Zalimlerle birlik olmak zorunda mıyız?
Yeryüzünde hüküm süren haksızlık, adaletsizlik, zulüm, kan ve gözyaşının sorumlularından dünya üzerinde barışın sağlanmasını beklemek mümkün olabilir mi? Mümkün değil ama dünya bu olmazın sorumlularından barış ve adalet bekliyor. Bu düzen böyle devam ettiği sürece yeryüzüne huzur ve barışın hakim olması mümkün olmayacaktır. Özellikle de terör örgütlerini besleyen, silahlandıran bir ABD, İran ’a yönelik ambargonun delindiği iddiasına sahte belgeleri dayanak yaparak ülkemize yönelik bir yargı kumpası sahnelerken ve bundan da dünyanın rahatsız olmadığı görülürken mazlumların ayağa kalkıp zalimlerden hesap sorması geciktikçe kan ve gözyaşı akmaya devam edecektir.
Kötümser olduğum söylenebilir. Kötümserim ama ümitsiz değilim. Çünkü bizlere ümitsizlik yakışmaz. Ancak birtakım hesaplarla bir kısım mazlumların, zalimlerin safında mücadele ediyor olması insanı derinden yaralıyor. Özelde bölgemizde, genelde İslam dünyasında yaşananlara ve bu yaşananlar karşısında yeryüzüne hakkı, adaleti, insan haklarını kısacası kutsadıkları(!) demokrasiyi hakim kılmakla kendilerini görevli kılmış olanların terör örgütleri ile birlikte hareket ediyor, onların safında yer alıyor olmaları karşısında hâlâ bu dünya düzeni değişmeli diye yüksek sesle haykıramayacaksak ne zaman haykıracağız.
Ülkemize yönelik PKK terör örgütünün arkasında Haçlı-Siyonist ittifakının olduğunu görmeyen kaldığını sanıyorum. Pakistan ve Afganistan’da ortaya çıkan/çıkartılan terör örgütü isim değiştirerek bugüne kadar İslam dünyasına yayılmış ise bu örgütlerin de arkasında Haçlı-Siyonist ittifakı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Son yıllarda bölgemizde ortaya çıkan DEAŞ , YPG/PYD gibi terör örgütlerinin de arasında Haçlı-Siyonist ittifakının olduğunun gizli bir tarafı kalmadı. Terör örgütlerinin destekçileri bunu izlemeye bile gerek duymuyorlar. Haçlı-Siyonist ittifakını müşahhas hale getirirsek sözünü ettiğimiz tüm terör örgütlerinin arkasında başta ABD olmak üzere koalisyon ortakları ve İsrail’in bulunduğunu bilinmeyen var mı?
Tüm bunlara rağmen ABD, İran’a karşı BM’yi kullanarak uygulamaya koydukları ambargonun delindiği iddiası ile ülkemize karşı yargı komplosu gerçekleştiriyor. Halbuki uluslararası ilişkilerde terör ve terörle mücadele öncelikli konu ve sorundur. Yani eğer hesap sorulacaksa ve yargılanacaksa öncelikli olarak dünyayı teröristlere teslim edenlerden, yani ABD ve yandaşlarından uluslararası mahkemelerde hesap sorulması gerekiyor. Bu yapılamadığı, terör devletlerinden hesap sorulamadığı sürece İran’a yönelik ambargonun delindiği iddiası bir ülkenin kendi mahkemelerinde dava açması ve hesap sorması hukukun uygulanması değil, yargının haydutluğa teslim olması anlamına gelir. Kaldı ki, Türkiye’den yapılan açıklamalarda İran’a yönelik mal sevkiyatının ambargo kararı ile ters düşmediği belirtiliyor. Ne var ki, kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, suyumu bulandırdın bahanesine sarılıyor. Artık kuzunun ben senden aşağı tarafta su içiyorum, suyunu bulandırmam söz konusu değil demesi bir şey ifade etmiyor. Kurt kurtluğunu yapacak. Böyle olunca mazlumların geç kalmadan birleşerek kurdun dişlerini sökmeleri gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak Türkiye’de iç politika hesapları ile birbirimizi yemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Bundan sonra da İslam dünyasının yaşadığı karmaşanın arkasında zalimlerin bulunduğunu görmek ve göstermemiz, birliğe davet etmemiz şart. Bunlar yapılmadığı sürece zalimler İslam dünyasında istedikleri gibi at koşturmayı sürdüreceklerdir. Bize de hep acı ve gözyaşı düşecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.