AB İlerleme Raporu ne diyor?
Avrupa Birliği’nin Türkiye hakkındaki 2008 İlerleme Raporu 5 Kasım’da açıklandı. Hükümet eğer AB meselesine yeniden eğilecek olursa, bu konuda yapılması gerekenleri ana başlıklar halinde ortaya koyan bu Rapor’u esas alması ve yeni Ulusal Program’ı da buna göre sonuçlandırması yeterli olacaktır.
Raporun ana fikri şudur: Hükümet
geçen yıl yapılan seçimlerde halktan güçlü
bir destek almasına ve Cumhurbaşkanı da
bu konuda olumlu bir tutum içinde bulunmasına rağmen kapsamlı bir siyasi ve anayasal reform programı ortaya koymadı. Raporun ‘siyasi kriterler’ bahsinde tespit
ettiği eksiklik ve aksaklıkları çok kısa olarak şöyle özetlemek mümkün.
1. Kamu yönetiminin baştanbaşa
reforma tabi tutulması, bu arada yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ne var ki, bu konuyu ilişkin yasal düzenlemeler bir türlü sonuçlandırılamamıştır.
2. Silahlı kuvvetlerin sistem içindeki etkinliği devam etmektedir; askerler resmi
ve gayrı resmi yollardan siyaseti etkilemeye devam etmektedirler. Bu arada, Jandarma üzerinde sivil denetimin artırılması için
hiçbir şey yapılmadı. Sivil makamların talebi olmadan iç güvenliğe ilişkin askeri operasyonlar yapılmasına izin veren
EMASYA Protokolü hala yürürlükte. İlgili kanunun halá çıkmaması yüzünden Sayıştay siláhlı kuvvetlere ait malları denetleyemiyor.
3. Yargı halá insan hakları mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve Anayasa’nın değişik 90. maddesine
uygun olarak yorumlamama eğiliminde. Yargının tarafsızlığıyla ilgili endişeler sürüyor. Bu nedenle, yargıda reform yapılması
Katılma Ortaklığı’nın öncelikleri arasında
yer almaktadır.
4. İnsan haklarıyla ilgili olarak, AİHM’e son bir yıl içinde Türkiye’den yapılan
4.000’e yakın başvurunun çoğu adil yargılanma hakkıyla ve mülkiyet haklarıyla ilgili. Bu arada, Mahkeme’nin birçok
kararının da gereği yerine getirilmemiştir. Vicdani retçiler kovuşturulmaya ve
mahkûm edilmeye devam ediyor.
5. İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokolu hala onaylanmadı.
Güvenlik güçlerinin yaptıkları insan
hakları ihlalleri yeterince soruşturulup
failler cezalandırılmıyor. İşkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili davalar çoğu
zaman sürüncemede bırakılıyor.
6. Sadece lafzı değiştirilen TCK m.
301 ifade özgürlüğü üstünde bir tehdit
olmaya devam ediyor. Savcılar ve yargıçlar ‘şiddete tahrik’ veya ‘kamu yararı’ gibi kavramlar içeren hükümleri geniş yorumluyor ve şiddet içermeyen ifadelerle şiddete
teşvik edenler arasında pek ayrım yapmıyorlar. Özellikle ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ (m. 288) adına
basın özgürlüğü kısıtlanıyor.
7. Örgütlenme özgürlüğü üstündeki
bazı kısıtlamalar varlığını koruyor. Siyasi
parti özgürlüğü konusunda Türkiye halá Avrupa standartlarından uzakta. Oysa bu konudaki mevzuatın AİHM’nin içtihatlarına
ve Venedik Komisyonu’nun standartlarına uyumlu hale getirilmesi Katılma Ortaklığı’nın öncelikleri arasındadır.
8. Gayrımüslimlerin din özgürlüğüne yönelik ihlaller gerektiği şekilde kovuşturulmamaktadır. Bu arada, Heybeliada Ruhban Okulu’nun halá kapalı olması Rum cemaatinin din özgürlüğünü ihlál etmektedir.
9. Alevilerin hak ve özgürlük sorunlarının çözümü konusunda başlatılan girişimin arkası getirilmemiştir. Mevcut içeriğiyle zorunlu din dersleri sadece Aleviler bakımından değil, genel olarak da insan haklarına aykırıdır.
10. Türkiye azınlık hakları ve kültürel haklarla ilgili iki Avrupa Sözleşmesini imzalamaktan kaçınmaktadır. Bu arada Kürtlerin dil ve kültür haklarının geliştirilmesi konusunda atılan yasal adımlar yeterince uygulamaya geçirilememiştir.
Sonuç olarak, bu Rapor çoğunluğun din özgürlüğü sorunları dışında insan haklarıyla ilgili her sorunu görebilmeyi başarmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.