Bir ülke ve bir halka değil; emperyalizme, zulme karşıtlık..
Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelerle hazırlanan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Yavuz Selim rumuzlu okur, (habervaktim.com’da, Obama’yla ilgili yazım üzerine) yazıyor: ‘Amerika’yı ne zaman düşman olarak göreceksiniz? Ben çok zenciler biliyorum, müslümanlara beyazlardan daha düşman. ‘Obama’nın genlerinde de, ezilmiş bir geçmişten gelmiş olmanın izleri bulunabilirse, bu bile bir fayda olabilir. (mi?)’ diyorsunuz. Olamaz!’
*SEÇ: ‘Haksoz.net’ten bir okuyucu da, Obama’yla ilgili yazımım, benim Amerikancılığımı gösterdiğini yazmış ve sonra da onu ironi olsun diye yazdığını belirtip özür dilemişti.
Tekrar edeyim.. ‘Amerikan halkının bütünüyle gangsterlerden, kovboylardan, karanlık ilişkilerden oluştuğunu sanmamak gerekir. .’ deyince, Amerikancı olunuyorsa, söyleyecek söz bulamam.. Kaldı ki, o yazımın son cümlesi bile, temennilerimi ortaya koyar. Öyle bir temenniyle mi Amerikancı olunuyor?
Ben sadece Amerikan emperyalizmine değil, her türlü emperyalist düşünceye, zorbalığa karşı çıkmaya çalışıyorum.. Allah'ın özgür olarak yarattığı insanları köleleştirmeyi şiar edinen bütün sistemleri de tagûtî sistemler olarak biliyorum. Ama, bütünüyle bir halkı veya bir coğrafyada yaşayan bütün insanları düşman bilmeye, benim inanç sistemim izin vermez.’
-F.Z.K (haksoz.net’te) yazıyor: ’Hollywood filmlerinde, dünyanın başına bir felaket geldiği sırada, başkan genelde zenci olur. Üzerimdeki bu ’zihnî baskı’ nedeniyle, yazınızın sonunda, Obama’nın, Amerika’yı yıkıp, yeniden yapamıyacak bir ’Amerikan Gorbaçevi’ olması ihtimali, çok da uzak gibi gelmedi bana..’ -İbrahim Sediyanî (haksoz.net’te) yazıyor: ‘(Merhûm) Malcolm X, diyor ki: ‘İki tip köle olduğunu anlamalısınız: Ev zencisi ve tarla zencisi. Ev zencisi, evde yaşadı; sahibinin yanında. Büyük bir evin bodrumunda veya tavan arasında. Mutluydu. İyi giyindi, güzel yemekler yedi, sahibinden ne artarsa. Sahibini sevdi. Sahibini, onun kendisini sevdiğinden daha çok sevdi. …Sahibin evi yandığında ev zencisi hemen koşup ateşi söndürdü. …İşte ev zencisi böyle düşünüyordu. …Fakat tarla zencisi böyle değildi, …sürekli huzursuzdu, isyancıydı. Kardeşlerim, ben bir tarla zencisiyim. Bu ev zencileri hâlâ var. Beyaz adam bunları güzel giydiriyor, güzel yemekler yediriyor, güzel koltuklara oturtuyor. Bunlara makam da veriyor, sıfat da bağışlıyor, şöhret sahibi de yapıyor. … Bizim aptal ev zencisi de böylece kendini adam olmuş sanıyor, Beyaz Efendisi’nin kendisini sevdiğini, takdir ettiğini, saygı gösterdiğini zannediyor. Aptal işte, öyle zannediyor ve …keyifle puro içiyor. Puronun …bir ucunda ateş, öbür ucunda bir aptal..’ Evet, bugün Obama da bir ev zencisi değil midir?
*SEÇ: Ben de ‘değildir’ iddiasında bulunulamıyacağını anlatmaya çalıştım, yazımda..
-Azadî, (haksoz.net’te) yazıyor: ’Sizin de … tarihli yazınızda belirttiğiniz gibi, ‘Millet’ kavramı ulusçuluk hareketiyle birlikte nation / ulus anlamında kullanılmaya başlandı. (…) Türkiye'deki gibi laik, ırkçı olanı da vardır, Anglo - Sakson ülkelerinde olduğu gibi ‘anayasal vatandaşlık’ anlamında olanları da.. Farklı dozlarda da olsa asimilasyonu içerir..
Yine de, Erdoğan'ın ’millet’ kavramını tashih etme çabanızı fazlaca iyimser buluyorum.’
-A. Göçer (haksoz.net’te) yazıyor: ‘5 Kasım 08 tarihli yazınızda iyorsunuz ki; ‘Sanıyorum ki, Erdoğan bu ‘millet’ terimini, bir ‘inanç toplumu’ şeklindeki aslî manâsına uygun olarak kullanıyor.’ Yapmayın.. Çünkü bu kişi ulusal devlet otoritesini temsil etmek konumunda.. Ve hem, niçin Urumiye, Musul, Halep Türkiye olmuyor da, Kürt illeri Türk vatanı oluyor?’ Erdoğan'ın sözlerini hayra yormak ve Erdoğan'ı temize çıkarmak size mi kaldı? Bayrakçı olmanın bize ne katkısı olacak? O hilâl neyi anlatırsa anlatsın sonuçta, zulmün simgesi değil mi? Saplantı derecesinde bayrağı önemsemek başkasına yakışsa da size yakışmamalı..’
