Genel af nasıl olmalı?

Genel af nasıl olmalı?

Herkesin bir uzmanlık alanı vardır. Hukukçu ve cezacı meslekdaşlarımdan özür dileyerek söylüyorum. AF Konusu’nun uzmanı da benim.
Bazı konular vardır ki kitaplardan öğrenilir ama yine de bilinemez. İşte hapishane de öyledir. Yaşanmadan anlaşılamaz. Buna basit 2 örnek vererek geçeceğim. Birincisi şu: Sanıyorum DSP’li Bakan Sayın Hikmet Sami Türk, F Tipi Cezaevlerini kamuoyuna tanıtmak için bazı gazetecilere Sincan F Tipi Cezaevini gezdirmişti. Aralarında ben de vardım. Sayın Bakan ve diğer yetkililerle hep ben konuştum. O kadar ki ertesi günü Sayın Emin çölaşan: “Hüseyin üzmez, Sayın Bakana ve diğer yetkililere brifing verdi” diye yazdı.
İkinci örnek de şöyle: Ankara’da avukatlık yapıyordum. Hiçbir davayı kaybetmemiştim. Şöhretim yayılmıştı. İşlerim iyi gidiyordu. Bir baba ile 2 yetişkin oğlu bana geldiler. Dertlerini anlatmak yerine maval okuyorlardı. Ben doğruyu konuşmalarını istedikçe, önceden ezberledikleri ifadelerini tekrar ediyorlardı. İşledikleri cinayeti, külliyen inkâr ediyorlar. “ölen adamı kendi oğlu vurdu” diyorlardı. Yalanlarını yutmadım. Cinayeti nasıl işlediklerini bir kere de ben kendilerine anlattım. üçünün de gözleri faltaşı gibi açıldı. Baba dayanamadı:
“Bey Allah aşkına hâdise sırasında sen yanımızda mıydın? Diyelim ki kasten vurduğumuzu anladın. Cinayetten önce kendi aramızdaki konuşmaları nerden biliyorsun? Yoksa sen Keramet sahibi misin? Bu cinayetin aslını, senin gibi, hâkimler de anlar mı? diyordu. “Elbette ki anlarlar ama, benim kadar çarçabuk ve anında değil. çünkü onlar benim gibi ne yıllarca idamla yargılandılar; ne de hapishanelerde yattılar” dedim.
Adamlar birer derin nefes alarak rahatladılar. Allah kimseyi düşürmesin. hapishaneler hayatın en büyük mektebidir. Bediüzzaman Hazretlerinin deyimiyle Medrese-i Yusufiye’dir. Ben, kim bilir, taammüden işlenen nice cinayetleri, bizzat işleyenlerin ağzından dinlemişimdir. “Kendinizi boşuna yormayın. Dünyanın servetini ayaklarıma dökseler, ben yine öldüren tarafın davasını almam” dedim. Almazdım. çünkü her olaya İslâmî açıdan bakardım. Suç ve suçlular konusunda da tutumum aynı idi.
Ben Kısasta sizin için hayat vardır mealindeki İlahî ölçüye, bütün benliğimle inanırım. İslâm’da Adam öldürmenin Cezası ölümdür. Ancak cezası bazı şartlara bağlıdır. Bir adam bir başkasını öldürdü mü; Devlet derhal ölenin yakınlarını, akrabalarını (Mirasçılarını) çağırtır; onlara: “Hiçbir tesir altında kalmadan söyleyin. Diyete razı mı oluyorsunuz? Yoksa kanınıza kan mı istiyorsunuz? diye sorar. Mirasçılar diyete razı oldukları anda, olay biter. Düşmanlık ortadan kalkmış olur. Katilin hayatı da kurtulur.
Şayet mirasçılar diyete razı olmazlar da kanlarına kan isterlerse, hemen o anda katil de devlet tarafından öldürülür. öldüren, öldürüldü. Maktülün yakınları, kimi öldürecekler. Bu yasa Türkiye’de uygulansa, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgelerimizde beş altı yüz senedir devam eden feci kan davaları 5 dakikada sona ermez mi? Böylece milletimiz Kısasta sizin için hayat vardır saadetine erişmiş olmaz mı? Bu hususları kısaca açıkladıktan sonra, gelelim AF istemeyenlerin haklılıklarına: Adam benim babamı, öbürünün amcasını, berikinin oğlunu veya kızını öldürmüş. Şimdi Devlet kalkıp onu affedecek. Buna ne hakkı var? öldürülen Devletin babası mı? Devlet diğer suçluları affedebilir. Cinayeti işleyen suçluları, ölenin yakınları affetmelidir. Hem İslâmî, hem de insanî olan budur. Biliyorum, biz bunları yazınca, Cinayetten yatanların yürekleri burkulacaktır. Zannedecekler ki ben sonunda adam öldürmek suçundan yatanlar aftan istisna edilsin diyeceğim. Yapılması gereken aslında budur. Ancak, o suçtan yatanlar müsterih olsunlar. Biz bu probleme Yüce İslâm’a uygun bir çözüm yolu bulduk. Adam öldürme suçundan mahkûm olanları, ölen tarafın yakınları affetmelidir. Biliyorum mahkûm kardeşlerim: “Bu asla olamayacak boş bir umuttur” diyeceklerdir. Ancak biz böyle düşünmüyoruz. Devlet mağdurları razı edecektir.
Bunun şeklini de, finans kaynağını da yarın yazacağız İnşallah… Biz, İslâmî bakış açısından bu çok önemli sosyal probleme, çok kolay ve uygulanabilir bir çözüm yolu bulduk.
Yarını bekleyin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yepyeni bir döneme girdi. İstisnasız genel bir af artık kaçınılmaz bir zaruret haline geldi. AF çıkacak İnşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi