Gerçek bir vatanperver
Dindar Kürt Halkımıza güya öncülük eden bir avuç dinsiz, imansız Marksistler ne mal olduklarını ortaya koydular.
“Kürtlerin Müslüman olmadıklarını” söylediler. Açıkça; “Bizler Müslüman değiliz. Zerdüşt Dinindeniz” dediler. Türkiye’de İnandığı gibi yaşamaya çalışmak, İrtica sayılıyordu. O da 1. öncelikli Tehlike idi. Halbuki Askerimiz bugün dağlarda, Bölücü Terörün kökünü kazımaya çalışıyor. Demek ki İrtica sanal bir iddia imiş.
Bölücüler bu zaafımızı bildikleri için, Orduya yaranmaya çalışıyorlar. Lâiklik ve Dinî Cemaatler konusunda, askerlerle aynı kafada olduklarını söylüyorlar. Hiç şüphesiz ikiyüzlülük yapıyorlar.
Aslında bunun için Allah’a ne kadar şükretsek azdır. İsmet İnönü’nün Lozan’da söylediği gibi: “Bu Devleti Türklerle Kürtler kurmuştur.” Bölücü Marksistler, kendilerini bizden saymıyorlar ve Devletin Kurucusu Kürt kardeşlerimiz adına, Devleti yıkmaya çalışıyorlar. Lânet olsun! Doğu ve Güneydoğu Halkına bazen üvey evlat muamelesi yapıldığı doğrudur. Kurunun yanında yaş da yanmıştır. Sıkıntıyı yalnız Kürtler değil, orada yaşayan Türkler de çekmiştir. Halkın İnançlarına bağlı olması, kimi Din Karşıtlarını ve Türk düşmanlarını kudurtmuştur. O Bölgelerdeki Haksızlıkların temelinde yatan gerçek budur.
Bölücü Teröristlerin kahpece öldürdükleri kardeşlerimiz arasında Türklerden çok, Kürt Şehitlerimiz var. Kürt kökenli Aksu gibi Milletvekili ve Bakanlarımız olmasaydı, AKP o Bölgelerde 1. parti olacak kadar başarılı olabilir miydi? Sayın Abdulkadir Aksu’yu çok yakından tanıyan bir insanız. Onun Vatanına, Milletine, Dinine ve Devletine ne kadar derinden bağlı bulunduğunu, dürüstlüğünü, vefalı ve dost canlısı olduğunu, bölge halkı tarafından ne kadar çok sevildiğini, hain Bölücülerin karşısında Sıra Dağlar gibi durduğunu yakından biliyoruz. Sayın Aksu, Zekâsı, Tecrübesi, çelik gibi iradesi, sarsılmaz imanı ve güçlü Şahsiyeti ile Doğu ve Güneydoğu’daki dış destekli hainlerin daima korkulu rüyası olmuştur.
Rahmetli Ziya Paşa'nın dediği gibi: “Meyveli Ağaç Taşlanır.” Bana Sayın Abdulkadir Aksu’nun Bakan yapılmadığı için, yeni bir parti kurma peşinde olduğunu söylemişlerdi. Aslâ inanmadım. Sayın Aksu’yu, 30 senedir tanıyorum. Makam, Mevki, Şan ve Şöhret onu zerre kadar değiştirememiştir. Daha önce de yazdım. Bir gün telefonla kendilerini aramıştım. Antalya’daymış. Ne için aradığımı sordular. Biz dostlarımızı şahsî menfaatimiz için asla aramayız. Olsa olsa onları hayıra yöneltmek için ararız. Ben sadece “Hal hatır sormak için aradığımı” söyledim. Yarım saat sonra kendileri beni Antalya’dan aradılar. “önemli bir durum varsa, ben doğru İstanbul’a geleyim” diyordu. Bana böyle diyen bir insan, kendisini yıllarca İçişleri Bakanı atayan, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’a karşı hiç tavır alır mıydı?
O yazıyı yazdığımın ertesi günü beni Türkiye’nin dört bucağından, yüzlerce okuyucum aradı. “Benim bildiğim Sayın Aksu, bir nöbet değişikliği yaptı diye, yürekten bağlı olduğu Sayın Başbakan’a tavır almaz. Yeni bir parti kurma hazırlığı içinde olduğu yalandır. Hem Sayın Aksu’yu, hem de Ak Parti'yi yıpratmak için çıkarılan bir fitnedir” diyordum.
Hiç vakit kaybetmeden, o bölgedeki dost ve kardeşlerimden gerçeği öğrendim. Böyle bir oluşumdan hiç haberleri yoktu. Bunu da açıkça yazdım. Birtakım tanımadığım kişiler, Deniz Otel'in oturma salonunda, saatlerce kafamı şişirmişlerdi. Böylesine sansasyonel bir haberi bana vermelerinin bir sebebi olmalıydı. Bu daima doğruları yazan VAKİT gazetemize oynanan bir oyun olabilirdi. VAKİT’in ciddiyeti ve etkinliğini herkes biliyordu. Biz bu konuyu ele aldık mı; hele bir de haber yaptık mı, kartel gazeteleri, bizi kaynak göstererek, şamata koparacaklardı. Böylece fitne çıkarmak isteyen hainler başarılı olacaklardı.
Biz bunu fark ettik ve oyuna gelmedik. Meseleyi büyütmemek için de Sayın Aksu’ya doğrudan doğruya sormadık. “Sayın Bakanımız öyle bir yanlışlık yapmaz diyerek, kısa yoldan konuyu kapatmak istedik. Sayın Bakandan telefon bekliyorduk. Salı günü Sayın Aksu bizi aradı. Bu konudaki ilk yazıyı yazdığım gün yüzlerce kişinin kendilerini aradığını söylüyordu. O konuda bir açıklama yapacağını, köşemde bir değerlendirme yapmamı istedi. Yarın ve öbürsü gün, bu dostluk görevini yerine getireceğiz inşallah… Selâm, sevgi, saygı, teşekkür ve dualarımla…