Krizin, çocuklar farkında Başbakan değil
Keşke krizin küreseli ya da ulusalı ile hiç karşılaşmasak, büyümede gerileme olmasaydı, işsizler ordusuna her gün yenileri katılmasaydı, insanlar yarın endişesi duymasalardı da bizler de kriz üzerine yazı yazmak zorunda kalmasaydık. Hatta yaşanan kriz başbakanın ifadesi ile ülkemize fazla bir zarar vermeden teğet geçip gitseydi.
Böyle olmadı maalesef. Artık ilkokul çocukları bile krizi hissetmeye başladılar. Anne-babalar kendi yaşadıkları sıkıntıyı istedikleri kadar çocuklarına hissettirmemeye çalışsınlar olmuyor.
Çünkü, ister istemez anne-baba arasındaki bazı konuşmalar yaşanan krizden çocukların da haberdar olmasına yol açıyor. Babaların evde, eskiye göre daha tutumlu davranılmasını istemesi, bazı isteklere karşı çıkmaları bile çocuklarda neler oluyor sorusunu gündeme getiriyor. Sanki babalarının bir gün işsiz kalıvereceği ve onların isteklerine cevap veremeyeceği endişesini yaşıyorlar. Bunda elbette gazete ve televizyonlara yansıyan kötümser kriz haberleri de etkili oluyor.
Belli ki toplum giderek bir kriz nöbetine tutulmaya başladı. Sanıyorum kriz karşısında da itidalimizi kaybettik. İfratla tefrit arasında bocalıyoruz. Krize bir türlü doğru teşhis koyamıyoruz. Bundan sonra olsun yeni bir kriz yaşamamak için nelerin yapılması gerektiği üzerinde kafa yormak yerine başa gelen çekilir anlayışı ile seyretmekle yetiniyoruz.
Halbuki yıllardan beri uygulanan yanlış ekonomik politikaların bizi bugün içine yuvarlandığımız krizin sebebi olduğunu tespit etmeden çare bulmak, bulunsa bile bunun geçici bir çözümden öte gidemeyeceğini topluma anlatmak durumundayız.
Ülkemizin 2009 yılı bütçesinin Meclis’te görüşüldüğü şu günlerde herkes biliyor ki hazırlanan bütçe bundan öncekilerde olduğu gibi yine faiz ödeme bütçesidir. Yani ülke gelirlerini önümüzdeki yıl da aldığımız borçların faizine karşılık vermeye devam edeceğiz. İnsanımız önümüzdeki yıl da kemer sıkacak, eğer kemerlerde sıkacak delik kalmışsa. Ortada krizden eser olmadığı günlerde bu köşeden çeşitli kereler uygulanan politikalar ile ülkemizi güçlü, insanımızı müreffeh kılmamızın mümkün olmadığına dikkat çektik. Ne var ki ülkeyi yönetenler hep ekonomi üzerine iddialı nutuklar atıyorlardı. Dünya ve ülkemizi kriz sardıktan sonra da aynı nutukları sürdürmeye devam ediyorlar. Sanıyorum ülkemiz açısından tehlikeli olan yaşanan krizden çok bu vurdum duymaz tutumdur. Her gün insanlar işsiz kalıyor, iş sahibi olanlar da işsiz kalma endişesini yaşarken krizin ülkemizde etkisinin olmadığının söylenmesi uygulanan yanlış politikaların hala farkına varılamadığını göstermez mi?
Küresel sermayenin tahsildarı durumundaki IMF politikalarının ülkemize kurtuluş gibi takdim edilmesi ve bu takdimin ülkeyi yönetenler tarafından hayatın gerçeği yaklaşımı ile tartışmasız kabulleri bugün yaşadığımız krizin esas sebebidir.
Artık yöneticilerin IMF’nin vazgeçilmez ve zorunlu bir geçek değildir, IMF sadece küresel sermayenin vazgeçilmez bir kurumudur, bizlerin değil anlayışına gelmeleri gerekiyor.
Elbette sermaye sahipleri verdikleri borcun tahsilini garantiye almak için IMF gibi birtakım kurumlar oluşturacaklardır. Önemli olan bu kurumlara muhtaç hale gelmemektir. Aslında IMF ile mahalli bankalar arasında fazla bir fark yoktur. İkisi de verdiği borcun aslını ve faizinin tahsilini garantiye almak için birtakım teminatlar isterler. Bu teminatları verebilenlere borç verirler. Bankalardan alınan borç kişisel bakımdan insanların başını derde sokabilir ama IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları ülkelerin iç politikalarına ve uygulamalarına varana kadar el koyarlar. Bir bakıma ülkemizin geleceğine dönük yaptırımlar uygularlar. Uyguluyorlar da.
Bunun için yaşanan kriz çerçevesinde her gün yüzlerce kişinin felaket çığırtkanlığı yapması da Başbakan gibi krizi hafife alan açıklamalar da yanlıştır. Doğru olan şimdiye kadar sergilenen uygulamaların yeniden gözden geçirilmesidir. Söz gelimi faizcilik ile ülkelerin kalkınmasının ve güçlenmesinin mümkün olmadığı gerçeğini görebilmeleridir. Bu görülebilirse belki geleceğe daha iyimser bakmak mümkün olabilir. Ama dünyayı ve ülkemizi krize sürükleyen uygulamalar bundan böyle de devam ettirilecekse bilinmelidir ki krizden de yöneticilerimiz ders almamış, bir bakıma çocukların farkına vardığı krizi yöneticilerin tam olarak kavrayamamış olduğunu göstermez mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.