Önce bir gazetemizde yer alan haberin başlığını aktarmak istiyorum. Başlıkta,  “Amerika ve Rusya satıyor, Ortadoğu silah ithalat rekoru kırdı” denilerek haberin içeriğinde en çok silah satan ülkeler arasında ABD ve Rusya’dan sonra Fransa, Almanya ve Çin’in geldiği belirtiliyor. Kimin silah ithal edeceği kimlerin satacağı ayrı bir konu ve söz konusu ülkeleri ilgilendirir ama insan kendi kendine, “Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleri niçin ve kime karşı silahlanıyorlar? Bu silahları kimlere karşı kullanıyorlar?” diye sormadan edemiyor. Aslında bu soruların cevabını dünya olayları ile biraz olsun ilgilenen herkes biliyor. Ancak, bir kez daha ifade etmekte yarar var ki, başta Suudi Arabistan olmak üzere bu alınan silahlar Müslümanlara karşı kullanılıyor. O zaman, rahatlıkla diyebiliriz ki,  dünya silah sanayini ve tüccarlarını birkaç petrol zengini Müslüman ülke finansa ediyor. O zaman yapılacak iş öncelikli olarak bu yanlış tutuma engel olunmasıdır. Bunun yolu ise elbette yeni silahlı çatışmalara zemin hazırlamak değildir.

Ancak, Ortadoğu’ya yapılan silah satışının küresel silah satışının yüzde 35’ine ulaştığı hatırlandığında bu gidişin gelecekte daha fazla Müslüman kanı akıtmanın ötesinde bir işe yaramayacağını söylemekte yarar var. Çünkü alınan silahların bir tekinin bile kanlı katil İsrail’e karşı kullanılmadığı da düşünüldüğünde yoksullara gitmesi gereken petrol paralarının silah tüccarlarını zengin etmekte kullanıldığı gerçeği karşısında sessiz kalmak mümkün değil. Ne var ki, İslam dünyasının Filistinlilere yönelik saldırıları karşısında sessiz kalışı düşünüldüğünde işin vehameti daha da artıyor.

Bu noktada en fazla silah ithal eden ülkenin başında Suudi Arabistan, ondan sonra da Hindistan’ın geldiği düşünüldüğünde ve özellikle de Hindistan’ın nüfusu ile Suudi Arabistan’ın nüfusu mukayese edildiğinde sanıyorum fazla söze gerek kalmıyor. Kaldı ki,  Suudi Arabistan’ın görünürde çatışma halinde olduğu bir ülke de bulunmadığına göre aldığı silahları Müslüman ülkelerde çatışan taraflara veriyor demektir. Bu ise, İslam dünyasını karıştırmayı kendilerine iş edinmiş olan Haçlı ittifakının çıkarlarına hizmet etmektedir.  Müslümanlar kendi aralarındaki çatışmaları bitirmek yerine artırarak sürdürdükçe özellikle İsrail’in güvenliğine hizmet ediyorlar demektir. Bir başka yönüyle özellikle ABD’nin İsrail’i koruma görevini üstlendiği düşünülürse, silahlanma yarışı ile ABD’nin cebinden harcayarak değil, Müslümanların kasasından silahların parasını alarak hedefe ulaşmakta olduğu görülür.

Bu noktada savunma sanayinde hızlı bir gelişme gösteren ülkemizin 2014-18 arasında silah ihracatının yüzde 170 artmış olduğu sevindirici olmakla birlikte Türkiye’nin en fazla silah sattığı ülkelerin sırasıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Türkmenistan ve Suudi Arabistan,  buna karşılık silah ithalatında ciddi bir azalma olduğu ülkemiz açısından sevindirici bir gelişme olarak görülüyor. Elbette Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a satılan silahlar Müslümanlar arası çatışmalarda kullanılmadığı takdirde. Bu noktada benden silah isteyene satarım,  nerede kullandığı da beni ilgilendirmez denebilir. Ancak, Müslümanların birlik oluşturmaları gerektiği bir noktada öncelikli olarak Müslümanlar arası çatışmaların önlenmesi öncelik kazanıyor. Bunu yapabildiğimiz takdirde İslam ülkelerinin zenginlikleri Haçlı ittifakının çıkarları uğruna kullanılması engellenebilir. Özelliklede dünya jandarmalığına soyunmuş ABD’nin silah satışında ortaya çıkan artışı da gözden kaçırmamak, dünyanın neresinde bir çatışma varsa arkasında ya da doğrudan içinde ABD’nin bulunduğunu unutmamak gerekiyor.