Uyuşturucu belası büyük tehlike
Uyuşturucu satıcılarına yönelik her operasyonun ardından konu ile ilgili medyada yer alan haberlerdeki rakamlar insanı ciddi olarak endişelendiriyor. Söz gelimi birkaç gün önce medyada yer alan bir haberde 3 ayda 17 ton uyuşturucunun yakalandığı belirtiliyordu. Dikkat edin, tam 17 bin kilo, kısaca 17 ton. Gerçekten korkutucu bir rakam. Elbette bu boyuttaki uyuşturucunun emniyet güçlerimiz tarafından yakalanmış olması önemli bir başarıdır. Emniyet güçlerimizi gönülden tebrik ediyorum. Ancak, bu miktar sadece bir rakamdan ibaret değildir, öyle algılamak olayın ciddiyetini hissetmemek anlamına gelir. Olayın farklı boyutları vardır. Söz gelimi yakalanan bu uyuşturucuların kaynağı komşu ülkeler midir, yoksa ülkemin belli bölgelerinde kaçak olarak mı üretiliyor? Bir başka soru ise yakalanan bu 17 ton uyuşturucu içeriye yönelik satıcılara mı ulaştırılmak için yoksa yurt dışına kaçırılmak üzere mi üretilmiş? Hemen belirteyim ki, ister kendi insanımızın ister bir başka ülkenin insanı ve özellikle de gençlerini zehirlemeye yönelik olsun ciddi bir tehdit söz konusu demektir. Uyuşturucu üretici ve satıcılarının hedefi ülkemizin gençliği ise olayın üzerinde millet olarak durmamız gerekiyor. Hatta bir takım iç sorunlarımızı ve çatışmalarımızı bir kenara bırakarak bu olayın üzerine gitmek durumundayız. Çünkü karşı karşıya olduğumuz tehlikenin boyutlarını insan düşünmekten korkuyor.
Hemen belirteyim ki, uyuşturucu illetinin ağına düşmüş, düşürülmüş gençlerimizin hali yürek parçalayıcı bir son oluyor. Çoğu, zaman bu illete yakalananlar yakalarını kolay kurtaramıyorlar. Kurtarabilmeleri için başta aileleri olmak üzere devlete ve topluma ciddi görevler düşüyor. Özellikle devlet uyuşturucu bağımlıları ile mücadele ve onları topluma kazandırmak için önemli adımlar atıyor, bu yönde çaba sarf edenlere destek veriyor ama işin en sağlıklı yolu gençlerimizi bu uyuşturucu illetinden uzak tutmak, onların bağımlı hale gelmelerini engellemekten geçiyor.
Bu konuya daha önce de çeşitli vesilelerle temas etmiş, uyuşturucu üretici ve satıcılarına verilen cezaların artırılması gerektiğini dile getirmiştim. Çünkü uyuşturucunun ülkemizde salgın haline gelmesi, bağımlıların artması toplumumuza en az terör kadar zarar verecektir. Bu felaketin önünü almanın ilk şartı ise meseleye kaynağında çözüm bulmak, bu işin üretici ve satıcılarının kökünün kurutulması gerekiyor. Eğer, yakalanan 17 ton uyuşturucunun üretim merkezi yurt dışı ise bunların içeriye girmesinin önlenmesi şarttır. Ne gibi tedbirler alınacaksa bunu devletin kısa zamanda hayata geçirmesi gerekiyor. Yok eğer içeride üretiliyor ve piyasaya sürülmeye çalışılıyorsa o zaman söz konusu üreticilere verilecek cezaların caydırıcı hale getirilmesi gerekiyor. Bir yandan bağımlılar tedavi edilmeye, topluma kazandırılmaya çalışılırken, diğer yandan uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacak adımların atılması gerekiyor. Çünkü 3 ayda 17 ton uyuşturucunun yakalandığı doğru ise ülkemiz ve insanımız çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya, hatta beraber yaşamaya başlamış demektir. Uyuşturucu ile alakalı olarak cezaevlerinde tutuklu bulunanların sayıları da on birlerle ifade ediliyor. Yani, satıcıların cezaevlerine atılması öyle anlaşılıyor ki caydırıcı olmuyor. O zaman yeni adımların atılmasına ihtiyaç var. Hemen belirteyim ki, açıklanan uyuşturucu miktarı ve bu işten dolayı cezaevlerinde bulunanların sayılarının gönül doğru olmamasını istiyor. Ancak, bu rakamlar gerçek ise bu rakamların ışığı altında topyekûn bir mücadele başlatılması şart. Aksi halde iş işten geçmiş olacak, kaybedilen yavrularımızı geri getirmek mümkün olmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.