*SEÇ: Benim yazım üzerine, 'Kürd illeri, nasıl türkün vatanı oluyor?' gibi, iki tarafı da kavmiyetçilik, kabilecilik kokan bir sözü bana soramamanız gerekirdi.. Türk vatanı, kürd vatanı diye bir şey yoktur.. İslam açısından türkün, kürdün, arabın, rusun, almanın, farsın, vs. nin vatanı yoktur. Bütün yeryüzü Allah'ındır.. 'Müslüman nazarında vatan, inancının hayata hâkim olduğu yerdir.’ ' Ve müslüman, toprağa, suya, rüzgara, çamura tapınan insan değildir.. Kaldı ki, ben müslümanların yaşadığı topraklar için ırkî, kavmî isimlendirmelerin hele de resmen, yani bir devlet otoritesini yansıtacak şekilde yapılmasının yanlışlığını hep söylüyorum ve Türkiye adının da, resmî metinlere ilk kez 1920'de Rıza Nur tarafından bir türkçü ’oldu-bitti’yle yazıldığını ve bunun da İslam milletinin kardeşliğini zedelediğini belirtmişimdir, defalarca.. Yoksa elbette Arabistan, Kürdistan, Türkistan gibi isimlendirmeler, fiilî bir vakıa ise de, bir imanî çerçeveyi yansıtmaz.. Yine de, Hz. Selman'nın, 'Bana Farsî demeyiniz.. Bana Selman bin İslam (İslamın çocuğu Selman) deyiniz..' sözü, en güzeli..
Ayrıca ben, bayrağı da, hilal’i de kutsamayıp, tarihî köklerine ve her bayrağın bir otoriteyi, devlet otoritesini temsil eden bir sembol olduğunu vurgu yaptım, o kadar..
-Rıdvan Kaya (haksoz.net’te) yazıyor: ’Bayrağın devlet otoritesini yansıtan bir sembol olduğuna dair açıklamaya katılıyorum ve bu, bazı yanlış anlamaları izale edecektir.
-Mehmet Ufukalp (darultevhid.com’da) yazıyor: ’Bir zamanlar, …İslamdışı rejimlere karşı konferanslar verirdin.. Ne oldu da, şimdi o rejimlerin güçlenmesi için, yüksek makam sahiblerine akıl veriyorsun? Laik rejimin tehlikeye düşmesi sizi rahatsız etmişe benziyor.’
*SEÇ: Ben meramımı anlatamamışım galiba.. Benim tagûtî rejimleri korumaya çalışan tek cümleme rastlayamazsınız. Hadiseleri yorumlarken de, ideallerimi gözetmeye çalışırım.
-Aliye Yılmazer yazıyor: ‘Bazı yanlışlara karşı çıkarken, ’başkalarından beslenmek’le suçlanacağından korkmuyor musun? Ve de, başkalarınca övülmekten..’
*SEÇ: Bu, bir çirkinliktir.. İsbat edemiyen de, kafa ve kalbini desiselere ayarlamış demektir. Tavırlarını, ’Hakk’ın itibarı’na değil de, ’halkkın iltifatı’na ayarlayanlar böyle tehlikelere maruz kalmaktan elbette korkmalıdırlar.. Ama, bu gibi korkularla, başını kuma gömecek olanlar da, sosyal hayat planına hiç çıkmamalıdır.. Deveye binen, çalı ardına saklanamaz..
-Rıza Eker, Turhal’dan yazıyor: ’Bir takım olumsuz tepkiler mi alıyorsunuz, hep? Dünkü yazınızdan böyle bir manâ çıkıyordu.. Halbuki ben tersinin de olduğunu biliyorum..’
*SEÇ: Son iki yazımın (6 ve 8 Kasım tarihli yazılarımın) sonuna eklediğim notların dışında bu konuda, okuyucunun zihnini meşgul etmenin gereksizliğine inanıyorum.. Ayrıca bu ’Hasbihal’lerde, değerlendirmeye almaya çalıştığım mesajlara dikkat edilecek olursa, şahsî veya şahsiyata kaçabilecek konular yerine, hemen herkesin zihnini meşgul eden konulara ağırlık vermeye çalışıyorum.. Elbette eleştirilere, özetleyerek de olsa, genişçe yer veriyorum.. Ama, kendi hakkımda ’husn-i zann’ besleyenlerin satırlarını burada yansıtmaktan teeddub ederim. Bundan, taa baştan beri kaçındığımı dikkatli okuyucular bilirler.. Evet, aleyhde olanları veya eleştirileri yazarım, ama, lehde olanları aktarmanın fayda değil, zararı olur..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.