Benim teröristim iyidir anlayışı devam ediyor
Türkiye’nin terörist ilan ettiğini ABD ve ABD’nin terörist ilan ettiğini Rusya Suriye’de yandaş kabul ediyor. Bir bakıma “Benim teröristim iyidir” mantığı ateşkes ilanında bile devam ediyor. Halbuki ateşkes ilanından maksat Doğu Guta’da sivillere yönelik saldırıları durdurmak, yaralıların, çocuk, kadın ve ihtiyarların güvenli bölgelere nakledilmesidir. Ne var ki, ateşkesin terör gruplarını kapsamadığı söyleniyorken bile Esad rejimi DEAŞ ve El Nusra bağlantılı grupları terör örgütü olarak ilan edip bu örgütlere yönelik saldırılarını sürdürürken, siviller kesinlikle gözetilmiyor. Ayrıca Esad rejimi DEAŞ ve El Nusra’yı terör örgütü ilan edip saldırılarını sürdürürken, bir başka terör örgütü PKK/YPG ile birlikte hareket ediyor ve onları korumaya çalışıyor. Bu arada ABD, DEAŞ’ı terör örgütü ilan ederek Esad rejimi ile aynı noktada birleşirken PKK/YPG ile birlikte hareket ediyor. Hatta birlikte hareketin de ötesinde PKK/YPG’yi kara gücü olarak kullanıyor. Böyle olunca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararda ateşkesin terör örgütlerini kapsamayacağı hükmü fazla bir anlam ifade etmiyor. Çünkü Suriye’de etkili olan ülkelerin terör örgütü kabulünde birliktelik bulunmuyor. Böyle olunca da ateşkesin net bir şekilde uygulanması mümkün olmuyor.
Ateşkes kararının ardından Suriye’de hava saldırılarının dozu azalıyor ama son bulmuyor. Böyle olunca da sivil can kayıpları devam ediyor. Kısacası, ateşkes göstermelik, uygulama imkânı bulmayan bir karar olmanın ötesine geçmiyor. Bu da gösteriyor ki, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararları uygulama gibi bir gücü yok. Gücü olsa bile hayata geçirilmesi mümkün değil. Bunda BM’nin Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin kontrolü altında oluşunun rolü var. Netice itibarıyla uygulanmayan kararın alınması da bir anlam ifade etmiyor. Çünkü dünyanın huzurunu kaçıran ülkeler bu daimi üyelerden meydana geliyor. Sonuçta mahallenin güvenliğinin bir azılı hırsıza teslim edilmesi gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Aslında BM’nin ateşkes kararının ardından ilan edildiği saatten itibaren harekete geçilmesi gerekirken istenen sonuç alınamıyor. İşin garip tarafı ateşkese uymayan Esad rejimine yönelik bir hamle de söz konusu değil. Çünkü ateşkesin temini ve sivillerin tahliyesi için kesin hükümler söz konusu değil. Belli ki, Esad rejimini destekleyen, Esad rejiminin bugüne kadar ayakta kalmasında önemli rolü olan Rusya da rejimi zorlama yoluna gitmiyor. Tahliyeler konusunda günlük kısa süreli mola saatleri açıklanıyor. Halbuki alınan ateşkes kararı ateşe ara verme değil, son verilme kararı. Sonuç itibarıyla kendi aldıkları kararı bile keyiflerine göre uyguluyorlar.
Tüm bunları aktarırken hemen belirteyim ki, bilinmeyen bir husustan söz ediyor değilim. Sadece BM’nin varlığı ile yokluğunun fark etmeyeceğini göstermek için tekrarlıyorum. BM’nin mevcut yapısı ile dünya üzerinde barışı ve adaleti temin etmesinin mümkün olmadığını, zaten kuruluş gayesinin de barışı sağlamak değil, sömürgeci ülkelerin sömürülerine ve akıttıkları kana ulusları bir gerekçe sağlamak olduğunu bir kez daha vurgulamaya çalışıyorum. Zalimlerin yeryüzünde barışı sağlamasını, beklemenin anlamsızlığını zaten Afganistan ve Irak’ın işgali, Suriye’de akan kan gözler önüne sermişti. Şimdi de alınan ateşkes kararının uygulanması/uygulanamaması BM’nin bu yapısının mutlaka değiştirilmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi. Ancak bu adaletsiz, sadece zalimlere ve sömürgecilere hizmet eden yapıya karşı dünya üzerinde yeterince tepki yok. Böyle olunca da zalimler meydanı boş buluyor, istedikleri gibi at koşturuyorlar. Halbuki, zalimlerin diz çöktürülmesi için mazlumların ayağa kalkması gerekiyor. Yoksa sömürgeci güçler ve zalimler kendiliklerinden yaptıklarından vazgeçecek değillerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.