Ülkeyi muhalefet mi yönetiyor?
Seçim meydanları giderek hareketlenirken, aynı zamanda özellikle AK Parti-MHP sözcülerinin üslubu da sertleşiyor. Sanki seçime değil de savaşa gidiliyor havası estiriliyor. Bu arada özellikle bu seçimlerin ya beka ya da bela sonucunu doğuracağı, aynı zamanda Cumhur İttifakı’na karşı verilecek her oyun kargaşa ve kaos demek olduğu, bunun da ötesinde Bahçeli’nin ifadesine göre bu seçim uçurumdan önceki son çıkış olduğu gibi iddialar insanı ister istemez tedirgin ediyor. İddiaya göre AK Parti ve MHP ittifakının dışında verilen oylar ülkenin felaketi için verilmiş olacak. Hemen belirteyim ki, ülkenin bugün gerçekten bir beka sorunu var ise, bunun da ötesinde uçumdan önceki son çıkış ise insan bu ülkeyi iktidar mı yoksa muhalefet mi yönetiyor? diye sormadan edemiyor.
Gerçekten Bahçeli ve Erdoğan’ın ileri sürdükleri gibi ülkenin beka sorunu söz konusu ise ve bu sorunun üstesinden gelebilmek için seçimlerde AK Parti-MHP ittifakının başarılı çıkması gerekiyorsa o zaman 16 yıldır bu ülkeyi yönetenler gelinen noktadan sorumlu olmayacaklar mı? Yani, ülkenin içinde bulunduğu durumdan iktidar mensupları değil de muhalefet sorumlu tutulabilir mi? Bunun da ötesinde iktidar sahipleri sürekli olarak her türlü olumsuzluktan muhalefeti ve dış güçleri sorumlu tutarken arada bir ortaya çıkan olumlu gelişmeleri kendi hanelerine yazmalarının izahı olabilir mi?
Bu noktada Cumhurbaşkanı AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın söylediği, “31 Mart, milli irade yüzsüzlerinin sonu” olacak cümlesinin demokrasi ve seçimlerin demokratik sistemdeki yeri düşünüldüğünde iktidar kanadının kendilerinden başka seçimlere giren partileri milli irade yüzsüzleri olarak nitelendirmesinin anlaşılabilir bir izahı olabilir mi?
Netice itibariyle iktidar mensupları ülkemizin içinde bulunduğu durumu bir kaos ve beka sorunu olarak görüyorlarsa bu noktaya gelişin sorumlusu kendileri olduğunu unutmamaları gerekmez mi? Benzer iddiaların her gün dile getirilmesi, kendi beceriksizliklerinin hesabını muhalefetten sormak anlamına gelmez mi? Bir başka ifadeyle bu tür yaklaşım iktidar mensuplarının muhalefete tahammülsüzlüğü anlamına gelmez mi? Bir seçim söz konusu ise ve uygulamadaki sistemin adı da demokrasi ise o seçime giren tüm partilerin iktidarı ve muhalefeti ile eşit şartlarda yarışmaları gerekmez mi? Özellikle de muhalefet partilerinin “milli irade yüzsüzleri” olarak nitelendirilmesi sadece kendilerinin milli iradeyi temsil ettikleri, diğer partilerin böyle bir temsil hakkı olmadığı yorumuna yol açmaz mı? Bir seçimde eğer seçime giren bazı partiler kendilerini milli iradenin temsilcisi olarak görüyor diğerlerini bir kenara itiyorlarsa o zaman bu iddiaların yasal bir zemine oturtulması gerekmez mi? Yani, seçimler milli iradenin tecelli etmesini sağlayacak ise ve bazı partilerin böyle bir hakkı yoksa o zaman bu belirlemeyi iktidar kanadının yapma hakkı olabilir mi?
İktidar olmak tüm hakları kendinde toplamak, muhalefetin ise şer cephesi olarak ilan etmesine imkân verir mi? Verir denirse seçimlerin anlamı kalır mı? Zaten seçim kampanyasının eşit şartlar altında yürütülmediğini söylemeye bile gerek yok. Buna bir de eğer muhalefet partilerinin milli iradeyi temsil etmeyeceği gibi bir yaklaşım eklendiğinde seçimler anlamsız hale gelir ki, o zaman demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Bunun ötesinde seçime giren her parti seçim sonuçlarına saygı duymak zorundadır. Eğer daha peşin olarak kendilerinden başkasına verilen oylar ülke için tehlike olarak nitelendirilecek olursa, seçim sonuçlarına saygı mümkün olabilir mi? Böyle bir yaklaşım seçmenin önemli bir bölümünün verdiği oyları anlamsız kılmaz mı? Bu yaklaşım ileride seçmenin sandığa ilgisini azaltmaz mı? Öyle ya. Eğer verdiği oylar bazılarınca tehlike olarak algılanıyorsa bu durum seçmeni de incitmez mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.