İktidar kan mı kaybediyor?
Tek kelime ile evet... Halkın nabzı elimizde. Dert ve şikâyetler önce bize geliyor. Siyasetten nefret ediyorum. Zaten kapitalizmin tuzağı olan demokrasiye de inanmıyorum.
Buna rağmen 1946’dan bu yana, siyasi olayların içindeyim. Daha biz oy kullanma hakkını elde etmemişken, çoğu okur yazar olmayan büyüklerimiz, bize gelip akıl danışırlardı. "6 parmağa mı, yoksa Ata mı rey verelim?" diye sorarlardı. (6 parmak dedikleri CHP, At dedikleri de DP idi.)
Açık rey gizli tasnif, zihniyeti ile yapılan 1946 seçimlerini tabii ki CHP hile ile kazandı. Çünkü sayım gizli yapıldı. 1950 ve 1954 seçimlerinde ekseriyet sistemi geçerliydi. Bir seçim bölgesinde, diğer partilerden tek bir oy fazla alan parti, o bölgede tek başına kazanmış sayılıyordu. DP bu adaletsiz ve mantıksız seçim sistemi ile 1950-1954 döneminde altın çağını yaşadı. İkinci dönemde, 1957 yılından itibaren tökezlemeye başladı. Zorbalıkla iktidarda kalma yolları aradı. 27 Mayıs 1960 yılında darbe ile yıkıldı.
Darbeciler D’HONT sistemi diye bir seçim şeklini getirdiler. Millet için çok iyi oldu. Sandığa atılan tek oy bile boşa gitmedi. Bu usule Milli Bakiye sistemi diyorlardı. Türkiye genelinde, 1 milletvekili çıkaracak kadar oy alan parti, TBMM’de 1 milletvekili ile temsil ediliyordu. O zamanki TİP (Türkiye İşçi Partisi) Meclis’e 16 milletvekili soktu. M.Ali Aybar’lar, Behice Boran’lar, Çetin Altan’lar o dönem Meclis’e girdiler. Bugüne kadar gördüğümüz en adil seçim, D’HONT sistemine göre yapılan o seçimlerdi.
Ülkemizin 40 yılı adaletsiz seçim kanunları yüzünden Sayın Süleyman Demirel ile, CHP liderleri arasındaki sonu gelmez kavga ve çekişmelerle geçti.
Bugün de en sevimsiz ve katı gerçek şu: Toplam oyların % 49’unu alsanız, fitne yine durmuyor. "Halkın % 51’i size karşı" diyorlar. Berikiler ise oyların azami % 20 kadarını zar zor alabilen, darbelere umut bağlamış o partilere diyemiyorlar ki: "Milletin % 80’i de size karşı. Gücünüz kadar konuşun." Şimdi gelelim, yazımızın başlığı ile ilgili konulara:
Yurtiçinden ve yurtdışından yüzlerce okuyucu kardeşlerim bize soruyorlar: "AK Parti iktidara gelmeden mevcut olan sorunlar, aynen devam ediyor. Üniversite kapıları hâlâ kökleri kurutulan İmam Hatiplerin, suratına kapalı duruyor. Oraları meslek okulu sayıyorlar. Siz ancak imam ya da ilahiyatçı olabilirsiniz diyorlar. Başörtülü kızlarımız, üniversite kapılarında ağlaşmaya devam etmekle kalmıyorlar. Kompozisyon yarışmasında birinci olan kızlarımız, ödül almak için çağrıldıkları kürsülerden indirilerek kapı dışarı ediliyor. Buna sebep olan resmi görevliler hakkında en basit bir soruşturma açılmıyor. Koca iktidarın gücü, bir kaymakama yetmiyor.
Dahası da var. Hanımı ile hasta ziyaretine giden Sayın Başbakan’ın eşi askeri hastane olan GATA’ya sokulmuyor! Sayın Cumhurbaşkanı, YAŞ kararları ile ordudan ihraç edilenlerin listesini, önüne geldiği anda imzalıyor.
Koskoca iktidar, yargısız infaz olmaz diye, en geç 1 ay içinde gerçekleştirebileceği, YAŞ kararlarına itiraz kapılarını açacak, yasal düzenlemeleri yapmıyor.
İktidara yakın kişilerin çocukları genç yaşta, armatör, fabrikatör, işadamı oluveriyorlar. Öte tarafta, bir kısmı lise ve üniversite mezunu olan milyonlarca işsiz bir çöpçülük dahi bulamıyor.
Okuyucu kardeşlerimiz bunlara benzer o daha nice dertleri dile getiriyorlar. Biz çok iyi işler de yapıldığını söylüyoruz. Meselâ: "On yıllardır yenilemeyen enflason canavarı yere serildi" diyoruz. Bizi bizim sözümüzle susturuyorlar: "Mezarlıkta enflasyon sıfır. Çünkü ne alan var, ne satan..." diyorlar.
"Milli gelir arttı" diyoruz. Ceplerine 1 kuruş girmediğini söylüyorlar. Paramızın kıymetlendiğinden bahsediyoruz. "Bizim cebimize çift sıfırlı bile girmedikten sonra, paralar ha 6 sıfırlı olmuş, ha 66 sıfırlı. Bizim için ne fark eder" diyorlar.
Bütün bu dert ve şikâyetler AK Parti’ye oy veren dost kitlelerden gelirse... Buna iktidar kan kaybediyor denmez de ne denir? Bu sorunu aşabilmenin tek bir yolu var. O da bu milleti tanımayan, zorbaların yapacakları zırtapozluklar. Onu da yapacak gibi görünüyorlar. AK Parti mazlum duruma düşürüldü mü, o zaman 1 günde sırma saçlı, badem gözlü olur. Sayın Demirel, bu sebepten 6 defa gidip, 7 defa gelmedi mi? Dost acı söyler derler. Biz de dostların sesini, dostlarımıza, dostça aktarmaya çalıştık. Yarına devam. Sevgi, saygı ve dualarımızla...