Devlet meydan okumaz, gereğini yapar
İçişleri Bakanı Soylu’yu yıllar öncesinden tanırdım. Gazetemizin Ankara bürosunda rahmetli Ali Soylu ile birlikte bir araya gelmiş sohbet etmiştik. Sakin mizaçlı bir kişiliği vardı. Ancak gelinen noktada kendine göre birilerini suçlu ilan ediyor ve meydan okuyor. Soylu’nun meydan okumasına dair cümlesini bir iktidar yanlısı gazeten aynen almak istiyorum:
“Dün, ‘Sizi yürüten adam değildir’ dedim, ağırlarına gitmiş, bugün de birileri İstiklal Caddesi’nde yürüyecekmiş. Yürüsünler de görelim bakalım.”
Şahsen bu üslubu bir devlet adamına yakıştıramadım. Çünkü devlet adamı meydan okumaz kanunlar çerçevesinde gereğini yapar. Bunun için hem yetkisi, hem de elinin altında emniyet güçleri vardır.
Sorumlu mevkilerde bulunan devlet adamları akıllarına estiği gibi bir takım kişi ya da STK’ları suçlu ilan edemez/etmemeli. Edindikleri bilgilere göre birileri suç işliyor ya da işlemek üzere bir planın içindelerse eldeki deliller çerçevesinde bu kişi ya da gruplar etkisiz hale getirilir ve yargıya sevk edilirler. Çünkü bir kişi ya da örgütün suçlu olduğuna karar verme mevkiinde olan makam yargıdır. Emniyet güçlerinin görevi de bu tür kişileri yargının önüne çıkarmaktır. Mekanizma böyle işlemez de bir takım makamlarda bulunan kişiler kendi anlayışlarına göre bir takım suçlar icat ederek toplumun bir kesimini suçlu ilan etmeye başlarlarsa, o toplumda bu tür nitelendirmeler sonunda suçsuz kimse kalmaz. Çünkü ortaya keyfilik çıkar ve insanlar kendileri gibi düşünmeyenleri kendilerine göre suçlu ya da hain ilan edebilirler.
Sonuç, toplumda huzursuzluk hâkim olur. Hâlbuki ülkeyi yönetenlerin görevi toplumda huzuru hâkim kılmak, insanların geleceklerine güvenlerini sağlamaktır.
Çünkü toplumda fertler bir defa, “Bana göre” diye değerlendirmeye başlayacak olursa işin sonu gelmez. Ayrıca, bu tür nitelendirmeler sıradan vatandaşlar tarafından yapılıyorsa o zaman devlet yanlış nitelendirmeler sonucu karşılıklı düşmanlıkların ortaya çıkmasını engellemek için harekete geçmek durumundadır. Kısaca devlet toplumsal huzuru sağlamak, yasaları hâkim kılmak için vardır. Durum böyle iken toplumsal barış ve huzuru sağlamakla görevli olanlar canlarının istediği gibi konuşur, istediği gibi bir takım kesimleri suçlu ilan etmeye başlarlarsa farklılıklara tahammülün yerini tahammülsüzlük alır. Bundan ise toplumun her ferdi zarar görür. Çünkü toplumda huzur kalmaz.
Yazımda Soylu’nun sözlerini konu edindim ama AK Parti yönetimi içinde böyle meydan okuma temayülü giderek artıyor. Sanıyorum, bu hususta Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı etkili oluyor. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı hemen her konuşmasında kendine göre kafasında bir ittifak oluşturuyor ve o ittifakın içine ısrarlı bir şekilde dört partiyi sokuyor. Sonunda bu ittifakı terör örgütüne bağlıyor.
Netice olarak terörden yana bir cephe oluşturulduğu havası estiriliyor. Gerçekten, buna inanılıyorsa, o zaman emniyet güçleri ve yargının harekete geçmesi gerekir. Böyle bir durum söz konusu değilse de bu tür ağır nitelendirmelerden vazgeçilmesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, bu ülkede hangi fikre sahip olursak olalım birlikte yaşamak durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.