SAHABENİN FAZİLETİ
Allah'a sonsuz hamd ve sena Rasulullah (s.a.s.)'a ve onun nurlu yolunun sadık yolcuları olan ashabı kirama ve etbaına salat ve selam olsun.
Bilindiği üzere Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim) peygamberlerden sonra insanlığın en hayırlısıdırlar. Onların erdem ve faziletleri Kur'an ve sünnetteki sayısız nasla sabittir. Ayrıca islamın temel esasları olan Kur'an-ı kerim ve Resûlullah (sav) ın sünnet ve siyretini bize sapasağlam ulaştıranlarda bu bahtiyar kuşaktır.
Onlar hakkında kafalarda soru işaretleri oluşturmak için içten ve dıştan asırlarca uğraşlar verilmiştir. Zira onlar hakkında kafalar da soru işareti oluşması, İslam’ın kendisi hakkında soru işaretleri oluşması demektir. İslama karşı söyleyecek sözü olmayan karanlık odaklar bu vefakar, cefakar yiğit insanlara oklarını yönettiler ki; meş’um hedeflerine doğru yürüyebilsinler. Ancak tarih boyu buna kalkışan mülhidler bunu başaramadıkları gibi şimdiki “mülhidcikler” de bunu başaramayacaklar.
Ancak bunun için neslimizi Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim) hakkında bilgilendirmemiz ve onlara olan saldırıların nedeni konusunda da uyarmamız gerekir. İşte onlar haklarındaki ayet ve hadislerden bazıları, bunları iyi tefekkür edelim ki; ashabı kiram (r.a.)'ın değeri, onlara sevgi ve muhabbetin gereği ve onlara dil uzatanların ne kadar bahtsız oldukları bir kez daha anlaşılsın.
Ashab (r.a.) Hakkında Bazı Ayet ve Hadisler
"Muhacirler ve Ensardan öne geçerek ilklerden olanlardan ve onlara iyilikle uyanlardan Allah hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. (Allah) onlara içinde sonsuza kadar kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük kurtuluş işte budur." (Tevbe, 9/100)
"İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp kendilerine yardım edenler işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar (velileridirler)" (Enfal, 8/72)
"(O ganimetler bir de) hicret etmiş olan fakirleredir ki onlar yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk arar, Allah'a ve Peygamber'ine yardım ederler. İşte onlar doğrulardır. Onlardan önce o yurda yerleşen ve imana sarılanlar kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı gönüllerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile (onları) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Haşr, 59/8-9)
"Sana bey'at edenler gerçekte Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir." (Fetih, 48/10)
"And olsun ki Allah, ağacın altında sana bey'at ederlerken mü'minlerden razı olmuş, onların kalplerinde olanı bilmiş böylece üzerlerine güven indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih bahşetmiştir." (Fetih, 48/18)
Bunlar sarahaten Rasulullah (s.a.s.)'ın mübarek ashabını öven ve onların üstünlüklerini ortaya koyan ayetlerden bazılarıdır. Kur'an-ı Kerim'de ayrıca işareten sahabeyi medh ve sena eden ve bazı sahabelere özel olarak işaret eden ayetleri de saysanız onlarca ayet bulursunuz.
Hadisi şeriflere gelince: Genel olarak varid olan hadislerden bazıları şöyledir:
• "Benim ashabıma sebbetmeyin (aleyhlerinde konuşup karalamayın, sövmeyin). Zira sizlerden biri Uhud dağı kadar altın infak etse dahi (onun bu infakı) onlardan birinin infak ettiği bir avuca hatta bir avucun yarısına dahi denk gelmez." (Buhari - Müslim)
• "Beni gören veya beni göreni gören Müslümana ateş değmez." (Tirmizi)
• "Ashabım konusunda Allah'tan korkunuz, Allah'tan korkunuz. Benden sonra onları hedef seçmeyiniz, zira onları seven beni sevdiğinden dolayı sever. Onlara buğz eden (kin besleyen), onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş olur. Allah'ınsa kendine eziyet edeni yaka - paça etmesi (cezalandırması) yakındır." (Tirmizi, İbnu Hibban)
• "Ümmetimin en hayırlısı benim kuşağımdır (sahabe), sonra benim kuşağımı takip eden kuşak (tabiin) sonra da onları takip eden kuşak (etba-i tabiin)tır" (Buhari, Müslim)
• "Benim ashabıma sövenleri gördüğünüz zaman onlara Allah'ın laneti sizin en şerliniz üzerine olsun deyiniz." (Tirmizi, el-Hatibu'l-Bağdadi)
• İbnu Adiyy, Aişe validemiz (r.a.)'den Rasulullah (s.a.s.)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Ümmetimin en şerlileri ashabıma karşı en cüretli (dil uzatmakta en cesaretli) olanlarıdır."
