Hırsızın da nüktelisi azizim!
Ayşegül beş yaşındayken, televizyonda bir anneyle yanında kundaklara sarılı halde dizilmiş üçüz bebekleri görür ve hayrete düşer:
"Aaa, anne bak, üç tane ikiz bebek."
* * *
Altı yaşındaki Ayşegül tatilde... Ailecek bir akşam gezintisine çıkmışlardır. Ağabeyi ayaklarına basmak istemediği için seslenir ona:
"Hep önümden yürüyorsun, önümden çekil."
Ayşegül cevabı yapıştırır:
"Niye, televizyon mu seyrediyorsun?"
* * *
Ayşegül büyümüştür, artık okula gidiyordur. Okumayı öğrenmiştir.
Akaryakıt istasyonunda "0 komisyon, 0 faiz" yazısını görünce şöyle sorar:
"Baba, kim komisyon, kim faiz anlamadım."
* * *
Zaman ne hızlı...
Ayşegül büyümüş de, artık çok gerilerde kalmış bu hatıraları babası bize anlatıyor.
Yok Ergenekon'muş, yok Bay Buş'a ayakkabı fırlatılmasıymış...
Küresel ekonomik krizmiş, yaklaşan yerel seçimlermiş...
Kekmiş, börekmiş... Televizyonda horoz dövüşüymüş...
Bugünlük bunları bir yana bırakalım.
Bakın hayatın içinde, bizi tebessüm ettirecek ne tür hoşluklar var. Biraz da onları görelim.
* * *
Bay Buş'un ülkesinde yaşandığı söylenen eski bir hikâyedir...
Hangi eyalet hangi şehir bilmiyoruz, şehrin zengin muhiti...
Sokaklar bahçeli nizam, evler müstakil. Kimi tek katlı, kimi iki...
Bir evin kapısına her gün gelen sütçü için ufak bir not bırakmışlar.
"Tatile çıkıyoruz, onbeş gün yokuz. Bir şey bırakmayın."
* * *
Kimi gün iki şişe süt bir kutu yoğurt yazıyormuş not kâğıdında, kimi gün sadece bir şişe sütün yeteceğini.
Sütçü de ona göre bırakıyormuş istenenleri.
İnsanın ihtiyacı her gün aynı olmuyor ki. Bazen sütlü tatlı yapmak ister, fazla süt gerekir.
Her sabah erken saatte, sütçüye uykulu gözlerle kapı açmaktansa, akşamdan günlük not yazıp hesabı haftada bir ya da ayda bir ödemek daha makul gelmiş.
* * *
Ancak iş sütçüyle bitmiyor.
Kahramanlarımız kafadar aile, tatilden döndüklerinde, evi soyulmuş halde bulmuşlar.
İçeri girip bakmışlar ki her taraf tamtakır kuru bakır.
Onlar tatildeyken, birileri kamyonu yanaştırıp götürmüşler ne varsa.
Kapıdaki notun altına da şunu eklemişler: "Bir şey bırakmadık, teşekkür ederiz."
* * *
Hırsızın da nüktelisi azizim!
Biz ne zengin muhitteyiz, ne tatile çıkıp kapıya not bıraktık...
Fakat daha dün sabah bizim evi de davetsiz şekilde ziyaret etmek isteyenler oldu.
Ne çare, nükteden de anlamadıkları gibi sanırım kulakları da iyi duymuyordu.
Arkalarından seslendik, işitmediler. Hiç bakmadan, hızla kaçıp gittiler. Yazık oldu.
Hiç değilse birinin kulağına küpe için bir delik açabilseydim...
Ya da kemanımla ona bir ses verebilseydim...
* * *
İşte bu ruh hali içinde, yani istediğimi gerçekleştirememiş olmanın verdiği hüzünle, bugün fıkralara ve eski hatıralara gittik.
Bir daha gelecek olurlarsa, daha atik davranmak gerektiğini biliyorum; çünkü delik açma konusunda ısrar edeceğim. Niyetim kulakta fakat artık nereye denk gelirse. Kısmet.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.