Hüseyin üzmez, Hasan üzer
Teşkilata gizli ajan alacaklar... Yazılı ve sözlü sınavlardan geçenleri, bir de test merkezine alıp kontrolden geçiriyorlar... Gizli ajan olmak kolay değil tabii.
Genç adamı boş bir odada iskemleye oturtmuşlar...
Karşısındaki sandalyede ise mini etek giymiş gösterişli bir hatun kişi...
Duvardaki ışıklı tabelada “BAKMA” yazıyor.
* * *
Etekleri beş santimden biraz fazla olan kadın, delikanlının karşısında ikide bir bacak bacak üstüne atıyor.
Zorlu bir test bu...
Bir yanda 'testosteron' ve 'dhea' hormonlarının baskısı, bir yanda iradesi...
Adeta bir meydan savaşına tutuşmuş durumdalar.
Dürtülerinin dürtüklemesi ile meslek aşkı kapışıyor.
Sonuçta irade galip geliyor ve delikanlı, gözlerini karşısındaki kadına bir defa bile çevirmediği için “Bakmama testi”ni başarıyla geçiyor.
* * *
Bu testi çok kişi geçemez.
“Yemişim gizli ajanlığını! Karşımda apaçık bir ajan dururken, ben nasıl öbür taraftaki boş duvara bakarım! Nasıl olsa başka bir iş bulurum kendime!” diyecek olanların sayısı az değildir.
Bühtan etmek istemem ama mesela Hüseyin Üzmez'in o testten kalacağını tahmin ediyorum.
* * *
Sonra da kanal kanal dolaşır...
Gizli ajanlığı nasıl “kıl payı” kaçırdığını, hangi sebeple trafik polisi olarak bir kavşakta görevlendirildiğini ballandıra ballandıra anlatır.
Arada hadis ve ayetlerden de destek aramaya kalkışır.
Bu hareketleriyle onu seven sevmeyen, beğenen beğenmeyen herkesi üzer.
* * *
Adının Hüseyin Üzmez olmasına bakmayın, bugün de yaptığı üzmekten başka bir şey değil.
Ne “Sus be kardeşim” diyenleri dinliyor, ne “Utan be adam” diyenleri!
Utanmak başkalarına düşüyor.
Garip bir memletteyiz, garip bir haldeyiz, garip bir zamandayız.
Kürt partisinin lideri Ahmet Türk... Devlet içinde devlet kuracak kadar büyük güce sahip emekli generalin adı Veli Küçük... Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni'nin adı Hüseyin Karanlık...
Fakültede sınıfları ikişer ikişer geçen ve çok muteber bir üniversiteyi birincilikle bitiren adamın soyadı Yavaş!
Milleti üzen adamın adı da Hüseyin Üzmez... Ya bir de 'Üzer' olsaydı!
* * *
Yargılama yetkisi mahkemenindir, medyanın değil. Bir süre sonra deliller ve şahitlerin ifadeleri ışığında karar verilecektir. Biz burada karar makamında değiliz.
Hüseyin Üzmez'in “Şeytana ve nefsine kırgın olması” da beni ilgilendirmiyor, “Benimle yatanlar kötü yola düşmez” demesi de.
İlgilendirmiyor fakat fena halde üzüp sinirlendiriyor.
Hele nefsi kusurlarını makul çerçeveye oturma gayretiyle ayet ve hadislere başvurması karşısında, içimden gelen, ekrana tükürmek. Tutuyorum.
* * *
Yalnız bu vakada dikkatli olmak gerek. Kişisel bir yanlışı, bir gazeteye, bir kesime ve daha ileri giderek bütün dindar insanlara yamamaya çalışmak, çok daha büyük bir hataya düşmek demektir.
O hadisenin ortaya çıkışından itibaren gazetede yazısı yayınlanmadı.
Gazete ona sahip çıkmak yerine, “Yanlışı yapan kim olursa olsun...” tarzıyla yaklaştı.
Ali Karahasanoğlu, dünkü yazısında “Üzmez'in, tv kanallarında söylediği o malum ifadelerin, İslami ilkelerle bağdaşmazlığı da, izaha bile muhtaç değildir” açıklamasını yaptı. Daha ne olsun?
* * *
Bu arada Hasan kim diye merak etmeyin, bizim kapıcı olur kendisi.
Gazeteleri hep okuyup getirir ve bu yüzden bizi üzer. Bir gün de üzme be kardeşim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.