Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık ilanı ile ilgili referandum konusunda Barzani ısrarını yapılan karşı açıklamalara rağmen sürdürüyor. Kendinde bu gücü görmesinin sebebi görünürde ABD ve Haçlı ittifakı olduğunun artık gizli ve bilinmeyen bir yanı kalmadı. Bu arada daha öncede dikkat çektiğim ve dünkü bazı gazetelere yansıyan Barzani’nin İsrail’in kucağında olduğu biçimindeki haberlerle birlikte bölgemizde ısrarlı bir şekilde bir Kürt devleti oluşturma projesinin arkasında İsrail’inde olduğu artık netleşmiş oluyor.

Siyonistlerin daha İsrail devleti kurulmadan en az 50 yıl önce Osmanlı’nın parçalanması projesini hayata geçirdiklerini, İsrail’in kurulması ve Osmanlı’nın parçalanması ile bölgemizde İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin bir bölümünü içine alan bir Kürt devleti kurulması projesine destek verdikleri, bu hususta Barzani ailesi ile işbirliği içinde olduklarını bazı İsrail kaynaklarından aktarmıştım. Ancak, İsrail Kürt devleti projesinin hayata geçirilmesi çalışmalarında hiçbir zaman ön saflarda da görünmedi. Bu işi İngiltere başta olmak üzere ABD’ye havale etmişti. Bu havalenin bir sonucu olarak Irak ABD ve müttefikleri tarafından işgal edilmiş, işgalin ardından Irak’ta bir bölgesel yönetim hayata geçirilmişti. Bu Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bölgede kurulması planlanan Kürt devletinin ilk adımı olduğu, ilk fırsatta bağımsızlık ilanı için harekete geçecekleri de biliniyordu. Bu bakımdan Suriye karışmış, burada Türkiye’deki PKK terör örgütünün uzantısı olarak ortaya çıkartılmış olan YPG’nin ABD tarafından silahlandırılması, bir bakıma düzenli ordu haline getiriliyor olması da aslında Kürt devleti projesinin devamı niteliğindeydi.

Bölgemizde bir Kürt devleti kurulması projesinde İsrail ne kadar dışarıda kalıyor görüntüsü veriyor olsa da ABD tam aksine bir tavır sergiliyor. Türkiye’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen hemen her gün TIR’lar dolusu silahı YPG’ye gönderiyor olması bu fütursuzluğunun bir ifadesidir. Son olarak 70 TIR silahın YPG’ye gece gönderilmiş olması ABD’nin yaptığını gizlemeye yönelik bir tedbir olmaktan ziyade verilen silahların cinsinin gizlenmeye çalışılmasından ibarettir.

Netice itibariyle Barzani-İsrail ilişkisi bilinmeyen bir hususun açıklanması değildir. Çünkü İsrail bölgemizde kendine sadık bir oluşumun ortaya çıkmasını hayati önemde görüyor. Bir bakıma bölgede yalnızlıktan kurtuluşun bir adımı olarak görüyor. Hemen belirtelim ki, İsrail İslam dünyasının kalbine Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından saplanmış bir hançer durumundadır. Bu hançerin yanına ikinci bir hançer daha saplanmak isteniyor.

Bu noktada Haçlı-Siyonist ittifakının artık açıkça ortaya çıkmış İslam dünyasını daha da ufak parçalara ayırma projesine rağmen İslam dünyasının vurdumduymazlığı, aralarında birlik oluşturamamalarının Haçlı-Siyonist ittifakının işini kolaylaştırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca, Barzani’nin bağımsızlık referandumunun önlenmesini Haçlı-Siyonist ittifakına dâhil ülkelerden istemek ve beklemek işin bir başka kabul edilemez boyutunu oluşturuyor. Çünkü Barzani’yi durdurmayı onu ortaya süren, destek verenlerden istemek ve beklemek sağlıklı bir yaklaşım olamaz. Barzani durdurulacak, yani yeni oluşum engellenecek ise bu sadece Müslümanların oluşturacağı birlik sayesinde mümkün olabilir. Bu birlik sağlanmadığı sürece ABD’nin silah sevkıyatı, Irak’tan sonra Suriye’de de yeni bir oluşumun hayata geçirilmesi, kısacası Haçlı-Siyonist ittifakının hedefine ulaşmasını önlemek mümkün olmayacaktır.