadet Partisi’ne yönelik sürdürülen çirkin yayınlara dikkat çekmek istiyorum. Kampanyanın başından beri iktidar yanlısı troller özellikle Saadet Partisi’ni hedef almış bulunuyorlar. Bunun sebebini Saadet Partisi’nin son seçimlerde aldığı oy oluşturuyor olmaz. Ancak, Saadet Partisi ne kadar oy alırsa alsın birlerince rakip görülüyor, referandumda belirleyici olacağından korkuluyor demektir. Böyle olmasaydı geçtiğimiz Cumartesi akşamı Saadet Partisi’nce düzenlenen Erbakan’ı Anma Toplantısı’na CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katılmasını bahane eder bir kampanya yürütülmesinin anlamı olmazdı. Saadet Partisi, Erbakan’ı Anma Toplantısı için Cumhurbaşkanı ve Başbakan dâhil olmak üzere geniş bir kesime davetiye göndermiş, Başbakan kendi yerine Mehmet Ali Şahin’i AK Parti’yi temsilen göndermiş, toplantıda da katılan genel başkanlar ve temsilcilerine söz verilmiştir. Kaldı ki, toplantının siyasi bir mahiyeti de yoktu. Buna rağmen AK trollerin toplantıyı Kılıçdaroğlu’nun katılması sebebiyle hayır cephesinin birlikteliği olarak takdim etmesi en hafif ifadesiyle AK Parti ve Başbakan Yıldırım adına toplantıya katılmış ve bir konuşma yapmış olan Mehmet Ali Şahin beyin görmezden gelinmesidir. Bunun ötesinde aynı Kılıçdaroğlu ile İstanbul Yenikapı’da ortak miting yapanların bu birlikteliği “Yeni Kapı Ruhu” olarak takdim ederlerken Erbakan’ı Anma adına yapılmış bir toplantıya katılmış olması karşısında hayır cephesinin birlikteliği olarak takdim etmeyi insan anlamlandırmakta güçlük çekiyor. Aslında güçlük çekiyor da nezaketi elden bırakmamak için bu sıkıntıyı çekiyor. Yoksa söylenecek çok söz var. Hemen belirteyim ki siyaseti böylesine çirkinleştirmenin çirkinleştirenlere de bir faydası olmayacağı gibi ülkenin kamplaşmasına katkı yapar. Bilmem derdimi AK trollere anlatabildim mi? Anlamamakta direnseniz de yaptığınız çirkinlikler siyaseti çirkinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.