Haklı olan güçlüdür ama güçlünün borusu ötüyor
İslam’a göre güçlü olmak haklı olmak değil, haklı olmak güçlü olmaktır. Trump’ın Kudüs ile ilgili açıklamasının ardından bu cümle sıklıkla tekrarlanır oldu. Bu açıklamamaalesef materyalist Batı toplumunun değer yargılarına aykırı düşmüyor. Çünkü Haçlı-Siyonist ittifakı güçlü olmayı hak olarak görüyor ve uyguluyor. Bir diğer ifadeyle güçlüyüm öyle ise benim dediğim olur anlayışının bir yansıması. Bu bakımdan Haçlı-Siyonist ittifakının oluşturduğu birlikteliğin temeli de bu materyalist anlayışa dayanıyor. Buna bir de İslam karşıtlığı/düşmanlığı eklenince gücü ellerinde bulunduranların gücü hak sebebi sayıyor olmalarını yadırgamamak gerekir. Böyle olmasaydı bugün yeryüzünde tartışma ve çatışma sebebi olan problemlerin büyük bir bölümünün olmaması gerekirdi. Yine böyle olmasaydı Filistin Filistinlilerin elinden alınarak dünyanın çeşitli köşelerinde yaşayan Yahudiler bu topraklara yerleştirilmezdi. Bir bakıma bin yılı aşkın bir süreden beri o toprakların sahibi olan insanlar sürgüne gitmez, kendi topraklarında sığıntı hayatı yaşamazlardı.
Bir başka hususa dikkat çekmekte yarar var. Filistin’de yaşananların tek sorumlusunun Yahudiler olmadığını, Filistinlileri yurtlarından söküp atmaya onların gücünün yetmeyeceğini unutmamak gerekir. Bir bakıma Yahudiler Filistin’e yerleşmek ve orada bir devlet oluşturmak konusunda Hıristiyan dünyanın yöneticilerin desteği ile bunu gerçekleştirdiler. Meseleye bu açıdan baktığımızda küfür cephesinin söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca birlikte hareket ettiklerini unutmamak lazım.
Bu noktada Hitlerin Yahudileri katlettiği yönündeki yıllardan beri sürdürülen kampanya bile temelde Avrupa’daki Yahudileri Filistin’e göçe zorlamak için organize edildiği, bu organizede Hitler’e destek veren Siyonist Yahudilerin olduğu iddiaları da düşünüldüğünde Yahudilerin Hıristiyan liderleri kullanmak hususunda başarılı olduklarını söylemek yanlış olmaz. Denebilir ki, Avrupalı siyasiler Yahudilerden kurtulmak adına onlara destek olmuşlar, elleri ile Filistin’de bir Yahudi devleti oluşturmuşlardır. Ne var ki, bu düşüncelerinde istedikleri sonucu alabilmiş değillerdir. Hâlâ, Avrupa’da ve ABD’de çok sayıda Yahudi vardır ve ekonomik alanda söz sahibidirler. Küresel sermaye Yahudilerin elindedir ve sömürü çarkını döndürmeye devam etmektedirler. Batılı ülkeler Yahudilerden kurtulmak için rahmetli Erbakan Hocamın ifadesiyle niçin Amerika’da bir yer vermediler de Filistin’i seçtiler? Bu sorunun cevabı Haçlıların İslam düşmanlığının sonucudur. Filistin’de bir İsrail devleti kurarak hem ülkelerindeki Yahudilerin buraya göçü ile onlardan kurtulmak istemişler, hem de İslam dünyasını, özelliklede bölgemizi sürekli olarak karıştırmak için İsrail’i mikser olarak kullanmışlardır/kullanıyorlar.
Haçlı-Siyonist ittifakının dünkü sebebi ile bugünkü arasında bir değişiklik söz konusu değildir. Haçlılar İslam düşmanlığının esiri oldukları için Yahudi ile işbirliğini sürdürüyorlar. Buna karşılık yapılması gereken Müslümanların birliğini sağlamak olmasına rağmen bu alanda maalesef istenen sonuç alınamıyor. Çünkü çeşitli adlar altında Müslüman ülkelerin oluşturdukları uluslararası oluşumların içinde bir yerlerde mutlaka Haçlılarda var. Adı İslam ülkelerinin oluşturduğu bir teşkilat olmakla birlikte söz sahibi olanlar Haçlılar. Buna bir de Haçlı-Siyonist ittifakının bir takım gönüllü kölesi olan yöneticiler eklenince 1,5 milyarı aşkın Müslümanların gözünün içine baka baka Kudüs İsrail’in başkenti ilan edilebiliyor. Haçlı-Siyonist ittifakının yöneticilerine kızalım ama kendimizi de sorgulamayı unutmayalım. Sorgulayalım ki, belki sahip olunun bunca güce rağmen sömürgecilerin esiri konumunda olduğumuzun farkına vararak, oluşacak utanç ile böylesine onursuzca yaşamaktansa onurumuz ile ölmeyi göze alabilelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.