• "Şüphesiz ki Allah (c.c.) peygamberler dışında ashabımı seçip insanlar ve cinler üzerine tercih etmiştir." (Tirmizi, güvenilir senedlerle)
• "Fitne ve bid'atler baş gösterdiği ve ashabıma küfredildiği (aleyhinde konuşulduğu) zaman alim ilmini ortaya koysun (ashabımı savunsun). Bunu yapmayan alimin üzerine, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti olsun. Allah ondan ne farz ne de nafile ibadeti kabul eder." (Hatib, İbnu Asakir)
• "Şüphesiz ki Allah (c.c.) beni seçti ve benim ashabımı da seçti. Onları bana kayınpederler, damatlar ve yardımcılar kıldı. Şüphesiz ki ahir zamanda bir takım insanlar gelecek, ashabıma hakaret edecekler. Sakın ha, onlardan kız almayın, onlara kız vermeyin, onlarla beraber namaz kılmayın. Sakın ha, onların cenaze namazını kılmayın. Onların üzerine lanet inmiştir." (İmam Şafii)
• "Yıldızlar gökyüzünün güvencesidir. Dolayısıyla yıldızlar gittiği zaman, artık gökyüzüne Allah tarafından vaad edilen belalar gelecektir. Ben de ashabım için bir güvenceyim, ben gittiğimde ashabımın başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen musibetler gelecektir. Ashabım da ümmetimin bir güvencesidir. Dolayısıyla ashabım gittiğinde, ümmetimin başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen gelecektir." (Müslim)
• "Ashabım yıldızlar gibidirler, onlardan hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz." (Beyhaki, Deylemi, zayıftır)
• "Muhammed ibnu'l-Hanefiye şöyle der: "Babam (Ali ibnu Ebi Talib)'e sordum: "Rasulullah (s.a. s.)'tan sonra insanların en hayırlısı kimdir." "Ebu Bekir" dedi. Sonra kim diye sordum: "Ömer" dedi. "Ben üçüncü Osman'dır" diyeceğinden korktuğum için: "Sonra sen misin" diye sordum. "Ben sadece Müslümanlardan bir kişiyim" dedi." (Buhari)
• Hz. Ali, Kufe minberine çıkarak şöyle buyurur: "Peygamberden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir'dir, sonra Ömer'dir." İbnu Teymiyye der ki: "Bu söz seksenden fazla kişiden mütevatir olarak rivayet edilmiştir." (Minhacu's-Sünne, 1/3)
• İbnu Kesir der ki; tevatürle sabit olmuştur ki Hz. Ali (k.v.) Kufe camisinin minberinde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Bu ümmetin Peygamberden sonra en hayırlısı Ebu Bekir'dir, daha sonra da Ömer'dir. Şayet ben istesem üçüncüsünün de ismini verebilirim." (El-Bidaye ve'n-Nihaye, 7/334)
• İbnu Hacer el-Askalani'nin rivayetine göre Hz. Ali'nin emirliği döneminde Suveyd ibnu Gafle yanına gidip şöyle der: "Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer hakkında kötü sözler söyleyen bir topluluğa uğramıştım. Senin de onlar hakkında aynı şeyleri düşündüğünü söylüyorlar. Bunları ilk konuşan aralarında bulunan Abdullah ibnu Sebe idi." Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.): "Bu siyah habis adamdan bana ne" dedi ve devam etti: "Onlar hakkında iyilik ve güzellik düşünmekten başka bir şeyden Allah'a sığınırım." Sonra emir gönderip Abdullah ibnu Sebe'yi Medain şehrinden sürgün ettirdi ve: "O benimle aynı ülkede asla yaşayamaz" dedi. Sonra insanlar toplanınca minbere çıktı ve Hz. Ebu Bekir ve Ömer ile ilgi övgü dolu sözlerini tekrarladı ve sonunda: "Kim beni o ikisinden daha faziletli kılarsa bilsin ki; ona iftiracı kişiye uygulanan cezayı uygularım" dedi." (Lisanu'l-Mizan, 3/2)
Sonuç Olarak
Yahudiler, misyonerler, müsteşrikler ve bunlara aldanan bidat ehli iyi biliyorlardı ki direk Kur'an'a, İslam'a ve Peygamber'e dil uzatmak onların kötü niyetini açığa vuracak ve haince planlarını boşa çıkaracaktı. Bu yüzden işe ashabı kiram (radıyallahu anhum) ve hadislerin bir kısmıyla başladılar.
Zira müminleri sahabiler (r.a.) hakkında kuşkuya düşürürlerse oradan sünnete ve daha sonra da -Allah korusun- Kur'an'a sıra gelecekti. Nitekim özellikle Şia'nın bir takım fırkaları ve benzerleri Kur'an hakkında da zaman zaman ileri geri konuşmuş ancak bu desiseleri tutmamıştır. Çünkü sünneti bize aktaranlar ashab (r.a.) olduğu gibi Kur'an'ı da onlar (r.a.) bize ulaştırdılar.
Anlaşılan o ki ashabın en efdali ve sahabelikleri Kur'an'la sabit olan Ebu Bekir ve Ömer'e (ra) varıncaya kadar ashabın pek çok ileri gelenleri hakkında dedikodu ve iftira uyduran bidatçı zümreler, aslında İslam'ın içeriğinden uzak kalarak, Kur'an'ın bir kısmını ve sünneti tecrit edip yerine masumiyet ve velayeti fakih düşüncesiyle kendi heva ve heveslerini yerleştirmek istiyorlar.
Rasulullah (s.a.s.)'ı bizzat görmüş onun sohbetinde bulunmuş yıllarca beraber davanın kilometre taşlarını döşemiş, beraberce çile çekmiş, can, mal ve servetini feda etmiş, gerektiğinde davası uğrunda babasına, oğluna, dayısına, yeğenine kıymayı göze almış o seçkin kuşağa değil de, yahudi dönmelerine, misyoner ve müsteşriklere mi uyacağız? Onlara güvenilmez de asırlar sonrasının bin bir çeşit fitnesine müptela sıradan kişilere nasıl güvenilir? Onlara güvenilmezse bunların güvenilirliğinin delili nedir?
Aklımızı başımıza devşirelim. Geçmişi menfi manada irdelemek bu ümmete hiçbir fayda vermedi, hep zarar verdi ve hala da vermektedir. Çare İslamın iki temel esası olan Kur'an ve sünneti sağlam olarak bize aktaran ve bu temeller uğruna canlarını, kanlarını ve mallarını sebil eden Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim) ı baş tacı etmektir.