Yemeyeceğiz yedirmeyeceğiz, ayrıştırıcı değil, kucaklayıcı olacağız
Milli Görüş’ün ayak sesleri geliyor. Bu kanaate dün Ankara Ticaret Odası salonunda Saadet Partisi’nin aday tanıtım ve seçim kampanyasını başlatma toplantısına hakim olan düzen ve organizasyon, inanmışlık ve heyecan vesilesiyle bir kez daha vardım. Özellikle salonun içi ve dışındaki düzen, Milli Görüş kadrolarının ülke yönetimine hazır olduğunu gözler önüne seriyordu. Bu arada, seçim kampanyasına yönelik sloganlar ve Milli Görüş’ün belediyecilik anlayışını net bir şekilde ortaya koyan belediye başkanlarına cepsiz ceket giydirilerek kampanyanın başlatılması, sanıyorum bu kampanyaya damga vuracaktır. Özellikle de belediye başkan adaylarına cepsiz ceket giydirilirken “cepsiz ceketliler iş başında” diyerek takdim edilmesi de kampanyanın orijinalliğini, vuruculuğunu gösteriyordu. Geniş bir ekip tarafından hazırlanan kampanyaya emeği geçen herkesin tebrik ve teşekkürü hak ettiklerini söylemek gerekiyor.
Bu noktada Genel Başkan Sayın Temel Karamollaoğlu’nun yaptığı konuşma, Türkiye’nin içinde bulunduğu iç ve dış şartlara net bir şekilde ayna tutuyordu. Özellikle de AK Parti sözcülerinin sıkça dile getirdikleri bu seçimlerde 1994 ruhunun yeniden yaşanacağını söylemesine yönelik Karmollaoğlu’nun verdiği, “Ruh çağırmakla ruh gelmez” cevabı, sanıyorum sayfalarca dile getirilebilecek bir gerçeği tek cümlede ifade ederek, geçmişte birtakım çevrelere, ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’ diyerek şirin görünmeye çalışanların 16 yıllık tek başına iktidarın ardından çıkardıkları gömleği seçim kazanmak için yeniden hatırlamış olmalarının işe yaramayacağını, çünkü 1994 ruhunun Milli Görüş ile birlikte canlanmasının mümkün olduğu gerçeğine vurgu yapıyordu.
Bu noktada 1994 seçimlerinde Milli Görüş’ten belediye meclis üyesi adayı olarak o kampanyayı yaşamıştım. Hemen her gün birkaç evde sohbet yapılıyordu. Ve seçim kampanyamızın ana sloganı, “Yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz” idi. O kampanya sırasında her toplantımızda ‘yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz’ diye söz veriyorduk. Bu sohbetlerimizden birinde konuşmamız bittiğinde dinleyicilerden biri söz isteyerek, “Yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz dediniz. Sizin zamanınızda hiç yolsuzluk yapan olmayacak mı?” diye sormuştu. O gün verdiğim cevap insanın olduğu her yerde yanlış yapanlar da olabilir. Ancak bizim yönetimimizde buna kesinlikle göz yummayacağız. Yani, yolsuzluk esas olmayacak, yapandan kesinlikle hesap sorulacak” cevabını vermiştim. Muhatabım bu cevabım üzerine, teşekkür ederek, “Cevabınız ve samimiyetiniz beni etkiledi. Ben CHP’liyim ama bu seçimlerde size oy vereceğim” demişti. Sonuçta aday olduğum Altındağ’da ve Büyükşehir’de belediye başkanlığını kazanmıştık. Dün olduğu gibi toplum bugün de samimiyet istiyor, dürüstlük istiyor, kavga ve ayrıştırma değil, sevgi ve kucaklaşma istiyor. Bu seçim kampanyasının da sloganı dürüstlük ve kayırmacılığa son vermek olarak belirlenmiş durumda. Zaten belediye başkanlarına cepsiz ceket giydirilmesi de her türlü yolsuzluğa son verileceğinin, yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz demenin farklı bir yolla ifadesiydi. Bu bakımdan belediye başkanlarına cepsiz ceket giydirilmesi sanıyorum bu seçim kampanyasının en çarpıcı ve vurucu eylemi olacaktır. Bunun da ötesinde seçim kampanyası Saadet Partisi’nin her alanda kendine has bir üslup sergilediğinin göstergesi olacak.
Sonuç olarak diyebilirim ki, medyayı ele geçirmiş olanlar, devletten aldıkları yüz milyonlarca paraya rağmen Saadet Partisi’nin seçim kampanyası karşısında sönük kalacaklardır. Artık birtakım iç ve dış düşmanlar icat ederek ayrıştırma ve kamplaştırma politikası yürütenlerin bu taktiğinin işe yaramadığı görülecektir. Saadet Partisi’nin seçim kampanyasını başlatma ve adayları açıklama toplantısının yapıldığı salonun içi ve dışını dolduran insanların sahip olduğu heyecan bunun göstergesi idi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.